Menü

Töreye Geçit Vermeyin


06 Mart 2004 - Zeynep Oral -

İki gün sonra 8 Mart Dünya Kadın Günü. Tüm yayın organlarında kadın yüceltilecek, kadın sorunları mercek altına alınacak… Umutlanacağız, sanki hemen yarın bir şeyler değişebilecekmiş duygusuna kapılacağız… Sonra tüm o sözler yeniden unutulacak. Bir avuç kadın bir şeyleri değiştirebilmek için yeniden mücadeleye girişecek… Sonsuz emek, çaba, didinme, uğraş sonunda Cumhuriyet'in ilk dönemindeki kazanımları geri almaya çalışacağız… İşte son otuz yıldır tanıklık ettiğim, parçası olduğum durum bu…

Evet, ülkemde bir şeyler değişiyor. Ama öyle yavaş , öyle zor, öyle çok kavga, öyle çok ölümle değişiyor ki …
İki gün sonrasını beklemeyin. Şimdi bugün harekete geçin. Güldünya'yı ve Bitlis'den İstanbul'a uzanan ölüm yolculuğunu unutmadınız değil mi. Bugün 6 Mart Cumartesi günü saat 12:00'de Zincirlikuyu Mezarlığı önünde töre , namus cinayetlerini önlemek için güçlerini, seslerini bir araya getirecek olanlara katılın.
Güldünya'nın öldürülmesinden sonraki olayların gelişimi size ne gösterdi?

Bana en çok, Devlet'in istediği vakit "töreyi" durdurabileceğini gösterdi.

Tüm kadın kuruluşlarının tepkisi ve isyanı, her nasılsa bu kez tüm basında manşetlere çıkınca, Devlet katmanından birkaç sözle, aile meclisi kararı, aşiret kararıyla ölüme mahkum edilen Güldünya'nın cenazesi aynı aile ve aşiret tarafından adeta devlet töreniyle kaldırıldı.

Çok zaman önce değil, daha geçen yıl Güldünya'yla aynı kaderi paylaşan komadaki Şemse'nin başucunda Diyarbakır'lı kadınların altı ay boyunca nöbet tuttuklarını ve ailenin ortada bıraktığı cenazeyi onların kaldırdığını unutmayalım. (EP)

Demek medya kadına karşı şiddeti ve onca cinayeti, sansasyon olarak değil, çözüm aramak kaygusuyla ve şiddeti sonlandırma yolunda taraf olarak ele alabilse etkili olabiliyor.

Hep söyledik : Devlet olsun , bugüne dek gelmiş geçmiş hükümetler olsun Töre Cinayetlerinde, Namus cinayetlerinde hep taraf oldular. Kadınlara karşı taraf oldular. "Töre " den yana, kadınların "namusunu", erkeklerin, ailenin tasarrufuna bırakmaktan yana taraf oldu!

Bugün Türk Ceza Kanunu tasarısında , insan öldürmede, cezayı "ağırlaştırıcı nedenler" arasına "namus saikiyle" sözünün eklenmemesi ; kadınların bu taleplerine karşı alt komisyonun hala direniyor olması; devletin bu tutumunu, adına "töre" denilen bu vahşetten yana taraf olduğunun en açık örneklerinden biri.

Sayılar neyi söyler?

Sevgili Okurlar, şimdi sizi şiddet olgusuna ilişkin kimi sayılarla baş başa bırakıyorum. Her biri üzerinde sayfalarca yorum yapılabilir. Ben yalnızca her biri üzerinde biraz düşünmenizi istiyorum: (Bu sayılar Ka.Der'in 2003 "Kadın Sorunlarına Çözüm Arayışı Kurultayı"ndaki raporlardan alınmıştır.)
Türkiye'de Tüm kadınların dörtte biri şiddete uğruyor. Şiddete uğrayan kadınların dörtte üçünde fail , kadının eşidir.

Şiddete uğrayan erkeklerin beşte dördünde aile dışında şiddet meydana geliyor.

Cinayet sonucu ölen kadınların %40-70 eşi tarafından öldürülüyor.

Tecavüze uğrayanların yarısı 18 yaşın altında. Bunlardan %10 erkek çocuk %90'ı kız çocuktur.

Şiddete taraf olan çocukların %85 çocukluğunda ya şiddet mağduru ya da tanığıdır.

Her 4 kız çocuktan biri; her 7 erkek çocuktan biri cinsel şiddete uğruyor.

5-10 yaş arası çocukların %55'i ensest mağduru.
10-16 yaş arası çocukların %40'ı ensest mağduru.
Cinsel saldırganların %75'i tanıdık biridir.

Ensest olaylarında faillerin %50'si öz baba ve sırasıyla amcalar enişteler, ağabeyler, dedeler ve dayılardır.
Bütün bu sayılar neyi mi söylüyor?

Kadının, insan haklarının neden, nasıl , niçin ihlal edildiğini, yok sayıldığını söylüyor.

Zihniyet:

1997 yılında Ege Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsünün yaptığı bir araştırmaya göre 50 adli tıp uzmanından 4'ü, 85 psikoloğun %6'sı, 100 avukatın %10'u , 80 Hâkim ve Savcının %17'si ve 100 polisin %33'ü, "BAZI KADINLAR TECAVÜZÜ HAK EDER" diyordu.

Aynı araştırmaya göre, psikologların %18'i, hâkim, savcı ve avukatların %40'ı, polislerin %66'sı, "KADININ DIŞ GÖRÜNÜŞÜ VE DAVRANIŞLARI TECAVÜZE YOL AÇAR " diyordu .

Bu sözler bana ,Türkiye'de tam da Ceza Yasası tartışılırken kimi

AKP'li milletvekillerinin "inciler"ini çağrıştırdı: Kimi, tecavüzcüyü, tecavüz ettiği kadınla evlendirip onu cezadan kurtarırken ; kimi "Eşini biriyle el ele görürsen iki tokat vurmaz mısın?" diye sordu; kimi de "Zaten Türkiye'de bakire olmayanla kimse evlenmez" deyip çıktı işin içinden. Bütün bu söylemlerin kadına yönelik şiddeti körüklediği, görmezlikten gelindi.

Ancak bu söylem bir zihniyeti ortaya koyuyor. Kadını aşağlayan, kadına karşı şiddeti ayırımcılığı ve eşitsizliği yücelten, körükleyen, savunan bu zihniyeti değiştirmek için yapılacak çok şey var.

Kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi için bütçeye fon konmasından, ceza yasasını değiştirmekten, medeni yasanın tüm evlilikler için geçerli olmasına, mecliste kadın-erkek eşitlik daimi komisyonunun kurulmasına uzanan yaptırımlar... En önemlisi: Siyasi partiler ve seçim yasalarında değişikliklerle yüzde 30 cinsiyet kotası getirilmesi!

Devlet vatandaş ilişkisini yeniden düzenlemekten, cinsiyet ya da etnik farkları gözetmeden herkes için geçerli eşit hukuka, eşit eğitime, siyaset ve kültür alanlarının düzenlenmesine, gelir dağılımındaki uçurumu yok etmeye, yapılacak çok iş var.

Topyekün bir seferberlik kaçınılmaz. Bütün bu alanları kapsayacak politikalara, ekonomi politikalarına gereksinim var.

Kim yapacak bunları? Bu hükümet mi?

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.