Menü

Zeugma


28 Eylül 2000 - Zeynep Oral -

Zeugma'dan alınacak ders....

Yaz ayları boyunca Zeugma için kimimiz gözyaşı döktü, kimimiz "medyatik" girişimlerde bulundu ; kah nutuk attık, kah baraj yapımlarını lanetledik ; batan geminin mallarına son bir göz atmak için oralara koştuk, ansızın "kültür mirasımızı", Anadolu topraklarının "tarih ve kültür zenginliklerini" anımsayıverdik.

Bu antik kentin varlığı bilinmiyor muydu? Yeni mi bulunmuş, yeni mi "keşfedilmişti" ? Değeri, "New York Times"daki bir yazıdan sonra mı anlaşılmıştı? Baraj yapılacağı bilinmiyor muydu? Biliniyor da , halktan, arkeologlardan mı gizlenmişti? Ve ansızın günün birinde (sürpriz!) sular mı yükselmeye başlamıştı?

Komik olmayalım! Antik kent M.Ö. 300'lerden beri orada... 1960'larda bizler değilsek de, kaçakçılar biliyor yörenin değerini. (1965'de buradan yurtdışına kaçırılan kimi mozaik panolar Haziran 2000'de ABD'den geri alınıp müzeye kondu. )

GAP kapsamında Birecik Barajının yapılması neredeyse 30 yıllık bir düşünce. Baraj yapımına 1996'da başlanıyor. Plan program ortada ! Ve biz , iş işten geçtikten sonra , geçen haziranda "Ah Zeugma! Vah Zeugma!" diye yanıp tutuşmaya başlıyoruz!

"Türk'ün aklı sonradan gelir" demeyeceğim. Eğer bu olaydan ders alabilirsek, "Zeugma Olayı"na teşekkür edeceğim. Yalnız Zeugma'nın kendi bünyesinde taşıdığı sonsuz zenginlik için değil, yetkilileri , uzmanları, aydınları, halkı duyarlılığa çağırdığı, kamuoyunda belli bir bilinç oluşturduğu için ...

X

Geçen Hafta Tarih Vakfı'nın düzenlediği "Barajlar ve Tarihi Miras Buluşması" başlıklı bir toplantıya katılmak üzere Gaziantep- Urfa- Harran'daydım. Konunun uzmanlarıyla birlikte yalnız Zeugma değil, Teleilat, Mezra, Savi Höyüklerindeki kurtarma çalışmalarını izlemek, Türk ve yabancı arkeologların, gönüllü genç arkeologların , öğrencilerin olağanüstü çabalarına , gayretlerine, emeklerine tanıklık etmek , Harran'dan Halfeti'ye yapısal değişim sürecinde insan manzaraları izlemek çok yararlıydı.

Toplantının ve gezinin ayrıntılarını Milliyet Sanat Dergisi'nin 1 ekim sayısında bulacaksınız. Bu köşeye ancak birkaç satırbaşı sığdırabilirim: Hemen belirteyim, amaç "Sanık bulmak" suçlamak değil, durum saptaması yapıp, ne yapabiliriz'e yanıt aramaktı.

-Topraklarımız çok değerli bir kültür mirasına sahip. Ama biz bunu ancak o kültür varlığı "yok olma" durumuna geldiğinde fark ediyor ve sonuçsuz "kurtarma" çabalarına giriyoruz ya da giremiyoruz.

-Türkiye'nin henüz bir kültür envanteri yok. Kültür Bakanlığının bu envanteri çıkaracak ne maddi olanağı ne de kadrosu var! 80'lerden kalma yarım yamalak bir envanter Türkiye'de arkeolojik yerleşimleri 3 bin civarında diye belirtiyor. Oysa bu sayı Macaristan'da 96 bin, İngiltere'de 600 bin... Açıkçası, daha neyi "koruyacağımızı" bile bilmiyoruz.

-Arkeolojik bulgular , geçmişe ait mallar, nesneler değildir. Geçmişten bugüne nasıl gelindiğini anlatan verilerdir, bilgilerdir. Korunması gereken de bu bilgidir.

-Kültür mirasımızla sık sık övünüyoruz ama Türkiye Arkeoloji açıdan en az araştırılmış ülke. Neolitik Çağa ilişkin ülkemizdeki kazı sayısı 35 civarında. İsrail-Ürdün ve Suriye'de ayni döneme ait kazılmış yer sayısı 400'ün üzerinde...

-Yalnız baraj değil, yol yapımı, otoyollar, kentleşme, metro, boru hatları, santraller, tesisler... Bunların tümü toprak altındaki ve toprak üstündeki kültürel mirası tehdit ediyor. Ama bu demek değildir ki bunlar yapılmasın! Ya o , ya bu, hiç değil! Bunlar elbet yapılacak. Ancak bunların tümüne , daha proje aşamasındayken (tasarlandıktan , karar alındıktan, ihale edildikten, yapım başladıktan sonra değil, proje aşamasında) uzman görüşü, denetimi, müdahalesi kaçınılmaz.

Son zamanlarda bu kararlarda Çevre Bakanlığı'ndan görüş alınır oldu, Kültür Bakanlığından alınmıyor. Arkeologların, mimarların da bu sürece katılmaları şart.

-Eğitimdeki sonsuz aksaklıkları giderecek yeniden yapılanma kaçınılmaz. Staj mecburiyeti yok, genç arkeologların önünü kesen, kazı izni vermeyen hocalar , müzecilik eğitimi olmaması, müze müdürü tayin edilen arkeologların, araziye çıkamaması, vb. Genç arkeologlar işsiz, buna karşılık bürokratik engeller yüzünden kurtarma alanlarında çalışacak arkeolog bulunamıyor...

-Bizim de altına imza koyduğumuz "Malta Sözleşmesi"yle , kalkınma için yapılacak her yatırımda kültürel mirası koruyacağımıza dair uluslar arası düzeyde yükümlüyüz. Nitekim Hasankeyf 'e ilişkin bu çerçevede Başbakanlık aleyhine, Ilısu Barajı sözleşmesinin feshi, uygulamanın durdurulması için dava açıldı.

Özetin özetini vermeye çalıştım. Ama Zeugma için geç kaldık diye çok üzülenlere , tehdit altında olan daha nice kültürel mirası anımsatırım. Hasankeyf için geç değil. Yeter ki tarih bilinciniz, kültür bilinciniz bilensin. Zeugma için sızlanmayı , Hasankeyf'de güç birliğine dönüştürün!

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.