Yaşam, Aşk , Ölüm, Derken…
15 Şubat 2009 - Zeynep Oral -
Cumhuriyet’teki odamızdaydık. Kamil Masaracı , Ataol Behramoğlu ve ben… Kamil masasında oturmuş, açacağı serginin heyecanı içinde hazırlıklara dalmıştı; Ataol bilgisayarın önünde şiir düşlüyor, şiir düşünüyordu. Ben de ekran başında yaz, yaz, yazıyordum… Araya elbet, odamıza gelen giden ve sohbet karışıyordu…
Kamil’in sergisinin adı, “Aşk Vaziyetleri”… Ataol’un zaten adı çıkmış “aşk ve kavga ve bir gün mutlaka” şairi diye… Sağım solum bunca sevdayla doluyken, ben geri kalmayayım diye, Ataol’a seslendim: “Bana Pazar yazım için bir aşk şiiri ödünç verir misin” diye sordum. (Kamil’in sergisini zaten Cuma günü yazmıştım!) Ataol hiç ikiletmedi, anında verdi.
İşte buyurun: Ataol Behramoğlu’nun “Göre” başlıklı şiiri:
“Gözlerimiz birbirine göre
Ellerimiz, dudaklarımız
Ve aşk bize göredir
Gece tam aşka göre
Rüzgar geceye göre
Ve yağmur rüzgara göredir
Öpüşlerimiz yağmura göre
Odamız öpüşlerimize göre
Ve dünya odamıza göredir
Ve biz dünyaya göreyiz”
Odamızda insan sıcaklığı, bir de mutluluk, bir de, arkadaşlık, dostluk… Bir de yılların birikimi gelip yerleşmişti ki…
“Hayata uzun veda”
Derken… Derken bir ölüm daha, bir ölüm daha, bir ölüm daha…
Elvin öldü. Siz Elvin’i tanımazsınız . Benim sınıf arkadaşım. Hepimizin canı. Bizim sınıfın mümessili. Bizim sınıf, İzmir Amerikan Kız Koleji ’64 mezunları…
Elvin en aklı başında , en uslu, en efendi, en sakin olanımız. Aynı zamanda en sportmen olanımız. Voleybol takımının kaptanı. Bacaklarının üzerine yaylanıp havadan bir “smaç” indirdi mi, sayılar bizim olur… Bütün geçit törenlerinde Türk Bayrağı ve okul flaması, birini o, birini ben taşırdık!
Dedikti ki, son zamanlarda çok fire verdik , hızla eksiliyoruz, azalıyoruz… Kısacık bir sürede İlhan gitti, Nergis gitti … Ah… Dedikti ki bir an önce bütün sınıf buluşalım…
Randevuya gelemeyecek Elvin! Şekerine baktırmadığı için gelemeyecek! Bütün sınıf, yani geride kalanlar, kızgınız Elvin’e kendine bakmadığı için…
Bir anda arkadaşımızın inatçı keçiliğine öfkeleniveriyoruz, sonra yeniden acıdan kahroluyoruz… Sonra, onu tanımış olduğumuz için, onun arkadaşı olduğumuz için mutlu oluyoruz… Sonra, onunla paylaştıklarımız için şükrediyoruz… Işığı bol olsun, sevgimizi her an hissetsin diye , geride kalanlar birbirimize daha çok kenetleniyoruz…
Elvin’in haberini aldıktan sonra hep ama hep üşüyorum…
Masamın üzerinde en rahat, en keyifli dönemde okumak üzere ayırdığım iki incecik kitap vardı. İkisinin de kapağında güvercinler kanat çırpıyor. İkisi de Ataol Behramoğlu’nun şiirleri (Tekin Yayınları)…
Üzerinde “Hayata Uzun Veda” yazılı olana uzanıyorum. Önce sırf, kitabın başlığına uzanıyorum. Belki de yaşam dediğimiz , sadece bu : Yaşamak, sadece hayata uzun bir veda… Sonra sayfaları çevirdikçe, karanlığı delen ışık, gökyüzüne açılan sonsuzluk duygusu, içimizdeki kelebeği yakalamak tutkusu, birikimlerin zenginliği… Dizelerdeki ölüm duygusu, acıdan çok huzur veriyor… Ama acının derinlerde demlendiğini biliyorum.
Sonra ikinci kitabı alıyorum elime: “Okyanusla ilk karşılaşma”… Düşünce, duygu, imge sarhoşluğu içinde okuyorum.
“Şiir” Başlıklı şiirinde Ataol şöyle diyor :
“Şiir ne için yazılır
Ve neye karşı:
Esirgeyen, bağışlayan aşk adına
Esirgemeyen, bağışlamayan ölüme karşı “
Teşekkürler Ataol.
Her şeyin, ama her şeyin sanki aşağılara çekilirmiş gibi hissettiğim bir dönemde “İyi ki hayatta arkadaşlarımız var” diye mırıldanmaktan kendimi alamıyorum. .
Mırıldanmamalı, sesim çıktığında haykırmalıyım: İyi ki hayatta arkadaşlarımız var.
Cumhuriyet-15 Şubat 2009
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler