Tülay German'dan Mimaroğlu için...
22 Temmuz 2012 - Zeynep Oral -
Sevgili Okurlar ,
Önceki gün çok sevdiğim, çok saydığım eşsiz bir sanatçıdan Tülay German'dan bir mektup aldım. "Hayatımda çok büyük bir yeri var" dediği İlhan Mimaroğlu'yla ilgili yazısını paylaşıyordu.
Bu çok yalın, çok alçakgönüllü, müthiş özlü, ama ayni zamanda sonsuz duyarlı ve gerçekçi yazıyı ben de sizlerle paylaşıyorum:
"Korkuyorum ölümden, herkes gibi. Ama öldükten sonra yeniden doğmaktan, bu bataduran korsan gemisine geri gelmekten daha çok korkuyorum" diyen, gerek meslek, gerek özel hayatımda büyük bir yeri olan 50 yıllık arkadaşım Mimar Kemalettin oğlu İlhan Mimaroğlu'nun önce kitaplarını okudumdu.
Türkiye'de yayınlanan ilk caz müziği kitabı olab "Caz Sanatı"- Yenilik yayınları, 1958.
İç kapakta yer alan Ayzenştayn'ın bir sözü o genç yaşımda çok ilgimi çekmişti. "Modalar geçer, kültür kalır."
Sonra, 1961 yılında Varlık Yayınları'ndan çıkan Musiki Tarihi Kitabı.
1962 yazında da, İstanbul'a geldiğinde Moda'daki evinde kaldığı en yakın arkadaşı Erdem Buri tanıştırmıştı.
Buri, Stephan Mallarme'nin "Le Tombeau d'Edgar Poe" şiirini okuyor, Mimaroğlu da kayıt yapıyordu. (Electronic Music- Turnabout Vox Productions 1964)
1972'de piyasaya çıkan albümü "Wings of the Delirious Demon" için, Andrew Derken, High Fidelity-Musical America da "başyapıt" der.
1973'de Jean Dubuffet'nin "Coucou Bazar"ı için gerçekleştirdiği albüm, gerek ABD'de gerek Fransa'da olay olmuştu.
Büyük trompetçi Freddie Hubbard ile yaptığı "Sing Me a Song of Songmy (Atlantic 19071) 12 Mart felaketinin üzerine 1972'de benimle yaptığı TRACT (Folkways 1975), Che Guevera'nın söylediklerinin yer aldığı "To Kill a Sunrise (Folkways 1976) ilk aklıma gelen en sevdiğim politik yapıtları.
"Sanatçının varoluşunu hayatının değil, eserlerinin belirttiği konusu8ndaki yaygın görüşe ben de katılıyorum" diyen İlhan Mimaroğlu'nun eserlerini anlatmak için yüzlerce sayfa gerek.
Erdem Buri'nin ardından Abidin'i de yitirdiğimde, "Tülayka, Paris'in tadı kalmadı benim için" diyen sesi kulağımda.
Bugün , sanki Erdem Buri'yi ikinci kez yitirmişim gibi bir his var içimde.
Tülay German. 19 Temmuz 2012. Paris.
İlhan Mimaroğlu'nun eşsiz bir yazar olduğunu önceki yazımda belirtmiştim. İşte " Günsüz Günce" kitabından çok sevdiğim bir bölüm:
Bir kol saati yapmışlar. Sayıların yerine notalar var.
Üçü beş mi geçiyor saat? "Mi'yi do diyez geçiyor" diyeceksiniz. İkiye yirmi mi var? "Re'ye la bemol" o da.
Günün birinde belki alaturkasını da yaparlar o saatin. 12 yerine do değil de Çargâh. 7 yerine sol değil de Gerdaniye.
"Saat kaç şimdi?"
"Dikçe Dilavizi Gülizar geçiyor."
"İyi öyleyse. Mahura Muhayyer kala Eminönü'ne bir vapur var. Kaçırma onu. Kolaylık olsun diye Köprü'nün Kadıköy iskelesi çıkışında buluşalım Acemaşiranı Yegâh geçe. Oldu mu?"
"Oldu." "
Unutma. En geç Zirguleye Dilarâ kala Arnavutköy'de olmalıyız."
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler