Tükürük cezasının düşündürdükleri...
29 Haziran 2002 - Zeynep Oral -
Meğer ne çok, ne çok özlemişiz, ne çok hasret kalmışız, başarıya. Yalnız başarıya değil, başarılı olduğumuz için sevinmeye, gülmeye, coşmaya... Ve bir arada omuz omuza, birlikte sevinmeye, gülmeye, coşmaya... Farkında mısınız, şu son haftalarda kimse maçları, evinde tek başına seyretmek istemiyordu. İnsanlar bir araya gelip izliyorlardı. Paylaşmak için. Duygulara ortak olmak için... Düşünceyi ve duyguları dışa vurabilmek için...
Bütün o maçlar boyunca, ben yalnız maçları değil, maçları izleyenleri de izliyordum. Ve tiyatro sanatındaki "catarsis" olayına tanık oluyordum. Ve olaydan sanatsal bir performans izlermişçesine tat ve keyif alıyordum.
Bugünkü maçtan sonra, Milli Takım, dünyanın en iyi üçüncü ya da dördüncü takımı olacak. Her iki derece de bence çok değerli. Üçüncülük ya da dördüncülük, ülkenin içinde bulunduğu hiçbir sorunu çözmeyecek olsa da, bu başarıyı gerçekleştirenlere, katkıda bulunanlara, bize bu sevinci, bu coşkuyu, bu kıvancı yaşattıkları için teşekkür ediyorum. (Aydın Engin haklı, futbola değinmeden olmuyor!)
"Ben böyle sanatın içine tükürürüm" demişti göreve başlar başlamaz. Ve ilk icraatlarından biri olarak , içine tükürmek istediği iki heykeli, Ankara Altınpark'taki yerlerinden söktürüp attırmıştı.
Heykellerin biri Mehmet Aksoy'un "Periler Ülkesi" adlı eseri, öteki Azade Köker'in "Tutku" adlı eseriydi.
Heykelleri "ahlaksız" bulduğu için, içlerine tükürmek isteyen ise Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'ti.
Olay üzerine, heykeltraş Mehmet Aksoy, dava açmıştı.
Birkaç gün önce gazetelerde "Melih Gökçek'e tükürük cezası" başlığıyla , Anadolu Ajansı'nın haberi yer alıyordu. Melih Gökçek , Mehmet Aksoy'a hem 4 milyar lira maddi tazminat ( yasal faiziyle 20 milyarı buluyor) ödemeye hem de eseri yeniden yaptırmaya mahkum edildi.
Bu habere çok sevindiğimi gizlemeyeceğim. Dilerim örnek olur da bundan sonra her aklına esen, beğenmediği, ahlaksız bulduğu, içine tükürmek istediği her sanat eserini parçalatmaya yeltenmez.
Melih Gökçek içine tükürmek istediği öteki heykeli, Azade Köker'n eserini "orgazm içinde insanlar" diye nitelemiş ve "ahlaksızlığın adını sanat koymuşlar" demişti. Oysa o güne dek parktan geçenler bu eserlere yalnızca heykel olarak bakmışlardı, ahlaksızlık olarak değil.
İster istemez aklıma şu geliyor: İnsan , bilgisiz olduğu konularda , anlamadığı alanlarda, neye bakarsa baksın, yalnız kafasının içindekini görür. Bana inanmıyorsanız, Gombrich'in "Sanatın Öküsü" kitabını okuyun . (Türkçesi Bedrettin Cömert)
Ayrıca bu Anadolu topraklarının altı üstü öyle çk sanat eseriyle dolu ki, Melih Gökçek'in tükürüğü yetmez hiç birine, tükürüğünde boğulmakla kalır.
Evet, yargının bu kararıyla hiç olmazsa, belki, heykellerin biri geri gelecek. Ya öteki? Ya ötekiler?
Hiçbir yargı kararı onları geri getiremeyecek...
Sivas'ı düşünüyorum. 2 temmuzu düşünüyorum.
1993 Yılındaydı.
Orada bir heykelin içine tükürmekle yetinmediler. Pir Sultan Abdal'ın heykelini, kırıp parçalamakla , heykeli yerlerde sürüklemekle başladılar işe. Sonra bazı insanlar, bazı insanların konuşmalarını, şarkılarını, resimlerini, müziklerini beğenmiyor diye ayaklandı. Ve 37 insanı yakarak öldürdüler, yok ettiler.
Hiçbir mahkeme , hiçbir yargı o 37 insanı geri getiremeyecek.
Birkaç gün sonra 2 temmuz. Aziz Nesin'in deyişiyle "Sivas Acısı" şimdiden içimi yakıp tutuşturur oldu.
29 Haziran 2002
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler