Yüreğin durduğu an...
25 Aralık 2009 - Zeynep Oral -
Ölümler, acılar, kavgalar, sevinçler ve umutlar arasında hayat devam ediyor:
Yüreğin durduğu an...
Tam bugünkü yazımı bitirmiştim ki, bir ölüm haberi daha geldi. Tiyatro sanatımızın duayeni, bütün bir yaşamı tiyatroya adamış Cüneyt Gökçer... Yönetmen, oyuncu, hoca... Sahnelediği oyunlar, operalarla, oynadığı rollerle, üstlendiği görevlerle, yetiştirdiği öğrencilerle, tiyatro tarihimize geçmiş sanatçı.
Onun Kral Oidipus’unu izlediğimde çocuktum. Ama artık tiyatrodan uzak duramayacağımı biliyordum. Ondan “Vanya Dayı”, “My Fair Lady”, “Don Juan”, “Damdaki Kemancı”, “Kral Lear”i izlemiş olanların, yarattığı o karakterleri unutması hiç mümkün mü!..
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü döneminde, tiyatronun nitelik çıtasını yükseltti. Türk Tiyatrosu’nu yurtdışına taşıdı; ilk Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, Yunanistan, Polonya turnelerini o gerçekleştirdi.
Cüneyt Gökçer’in yüreği durdu ama Türk tiyatro sanatındaki yeri, adı, şanı ve katkıları kaybolmayacak. Tüm yakınlarına sabırlar diliyorum.
DÜNÜ YARINLARA TAŞIMAK
Anımsayacaksınız. 1997 yılındaydı... Yalnız Türkiye’de değil yurtdışında da opera sahnelerini tutuşturan “Müthiş bir Türk kızı” Almanya’da sahnelenen “Salome” ve “Fidelio” temsillerinden sonra bir beyin kanaması geçirdi. Günler süren ölüm kalım savaşından sonra o altın yürek durdu.
O Zehra Yıldız’dı. Onun muhteşem sesi ve oyunculuğunu omuzlamış yüreği durdu ama varlığı, genç sanatçılara desteği ve yaydığı ışık sürüyor.
Tenor Suha Yıldız’ın öncülüğünde kurulan Zehra Yıldız Kültür Sanat Vakfı, genç yeteneklere destek veriyor. Zehra Yıldız adına düzenledikleri şan konserinde genç sesler Zehra Yıldız için söylüyor.
Bu yılki konser Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’de, yarın akşam. Bu seferki çooook çok özel bir konser. Neden mi?
Belki bir daha yan yana gelemeyecek sanatçıları bir arada izleyeceğiz! Büyük bir çoğunluğu 1980’den sonra doğmuş... Çeşitli yarışmalarda ödüller kazanmışlar... Uluslararası arenada da çalışıyorlar...
Örneğin Cenk Karaferya, Türkiye’den 3 yaşında ayrılmış, İngiltere’de çok ünlenmiş bir kontrtenor. Onu ilk kez dinleyeceğiz. Bir başka kontrtenor, Almanya, Avusturya, İsviçre’de konserler veren Kaan Buldular. 2010 Avrupa Kültür Başkentleri Festivali kapsamında “Song of Songs”da Frankfurt, Essen ve İstanbul’da başrolü üstlenecek olan sanatçı... Ortalık sadece kontrtenorlara kaldı sanmayın. Konserin tenoru Arda Doğan.
Halen çalışmalarını La Scala’da sürdüren ve kısa bir süre önce onu Mezzo kanalında La Scala’dan canlı yayında izleyip hayran kaldığım soprano Simge Büyükedes... Sesinin dramatik renkleri, sahne hâkimiyeti, role kattığı kişiliğiyle dinlemekten hep sonsuz bir tat aldığım Mezzo Soprano Sim Tokyürek... İÜ Devlet Konservatuvarı’ndan 2007’de mezun olmuş ama şimdiden yurtiçi ve yurtdışı temsilleri kabarık Coloratura Soprano Zerrin Karslı... Haendel’den Napoliten şarkılara; Vivaldi’den Verdi’ye yayılan programda tüm sanatçılara piyanoda Raina Popova eşlik ediyor.
Dünün yarınlara taşınmasını sakın kaçırmayın derim!
ALİ’NİN YÜREĞİ VE GÖZLERİ...
Ölümler, acılar, kavgalar, sevinçler ve umutlar arasında hayat devam ediyor... Onca didişme, onca kavga, onca yarış neye yarıyor? Ya onca kahır? Hiç değer mi diye sormayan var mı aranızda?
Düşlerin ve umudun asla bitmeyeceğine, yaratıcılığın ve yeteneğin sürekliliğine, dayanışmanın gücüne beni bir kez daha inandıran bir sergi var: Reasürans Sanat Galerisi’ndeki Ali Arif Ersen Sergisi.
Ali Arif Ersen, ressam, fotoğraf sanatçısı, bence aynı zamanda bir kâşif. Çok çalışkan, çok üretken, yaratıcı bir aydın kişi. Üç yıl önce LIS denilen (Locked-in Syndrome- yani beyincikteki enfarktüs yüzünden bedenle ilişkisinin kesilmesi) çok ender bir hastalığa yakalanması, düşlerini ve umutlarını durduramadı!
Hayatı yüreğiyle yaşayan, gözleriyle konuşan, yaşamını dostlarının dayanışmasıyla ve aşkla sürdüren Ali, hastalığından önce öyle çok üretti ki, bugün hâlâ sergi açabiliyor.
Bu kez, önceki fotoğraf sergilerinden (Sarajevo, Tres Amerikas, Havana, Buenos Aires, “Masallar” vb.) atmadığı prova baskılardan yola çıkarak farklı zeminlere farklı yöntemlerle baskıları sunuluyor. 8 Ocak’tan önce gidin görün, farklı dünyalar keşfedin. Dayanışma deyince, galeri yöneticisi Amelie Edgü’ye, açılışta kemanıyla müzik ziyafeti veren Tuncay Yılmaz’a sonsuz teşekkürler.
Şimdi yeniden soruyorum aynı soruyu... Değer mi? Onca acı, onca üzüntü, onca kavga?
Evet değer!
Hayat, en çok yaşamaya değer... Aşk için, düşlerimiz için, dostluklar için, dayanışma için, umudu sürdürebilmek için değer!
Cumhuriyet- 25 Aralık 2009
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler