Venedik Bienali (2)
12 Haziran 2005 - Zeynep Oral -
Dün size Venedik Bienali’nin genel doğrularından ve Hüseyin Çağlayan’ın çok etkileyici , “Olmayan Varolma” işinden söz etmiştim. (Fotoğraftaki imza yanlışlıkla düşmüş: Venedik büyüsünü ve Hüseyin Çağlayan sergisinin dev afişini ayni fotoğrafta yakalayan Mutena Sezgin’di.Kendisine teşekkür ediyorum. )
Bugün Venedik Bienali gezimi sürdürüyorum: 70 ülkenin pavyonlarında, ülkeyi temsil eden bir ya da birden çok sanatçı; ayrıca Bienal küratörlerinin seçtiği yüz kadar sanatçı, artı özel projeler… Hangi birini seçip, hangi birini göreceksiniz? Örneğin “Daily Telegraph “ gazetesi okurları için bir seçim yapmış, ve görülmesi gereken on eseri belirlemişti. Hüseyin Çağlayan’ın çalışması bu onun içindeydi.
Bugün Bienal’in “Her zaman daha ileri” başlıklı bölümüne, kilometrelerce uzayan Arsenal’a yöneliyorum. Burada Rosa Martinez’in dünyadan seçtiği 49 sanatçı ve sanatçı grubunun eserleri yer alıyor.
Girişte “Gerilla Kızlar”ın çalışmaları . Bu kızların kim oldukları değil, ne yaptıkları ve verdikleri mesaj önemli. 1985’de kurulmuş grup, Arsenal’in girişini, özellikle sanat alanında kadınlara yapılan ayırımcılık ve haksızlıkları haykıran afişlerle donatmışlardı… Haykırışların arasından geçip, ikinci bölmeye girdiğimde ortada dev bir avize , tavandan yere kadar inen ışıl ışıl bir avize …Versailles ya da Dolmabahçe Sarayındakiler gibi , müthiş görkemli. Herhalde kristal … Yaklaşınca kristal olmadığını anlıyorsunuz. Joana Vasconcelos, kadınlara özel tamponlarla ( tam 14 bin adet tamponla) oluşturduğu avizeyle, görmeyi, göstermeyi ve temsil etme gücünü sorguluyordu.
Bir sonraki bölümde ise Semiha Berksoy’un eserleri… Geçen yıl yitirdiğimiz sanatçının otoportreleri, aşk ve ana-kız temalı resimlerinden oluşan 23 çalışması … Rosa Martinez’e göre Semiha Berksoy , “Yaşamla ve ölümle, başarı ve kayıplarla, popülarite ve unutulmuşlukla oyun oynayan, sanatla yaşam arasında en dolaysız , en yalın ve en etkin bir bağ kurabilen ; yoğunlukla içtenliği bir arada harmanlayın, bütüncül bir sanatçı.”
Zeliha Berksoy’la , annesinin resimlerine yabancıların gösterdiği ilgiye tanıklık ettikçe hem mutlu oluyor hem de “Ah Türkiye’m…” demekten geri durmuyoruz…
Biraz ileride bu kez gepegenç bir sanatçımız: Bülent Şangar. Üç fotoğraf serisiyle, güç ve iktidar oyunlarının , geleneğin, göçlerin, özel ya da kamusal alandaki dönüşümünü ve bunların birey üzerindeki etkilerini gösteriyor. Deprem korkusu ve paranoyası ; melankoni sınırında kadınlar ; otobüs penceresinden gördüğümüz insan manzaraları olsun , üçünde de bireysel öykülerden çok toplumsal gerçeklerin yansıdığı , sanatçının eleştirel yaklaşımının ön planda olduğu etkileyici eserler…
Biraz daha ileride Beckett’in “Nefes”inden, Dona Conlon’un “başkalarının çöplerine” getirdiği düzen ve uyuma; Rejina José Galindo’nun geçtiği her sokakta bıraktığı kanlı ayak izlerinden (Guatemala’da kansız ayak izi bulmak zor!) Ghada Amer’in yarattığı “Ying ve Yang Bahçesinde” aşkın olanaksızlığına bu eşsiz yolculukta kendimi “Alis Harikalar Diyarında “ gibi hissediyordum!
Bir sanatçıdan ötekine yeryüzündeki karmaşa ve kaosa tanıklık ettikten sonra Arsenal ‘deki sergiler, dışarıda, Venedik sularında sona eriyordu: Laura Belem’in bir çalışması: Çıkış kapısının önündeki sularda , baş başa vermiş iki ahşap kayık… Sanki bir rastlantı onları burun buruna getirmiş. Birbiriyle iletişim kurmuşlar, konuşuyorlar, öpüşüyorlar, sevişiyorlar, birbirlerini aydınlatıyorlar… Bütün o karşmaşadan sonra harika bir umut ışığı…
Bienal bitmedi ama yerim bitti.
Türkiye bu yıl önemli bir varlık gösterdi Venedik Bienalinde.
İstanbul Bienalinin bu varlık göstermede önemli bir etkisi ve katkısı olduğunu kimse yadsıyamaz. Ve galiba artık Türkiye Cumhuriyeti de bu işin dünya platformundaki öneminin ve geleceğe yönelik etkisinin artık farkında. Öyleyse yapılması gereken ilk iş, bir an önce Türkiye’nin Venedik Bienalinde daimi bir pavyon edinmesidir. Şimdi tüm güç ve çaba bu yolda seferber edilmelidir.
12 Haziran 2005 - Cumhuriyet
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler