Menü

Toscana'da Müziğin Peşinde (3)


29 Ağustos 2002 - Zeynep Oral -

Siena'nın yüreği Şarap ve Caz ritminde atıyor:

"Siena Jazz"...

Kente, ortaçağdan kalma surlarında açılmış kemerli kapılardan giriliyor. Bu kapıların birinin üzerinde Latince bir yazı... Ne demek diye soruyorum, çeviriyorlar:
"Siena, size yüreğini, bu kapıdan çok daha geniş açıyor"...
Siena'nın yüreğine dalmadan çok önce hissetmiştim Toscana yöresinin yüreğinde olduğumu...
Buraya varabilmek için Chianti'den Moltalcino'ya uzanan bağlar arasından, üzüm ve şarap kokuları arasından geçtim... Val d'Elsa'dan Pienza'ya mermeri, taşı, ahşabı yontan, toprağı kili sırlayıp pişiren, demiri bakırı yoğuran, cami üfleyen Etrüsklerden kalma biçimleri yeniden yaratan eller ve köyler arasından geçtim... San Gimingnano'nun yükselen kulelerinden Farma ve Merse nehirlerine , oradan Montepulciano'nun çiçek açmış dapdar sokaklarına dayanan tepeleri aşıp geçtim...
Geçtiğim her yerde, yüzyılların damak tadını günümüze taşıyan Montalcino'nun "Brunello" şarabı, Montepulciano'nun "Nobile" şarabından içtim...
Geçtiğim her yerde, doğa nimetleriyle, tarih ; tarihle insanoğlunun yaratıcılığı, akıl ve el becerisi , sanat ve zanaat, tatlar ve renkler bana eşlik etti. Ve işte sonunda Siena'yı çevreleyen kapıların birinden içeri girdim.
Kentin yüreği, yeryüzünün belki de en güzel meydanı olan Piazza Del Campo'da atıyor. ("Campo" , tarla demek. Kentin, üzerine kurulduğu üç tepe bu tarlada birleştiğinden bu adı almış) Deniz kabuğuna benzeyen, kırmızı tuğla zeminli, bu meyilli meydan 1300'lerden beri bugünkü görünümünde... Yalnız estetik güzelliğiyle değil, çevresini saran yapıların görkemiyle, günün her saati yaşamı keyfe dönüştüren kahveleri, lokantaları, barlarıyla, konumunun eşsizliğiyle, enerji ve dinamizm ışınlayan merkez-kaç düzeniyle, günün her saati değişen ışık, gölge ve renkleriyle, baştan çıkarıcı bir meydan...

Siena denince... Meydanının, klasik müzik akademisinin, "Palio" yarışlarının, çevredeki eşsiz şaraplarının ününü bilirdim de, "Siena Jazz" diye bir olayın varlığından hiç haberim yoktu... Eğer Türkiye ve kültürü hakkında İtalya'da yazılar yazıp yayınlayan, bana Türk cazını tanıtan, Uluslar arası İstanbul Tiyatro, Müzik ve Caz festivallerini yakından izleyen Franco Martinelli'yi tanımasaydım, belki hiç haberim olmayacaktı.
"Caz sanatının nasıl önemsendiğini, nasıl ciddi ele alındığını, nasıl değiştiğini ve günümüzün bir parçası olduğunu görmen için Siena'ya gelmelisin" dediği için , Puccini operaları arasına Siena Caz Festivalinin açılışını sıkıştırıp, soluğu orada aldım.
"Siena Jazz" 1977'de kar amacı gütmeyen bir dernek olarak doğmuş. Bugün yerel yönetimlerin katkılarıyla, dünyanın sayılı caz okullarından birini barındıran ve eşsiz bir arşivi barındıran bir Vakıf. Yıl boyu, caz eğitimini, araştırmayı, profesyonelliği ve şenliği iç içe yoğuruyor.
Kentteki eski bir kaleyi , yerel yönetim Siena Jazz'a vermiş. Burada dev bir bahçe içinde sınıflar, müzik laboratuarları, çalışma odaları, kitaplıklar ve devasa bir ses arşivi yer alıyor. Bu arşivin başında Franco Martinelli var.
Yaz aylarında dünyanın her yerinden caz tutkunları, caz öğrencileri Siena'ya akın ediyor. Ve içlerinden en yetenekli ve en şanslı olanlar buradaki iki haftalık caz seminerlerine katılma olanağı buluyor.

Fortezza Medicea'da yani okula dönüştürülmüş kalenin bahçesindeyim. Her köşede gençler ve çalgıları... Kimi çalıyor, kimi dinliyor... Bugün seçmeler, derecelendirmeler var...260 kişi alınacak... Yüzde 40'ı yabancı, yüzde 60'ı İtalyan... Sınıflar koridorlar tıklım tıklım... Sınıflara girip çıkıyorum... Her yerde sınav heyecanı...
Girebilenler için bir bakıma "Master-Class" , ama ondan da öte... Çünkü özenle seçilmiş, profesyonel cazcıların en iyileri, buraya kendi felsefeleri, kendi ders programlarıyla, en önemlisi kendi profesyonel deneyimleriyle gelip hocalık yapıyor... Öğrenciler hem pratik, hem teorik öğrenim görüyor , araştırma yapabiliyor ve ayrıca her akşam hocalarla birlikte konserlerde çalma olanağı buluyor... Öğrenciyi yalnız profesyonelliğe değil, araştırmaya ve yaratıcılığa yönelten bir sistem kurmuşlar.
Ses arşivinin önemi çok büyük. Çünkü caz müziği, oldum olası doğaçlamayla gelişti, serpildi, büyüdü. Caz tarihinin bir çok belgesi yazılı, basılı notalarda değil, doğaçlamalarda gizli... Canlı yayınlardan alınmış kayıtların basılması, arşivlenmesi , yayılması, yitirilmeye yüz tutmuş bir serveti gün ışığına çıkardı. 20 bini aşkın ses kaydıyla, 45'likler, 78'likler ve canlı yayın kayıtlarıyla, bu ses arşivi dünyadakilerin en donanımlarından biri.
Fortezza Medicea'dan ayrılmadan önce , bugüne dek Türkiye'den kimsenin caz seminerine başvurmamış olduğunu öğreniyorum. Bir kez Roma'daki Türkiye Büyükelçiliğinden bilgi istenmiş, ilgilenilmiş ama arkası gelmemiş. Franco Martinelli, "Türkiye'den , katılmak isteyen bir öğrenci varsa, burs vermeye hazırız." Diyor .Seminerler paralı elbet!
"Yol ve yatak parasını ödeyecek bir sponsor bulabilirse, eğitimini biz sağlarız. Yeter ki, sıkı bir caz öğrencisi olsun!" diye ekliyor.
Benden duyurması. Daha çok bilgi isteyenler www.sienajazz.it adresine başvurabilir.

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.