Yaratıcı kültürden linç kültürüne...
01 Ağustos 2010 - Zeynep Oral -
Şok, travma, kahrolma... Hepsi insan için...
Sevgili Okurlar, Salzburg'da yaşadığım, yaratıcılıkla, düş gücüyle, tiyatro, müzik, şiirle dolu geçirdiğim 4 günü, bir hafta boyunca dört ayrı yazıyla sizlerle paylaştım. Salzburg Festivaliyle ilgili son yazım “yeryüzündeki tek umut, sanat" diye bitiyordu...
O dört gün sonunda Türkiye'ye döndüğümde yüzüme ilk çarpan gerçek, linç kültürü oldu... Hayır o dört gün içinde ansızın ortaya çıkmamıştı. Birdenbire değişen bir şey yoktu... Sadece benim ruhum dört gün boyunca ülkemde nicedir tırmandırılan şiddet ortamından, geliştirilen linç kültüründen ve bu ikisinin ayrılmaz parçası olan korku egemenliğinden uzak kalmıştı.
Bursa Inegöl'de , Hatay Dörtyol'da yaşananlar, “etnik çatışma" diye nitelendirilemez. Hele hele , “ne yapalım ki, milletin, halkın tepkisi" diye hiç ama hiç mazur gösterilemez...
En tehlikelisi içselleştirme
Orada yaşananlar yıllardır sürdürülen, son sekiz yıldır tırmandırılan, vatandaşa söz hakkı tanımamanın bir sonucudur.
Bu süreçte her ama her konuda toplumu ayrıştırmanın, “ya bendensin ya da bana karşısın yani düşmansız, vatan hainisin!" zihniyetini yerleştirmenin sonucudur! (Salt bu yüzden bu hükümeti asla bağışlamayacağım!)
Devlete, adalete, inanmamanın bir sonucudur.
Kendi yasalarını koymak, uygulamak isteyenlerin nasılsa “yandaş" oldukları sürece kendilerine kimselerin dokunamayacağını bilmenin sonucudur.
En önemlisi, bugüne dek linç kültürüne yeltenenlerin, bu kültürü kışkırtanların bugüne dek görmezden gelinilmesi, hatta alkışlanması ve ödüllendirilmesidir!
En tehlikelisi ise bu şiddeti bu linç kültürünü içselleştirip, kanıksamak! Öylesine kanıksar oluyoruz ki, doğalmış gibi, sanki doğrusu buymuş gibi, sanki olmamış gibi davranabiliyoruz.
YAŞAMIN HER ALANINDA
Linç kültürü sadece etnik konularda öne çıkıyor sanıyorsanız, yanılıyorsunuz!
Her ama her konuda örneklerini görüyoruz:
Hoşumuza gitmeyen basın açıklamasını susturmak... Karşı çıkanı bastırmak... Parasız eğitim isteyen gençlere öfke... “Namus", “ahlak" dan kaynaklanan saldırılardan tutun kadına yönelik tacize; borç harç meselelerinden kahvedeki mahalle kavgasına , bir anda işsiz güçsüz ve de öfkeli kitleler kalabalıklar birbirini parçalamak ve yok etmek için tetikte bekliyor.
Adeta, hayattan hınç almak için bekleşen güruhlara dönüştü toplumumuz...
Yaşamın her alanında... Medyada da, televizyonlarda da... Dün Ahmet Kaya'ya yapılan linç, bugün kimi iletişim araçları aracılığıyla Fazıl Say'a yapılmaya çalışılıyor.
MAGAZİN DÜNYASINA ÖNERİM:
Fazıl Say'ın açtığı tartışmanın hakkaniyetli bir özeti dünkü Cumhuriyet'te vardı!
Arabesk üzerine 30 yıl önce bu tartışmaları fazlasıyla yaşamış biri olarak, magazin dünyasına ve medyasına bir önerim var:
Linç kültürüne katkıda bulunmak yerine geçen yıl yitirdiğimiz değerli bilim adamı Ünsal Oskay'ın kitaplarını okumalarını öneririm.
Fazıl Say, elbet ki bırakın arabesk konusunu, bu ülkede, bu dünyada yaşanan her konuda konuşacak! Keşke sadece Fazıl Say değil, ülkemdeki tüm yaratıcı sanatçıları her konuda düşüncelerini açıklasalar da bu ikiyüzlülük ortamı gerilese!
Belki o zaman düşünceyi ifade etmenin tek yolunun şiddetten, kaba güçten geçmediğini anlayabiliriz... Belki o zaman linç kültürüne değil, yaratıcı kültüre yönelebiliriz...
İşte Salzburg- İstanbul hattından sayıklamalarım böyle...
Cumhuriyet- 1 Ağustos 2010
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler