Menü

Uluslar Arası Leyla Gencer Şan Yarışması:


31 Ağustos 2006 - Zeynep Oral -

Bir gün önce evinde ha bire şikayet edip yakınan, “rahat bırakın beni, ben artık yaşlandım, basın toplantısına falan çıkıp konuşamam” diye öfkelenen; bir gün sonra tıklım tıklım dolu bir basın toplantısında bir kraliçe edasıyla oturan, “Diva”lığının tadını çıkaran, uzun uzun konuşan, söylediği her sözün ağırlığını ve sorumluluğunu taşıyan, yaptığı esprilerle herkesi gülümseten, tavırlarıyla herkesin içini ısıtan, ufkunu açan aynı insan mı diye dikkatle bakıyorum ona…

O, Leyla Gencer. Dünya opera tarihine çoktan mal olmuş, yeryüzünün bir ucundan ötekine belli başlı tüm sahnelerde alkışlanmış, o olmasa çoktan unutulacak birçok eseri opera repertuarlarına kazandırmış, kaynak kitaplara, ansiklopedilere adını altın harflerle yazdırmış, kısacası opera dünyasında örnek olmuş, “referans” olmuş “La Diva Turca”…

Leyla Gencer, Milano’da yaşıyor. Çünkü La Scala Müzik Akademisi’nin Genel Sanat Yönetmeni. Sahneleri terk etmiş olsa bile, “benim misyonum” dediği görevini sürdürüyor. Birkaç gündür, “Uluslar arası Leyla Gencer Şan Yarışması” için İstanbul’da. (Dünkü Cumhuriyet’te yarışmayla ilgili basın toplantısını okumuş olmalısınız.) Benim takılı kaldığım bir gün önce- bir gün sonra meselesine gelince: Bir gün öncekiyle bir gün sonraki hep ayni insan. Her sahneye çıkıştan önce, konferans ya da seminerden önce heyecandan çocuk gibi tir tir titreyen de o; dev arenalara girip kendine sonsuz güveni ve inancıyla tüm gücünü ortaya koyan da o… Hiç unutmuyorum Ankara’da Cenap And Vakfı’nın Altın Madalya ödülünü almaya gelmişti, o akşamın sabahında kültür yaşamımıza inen bir darbe için gençlerin sokaktaki protestosuna katılmıştı… “Çocuk”, “Diva”, “Asi genç”, “tepeden tırnağa dişi” , ve daha niceleri, tümü bir bütün …

Dünden bugüne Yarışma

Leyla Gencer, yarışmayla ilgili bilgi verirken, ilk andığı ismin Aydın Gün olması beni hiç şaşırtmadı. Dünkü hocalarına olduğu gibi, dostlarına da saygısı sonsuz.

Her şey Aydın Gün’ün bir düşüyle başlamıştı. Bu düş, Leyla Gencer adına , uluslararası bir yarışma gerçekleştirmekti…. .. Bu düşe Yapı Kredi Bankası sahip çıkmıştı. Birinci yarışma 1995’de, ikincisi 1997’de, üçüncüsü (deprem nedeniyle bir yıl ertelenerek) 2000’de gerçekleşti. Ve çok büyük ilgi gördü. Gerek her yıl değişen çok önemli jüri üyeleriyle, gerek katılımcıların niteliğiyle, tüm dikkatleri üzerine çekti. Dünya basınında ve televizyonlarında çok geniş yer aldı. Milyonlarca dolar ödenerek sağlanamayacak bir reklam ve tanıtım sağlandı. Bunca büyük ilginin nedeni, yarışmaya adını veren Leyla Gencer'in ünü kadar, jürinin prestijli isimlerden seçilmesi, yarışma kriterlerinin yüksek tutulması ve yarışmanın niteliğiydi. Onur kurulu başkanı, ünlü maestro Riccardo Muti'ydi.

Her üç yarışmada da kazananlar, başta İtalya olmak üzere bir çok ülkede konser vermek, dünyaya açılmak , önemli kurumlarda önemli roller almak olanağı buldu.

“Biz de varız” diyebilmek için

Yapı ve Kredi Bankası , bu sahiplenmeyi, o zamanlar "Çağdaşlık düzeyini yakalamak" ve "Geleceğe yatırım yapmak" ilkelerine bağlamıştı. Ama sonra… Sonra, banka vazgeçti. Aylarca olayın peşine düştüm neden vazgeçildiğini öğrenmeye çalıştım, alabildiğim tek yanıt şu oldu : "Banka, yarışmayı sürdürme gereği görmedi." ... Neden diye bir açıklama istediğimde, yanıt yine kesin ve netti: "Bir açıklama yapmak gereğini görmüyoruz. Kendisine bildirdik, o kadar." (Kendisi , yani Leyla Gencer. ) İnsan ister istemez soruyordu: Peki şimdi bu ilkelerden vaz mı geçildi.?

Kendisine bildirilen bu haberden sonra onu derhal aradım. İstanbul –Milano telefon hattında tam “a la Gencer” bir cümle asılı kaldı: “Onlar bana değil, ben onlara şeref veriyordum. Yarışmanın kaldırılmasıyla ben bir şey kaybetmiyorum ama ülkem ve banka için bir şey diyemem.”

O günlerde, çok iyi anımsıyorum Leyla Gencer şöyle diyordu: “Bizim adetimizdir. Bir işe heyecanla başlarız, ama sonunda sıkılır, tavsatırız. Bu yarışmanın sürmesini istiyorum. Benim adımı taşıdığı için değil, ülkem için, müzik tarihi için, kültürümüz için ... Yani ‘Biz de varız’ diyebilmek için...” Altını çizmiştim: “Biz de varız” diyebilmek için...

Bir ara Kültür Bakanlığı ve Devlet Operaları Genel Müdürlüğü ‘nün yarışmayı üstlenmesi söz konusuydu, ama devamı gelmedi. Türkiye’nin imajı, Türkiye’nin prestiji deyip durduğumuz yıllar boyunca elimizdeki en değerli uluslar arası potansiyel gücü biz devre dışı bırakmıştık.

Sonunda İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı ile La Scala işbirliği Doğuş Grubu ve Garanti Bankası’nın sponsorluğu, TC Dışişleri Bakanlığı’nın desteği ve Borusan Holding’in katkılarıyla 4. Uluslar arası Leyla Gencer Şan Yarışması gerçekleşiyor.

“Misyonum”

Leyla Gencer’in dilinden düşmeyen “görevim” ya da “misyonum” dediği nedir? İşte yanıtı:

“Ben eskiden beri , baştan beri hayatta bir misyonum olduğuna inanıyorum: İçimdeki müzik sevgisini, şan sevgisini, bu tutkuyu yaymak, müzik dünyasının bir parçası olmak. Bana verilen bu misyona boyun eğiyor, sahneden sahneye koşuyordum. Eğer mesleğimde çok iyi olursam, beni dinleyenlere iyi duygular, güzellikler verebilir, onları daha iyi insan olmaya itebilirim. ..Sahnelere veda ettikten sonra da topluma faydalı olmak için misyonumu sürdürüyorum: Seminerler, konferanslar, yarışmalar, uluslar arası jürilerde görev alma, gençlere yeni yollar açma… Zaten bu yarışma da kültür bayrağını elden ele yarınlara taşımaktan başka bir şey değil…”

Topluma yararlı olmak… İşte Leyla Gencer’in bir tutkusu da bu! Ona sordum hiç politikaya atılmayı düşünmedi mi diye. Yanıtı net ve kesindi. “Hayır düşünmedim. Ama Türkiye’de yaşıyor olsam, bir politik parti kurardım: Atatürk partisi!” . (Basın toplantısında Şakir Eczacıbaşı’nın aktardığı bir anektodu anmanın tam yeridir: Mustafa Kemal , Bulgaristan’da ilk kez bir opera izlediğinden şöyle mırıldanmış: “Şimdi bizim Balkanlar’da savaşı niye kaybettiğimizi anlıyorum!” )

Yarışma heyecanı

Yarışmaya başvuran 162 kişiden elemeleri kazanan 35 ‘i için heyecanlı günler başladı. Leyla Gencer’in onlara önerisi , “Yaptığınız işe tutkuyla sarılın!” demek oldu. Altı finalistin belirleneceği yarı finalin (yarın Cemal Reşit Rey Salonu) ve Aya İrini ‘de, Gürer Aykal yönetimindeki Borusan Filarmoni Orkestrası eşliğindeki final konserinin (30 Ağustos, Çarşamba) dinleyicilere açık olduğunu hatırlatayım.

Yarışmacılar şu isimlerden oluşan güçlü bir jürinin karşısına çıkacaklar. Leyla Gencer, Stéphane Lissne:Jüri Başkanı .La Scala Tiyatrosu Genel Müdürü ve Sanat Yönetmeni, Gürer Aykal:Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası Şefi ve Devlet Sanatçısı,Yekta Kara:İstanbul Devlet Opera ve Balesi Baş Rejisörü,John M. Mordler:Monte-Carlo Operası Genel Müdürü, Helga Schmidt:Valencia Operası ve Tiyatrosu Genel Müdürü, Gianni Tangucci:Pomeriggi Musicali di Milano Orkestrası Sanat Yönetmeni, Vincenzo de Vivo:Teatro Comunale Sanat Yönetmeni

Jüri seçimiyle ilgili olarak Leyla Gencer şöyle diyor: “Jüriyi belirlerken, seçimimi, meslektaşlarımdan, yani ünlü şancılardan yana değil de, belli başlı opera yöneticilerinden yana yaptım. Çünkü , amaç yarışmaya katılanlara bir şans vermek , onların önünde yeni kapılar açmak, dünya operalarına kanatlanmalarını sağlamak... Ödül kazanmasalar bile, onları izleyen bir opera yönetmeninde bir kıvılcım çakabilir, işte böyle birini arıyordum diyebilir... Bütün katılımcılara bu şansı vermek istedim. “

Tüm yarışmacılara başarılar dilerken yaşamın yarışmalardan ve sınavlardan ibaret olmadığını anımsatmak istiyorum. Kapanan her kapının ardından yeni kapıları zorlamak için inançlarını, güçlerini ve umutlarını yitirmemelerini diliyorum.

Bu yarışma, bence Leyla Gencer’e gönül borcumuzu, şükran borcumuzu ödemenin çok ötesinde bir anlam taşıyor ve Leyla Gencer’in “misyonum” dediği düşünce ve eylem biçimiyle örtüşüyor.

Bu misyon, evrensel, çağdaş kültür bayrağını yarınlara taşımak, Genç kuşaklara yeni olanaklar tanımak, geleceğin sanatçılarını keşfetmek, onlara yeni yollar açmak, onları yeryüzünün ortak kültür ve müzik dünyasının bir parçası kılmak... Bugünle yarın arasında bir köprü kurmak...

“Uluslararası Leyla Gencer Şan Yarışması” ... Yarışmanın taşıdığı adın onurundan , hepimizin pay çıkarmaya ihtiyacı var. .

Bu onuru yaygınlaştırdığı ve gelecek kuşaklara taşıdığı için tüm destekleyenlere ve katkıda bulunanlara teşekkür ederim.

27 Ağustos 2006- Cumhuriyet

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.