Yaşama Sevincinden…. Tiyatroya…
15 Mayıs 2004 - Zeynep Oral -
Bu yazının başlığı "Haydi Tiyatroya!" olacaktı. Çünkü birkaç gün sonra 14. Uluslar arası İstanbul Tiyatro Festivali başlıyor ve ben sizi tiyatroya, tiyatroyu da size musallat etmeye kararlıyım! (Bu, "musallat etme" fiilini de Bedri Rahmi'den ödünç aldım: "Ey sanat! Seni bana musallat ettiler, ben de seni başkalarına musallat etmezsem , yuf olsun!" diyordu ya!) Ama geçen hafta yaşadığım bir olay başlığı değiştirtti.
"Oya Başak Konferansı"
Geçen hafta Boğaziçi Üniversitesi , Batı Dilleri ve Edebiyat Bölümü'nde Shakespeare üzerine uluslararası bir konferans vardı. Yurt dışından ve yurt içinden Shakespeare uzmanı bilim insanlarının katıldığı, üç gün süren konferansın adı "Oya Başak Konferansı"ydı ve okulun bu efsanevi hocası, 22 yıldır bölüm başkanlığını seçimle başa gelerek sürdüren Prof. Oya Başak'a adanmıştı. Ancak ne konferansın kendi adını taşıdığını , ne de kendisine adandığını, son ana dek bilmeyecekti bu ünlü hoca! Üniversitesi, meslektaşları, tüm hazırlıkları büyük bir gizlilik içinde sürdürmüşler ; idari görevinden , bölüm başkanlığından ayrılacak olan Oya Başak'a böyle teşekkür etmek istemişlerdi.
Konferans'ın açılışında Oya Başak'ın kişiliğini , özelliklerini ve özelliğini dile getiren konuşmaları, gözyaşlarıyla kahkahalar arasında gidip geldiğimiz duygu yüklü anları , hele hele Talat Halman'ın yazdığı ve Yıldız Kenter'le birlikte sundukları "Oya Başak-Shakespeare - Dünya ve Türkiye sahneleri" arasında gide gele doruklara tırmanan, o akıllı, usta işi, muhteşem gösteriyi anlatmaya ne şu köşe, ne de gücüm yeter. O nedenle sadede geçiyorum:
Konferans öncesi ve sonrası konuştuğum tüm öğrencileri bana hocalarıyla ilgili düşüncelerini açıklarken, hepsi ama hepsi, "istisnasız" hepsi, aynı noktayı vurgulayacaktı: "Bize yalnız edebiyatı, tiyatroyu değil, yaşamı sevdirdi!" … "Bize hayattan zevk almayı öğretti"… "Bize yaşama sevinci verdi!"
Teşekkürler Oya Başak öğrencilerine (ve de dostlarına) bu en değerli armağanı verdiğin için!
Teşekkürler gençler, bu değerli armağanın bilincinde olup dile getirdiğiniz için !
Artık Tiyatro Festivaline dönebilirim…
Haydi Tiyatroya
Uluslar arası İstanbul Tiyatro Festivali'nin(17 Mayıs- 4 Haziran) her yıl değil de iki yılda bir yapılması beni oldum olası tedirgin etti. Ekonomik koşulları, dünya festivallerinin karşılaştıkları güçlükleri bilmez değilim. Ancak yine de, her yıl olmayınca festivalin ivme kaybettiği, sinerji yitirdiği düşüncesine kapılıyorum. Belki "kapılıyordum" demek daha doğru olur… Çünkü bu yılın programına baktığımda, müthiş bir gençlik aşısı , eşsiz bir enerji dopingi ve festivalin hızlı mı hızlı bir ritmi var…
Festival programını nasılsa Pazartesiden başlayarak bu sayfalarda bulacaksınız. Ancak şunu vurgulamalıyım:
Bu yılki program, gücünü yalnızca yurtdışından gelen birbirinden önemli dört yabancı topluluktan almıyor. Türkiye'den "ilk"lerle karşımıza çıkan , genç, profesyonel tiyatro ve dans topluluklarının yeni projelerinden alıyor. Bir daha, bir arada asla göremeyeceğimiz , birbirinden çok farklı çalışmalar , sorgulamalar, araştırmalar sürdüren, yaratıcılığın sınırlarını zorlayan gençlerden alıyor…
Bu yılki program, gücünü farklı kültürlerin buluşmasından, ortak yapımlardan alıyor. Şahika Tekand ve Stüdyo Oyuncuları Yunanistan'la; Mustafa Avkıran ve 5. Sokak Tiyatrosu İsviçre ve Yunanistan'la; Özen Yula'nınn Japonya'yla kurduğu köprüler ; Emre Koyuncuoğlu'nun Diyarbakır-Brüksel ekseninde gerçekleştirdikleri, yerel ile evresel olanı buluşturuyor.
Dört yabancı topluluktan ikisini yakından tanıyorum: Almanya'dan Schaubühne ve İngiltere'den Cheek by Jowl… İlkinden iki ay önce Berlin'de Thomas Ostermeier rejisiyle "Lulu" oyununu izlediğimden beri , aynı yönetmenin burada sunacağı "Nora: Bir Bebek Evi"ni çıldırasıya merak ediyorum… İngilizlerin "dahi rejisörü" Declan Donnellan'ın "Othello"su için sabırsızlanıyorum.
Belki de bu yılki program , gücünü, bildiğimiz ve bilmediğimiz toplulukların, kaç yaşında olursa olsunlar, "genç" sanatçıların kendilerini sınamalarından, kendilerini aşma çabalarından, bir de sahip oldukları o sonsuz yaşama sevincinden alıyorlar…
Kendini sınama, kendini aşmaya çalışma, yaratıcılığını besleme , körükleme, düş gücünü kanatlandırma… Bütün bunların yaşama sevinci ve hayata bağlılıkla iç içe geliştiğinin farkındayım. Biri ötekine yol açıyor, öteki ilkini tetikliyor, ilki, bir sonrakini kışkırtıyor…
Hele içinde yaşadığımız şu berbat günlerde öyle ihtiyacımız var ki buna… Öyleyse… Haydi Tiyatro Festivali'ne…
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler