Türkiye’nin Aydınlık Yüzü
13 Kasım 2005 - Zeynep Oral -
Çankaya Köşkü… Önceki gün… Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü dağıtım törenindeyim. Cumhuriyet Bayramı resepsiyonundan sonra bir kez daha Türkiye’nin aydınlık yüzüne tanıklık ediyorum.
Tarihçi Halil İnancık, edebiyatçı Oktay Akbal, ressam Ferruh Başağa, fotoğraf sanatçısı Ara Güler ve Sevda- Cenap And Müzik Vakfı, Cumhurbaşkanı Sezer’in elinden ödüllerini alıyorlardı.
Kısa ama özlü teşekkür konuşmalarında, Sevda-Cenap And Müzik Vakfı adına ödülü alan Elif Başman , Vakfın , Atatürk’ün çok sesli müzik devriminin devamcısı olduğunu vurgularken; Ferruh Başağa resimlerindeki çok renkliliği ve aydınlığı, insanlığın aydınlanmasına dönüştürme amacını belirtiyordu…
Gazetemiz yazarı ve benim “edebiyatımızın uzun soluklu neferi” diye nitelediğim Oktay Akbal , rahatsızlığı nedeniyle törene katılamamıştı. Atatürk’ün “ Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” deyişini içeren ve Sayın Sezer’in kültüre, bilime ve sanata verdiği önemi vurgulayan mesajını , yazarın eşi , Ayla Akbal bizlere aktarıyordu…
Yaşama ve dünyaya fotoğraflarıyla ışık tutan Ara Güler , “ Bir göz olarak, sizin namınıza dünyaya bakıyorum” deyip ekliyordu: “Sizin gözünüzüm. Sizin için bakıyorum…
” Halil İnancık , bu ödülü, bilim yoluna hayatını adamış tüm meslektaşları adına kabul ettiğini belirttikten sonra bir tarihçi olarak kimi gözlemlerini aktarıyor ve bir vatandaş olarak kaygılarını dile getiriyordu:
“ Atatürk Türkiye’si bütün olumsuz koşullara rağmen 82 yıl sonra bugün dünyanın sayılı devletleri arasına girmiştir. Dünya politikasında ve ekonomisinde ağırlığını hissettirmektedir. Ancak, bir taraftan da dünya siyaset ve stratejisindeki devrimsel değişiklikler ve yurdun iç dinamiklerindeki gelişmeler sonucu , bugün Türkiye bir geçit noktasına gelmiş bulunmaktadır. Bugün içte ve dışta ağır sorunlar karşısındayız. (…) İnanıyorum ki , 1919-1923’deki gibi, bu geçiş döneminden Türkiye her zamandan daha güçlü olarak çıkacaktır. Her şey vatanseverliğe, birlik ve beraberlik azmine bağlıdır. Başarı, kültür ve siyasette tabii olan karşı görüşleri temsil edenlerin, ayrılığı keskin, uzlaşmaz bir hale getirerek, memleketin temel istikrarını bozmaktan kaçınmaları ile mümkündür. İstikrarsızlık, uzlaşmazlık, yeniden bir ekonomik bunalım ile sonuçlanırsa, Türkiye her şeyi kaybeder.”
Cumhurbaşkanının duyarlığı
Söylenen her söz, yüreğime işliyordu.
Söylenen her söz, Cumhurbaşkanı Sezer’in biraz önce yaptığı konuşmayla ve tören sonrasındaki davette söyleyecekleriyle bütünleniyordu.
Neydi Cumhurbaşkanının vurguladıkları? İşte altını çizdiğim , bilim, kültür ve sanatı en yüce değer olarak sunmakla kalmayıp, Cumhurbaşkanının kişiliğini ve duyarlığını da ortaya koyan kimi düşünceleri:
“ Uluslar , ekonomik zenginlikler ötesinde, bilim, kültür ve sanat gibi değerleriyle varlık gösterdiklerinde çağdaş dünyayla bütünleşebilir, gelişip saygınlık kazanabilir… “
Bilim üreterek insanlığın ilerlemesine katkıda bulunmak, kültür ve sanatın evrensel anlatım olanaklarını kullanmaktaki başarı, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmanın temel ölçütleriydi.
Atatürk bunu gözardı etmemiş, devrimleri gerçekleştirirken , ulusal birliğin oluşmasına ve sürekli kılınmasına katkıda bulunan bilim insanlarına, sanatçıya önem vermiş, Türkiye’nin aydınlık yüzünü dünyaya tanıtan kültür kurumlarını kurmuştu.
Ve işte bugün bu ödülle, “Daha mutlu bir dünyada, daha insanca yaşam özlemini gerçeğe dönüştürmek için bilgisini, birikimini, yeteneğini, yaratıcılığını kullanarak, insanlığa ışık tutan bilim, kültür ve sanat insanlarımıza Türk Ulusu adına gönül borcu” sunuluyordu.
Ve Cumhurbaşkanı “İnsanlığın, insanı yüce kılan erdemlerden uzaklaşmaya başladığı, her şeyin bozulma ve yozlaşmaya eğilimli olduğu günümüzde, sanatçılarımıza her zamankinden daha çok gereksinim duyuyoruz.” diyordu.
Cumhurbaşkanı Sezer’i dinlerken, Bülent Arınç’ın neden onca sinirlenip, köşk ve türban hakkında ileri geri, olur olmaz konuştuğunu daha iyi anlayabiliyordum.
Türkiye’nin aydınlık yüzünü görmeye kimilerinin tahammülü yok. Hukuku , aklı, bilimi, sanatı, emeği ve yaratıcılığı yücelten , çağdaş evrensel değerlere sahip çıkan bir Cumhurbaşkanının onları fena halde rahatsız ve tedirgin etmesine artık şaşmıyordum.
13 Kasım 2005- Cumhuriyet
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler