Menü

Tiyatroyu Seviyorum


30 Kasım 2002 - Zeynep Oral -

Yaşamım boyunca kim bilir kaç akşam karanlık bir salonda koltuğuma yapışmış, soluğumu tutmuş, perdenin açılmasını beklerken, o sonsuz heyecanı duydum. Biraz sonra perde açılacak ve sahnenin aydınlığından sonsuz bir birikim, bir aşk, bir tutku, bir ışık bana ulaşacak...

Soluğumu tuttuğum o an, içimde duyduğum heyecan ve tüm beklentilerim için sevdim ve seviyorum tiyatroyu.

Perde açıldı. Yüzyıllar öncesinden günümüze uzanan zaman diliminde birileri önce düşledi bu oyunu. Düşünü, sözcüklere, yazıya döktü... Birileri bu yazıları kendi düşleri saydı ; yeniden ama bu kez sahne üzerinde yarattı... Birilerinin bu düşleri başkalarının düşleriyle örtüştü ; yoruma, müziğe, dekora, aksesuara, ışığa, koreografiye, devinime , sese, sessizliğe dönüştü... Birileri oyunculuk gücüyle , bu düşleri yeniden yorumlayıp bana iletti...

Bütün bu birikimler için; düşleri gerçek kıldığı için; gerçeği yeniden var ettiği için ; gerçeklerle düşleri yeniden yeniden çoğalttığı için sevdim ve seviyorum tiyatroyu. Onca emek, onca alınteri, onca yaratıcı güç, onca coşkuyu bir arada yoğurduğu için sevdim ve seviyorum tiyatroyu.

Tiyatro, tüm sanatlar içinde en “aracısız” olanı, en dolaysız olanı... Sahnede bir insan ve sahneyi izleyen bir insan... İnsandan insana bu dolaysız ilişki için, bu ilişki kaçınılmaz olduğu için sevdim ve seviyorum tiyatroyu.

Bütün bunlar bir yana, sahnede izlediğim ne çok oyunda, dünyanın ve insanın değişebilirliğine tanık oldum... Bildiğim ya da hiç bilmediğim dünyalar, toplumlar, bireylerle yüzleştim... Kendimi ararken sahnedekiler aracılığıyla ötekileri keşfettim , ötekileri tanımaya çalışırken kendimi buldum, onlar aracılığıyla kendimi sorguladım... En sıradan, en olağan sandığım bir durumun, bir olayın, ne denli sıradışı ya da olağandışı olduğunu kavradım... Belki sorularıma yanıt bulamadım ama sorularımı çoğalttım...

Sahnedeki bir söz, bir duruş, bir bakış, bir renk, bir ışık, hiç bilmediğim, hiç dokunulmamış duygularımı, düşüncelerimi, düşlerimi harekete geçirmeye yetti...

İşte bütün bunlar için de sevdim ve seviyorum tiyatroyu.

Tiyatroya bir şeyler öğrenmek için değil, tat almak, keyif almak için gittim. Ama çok kez tiyatrodan bir şeyler öğrenmiş olarak çıktım. Sahnede izlediklerimden en çok sahici olanla yalan söyleyeni ; samimi, dürüst olanla, ikiyüzlülüğü, riyakarlığı ayırt edebilmeyi öğrendim. Sorgulamayı, araştırmayı öğrendim. Aldığım tatları, dünya nimetlerini, insanoğlunun yaratıcı gücünü ve sahne coşkusunu paylaşmayı öğrendim.

Bu öğrendiklerim için sevdim ve seviyorum tiyatroyu.

Tarih boyunca siyasal güçler, dinsel kurumlar, oldum olası tiyatro sanatına karşı çıktılar. Şiddetle, baskıyla yok etmeye çalıştılar. Ülkemizde de tiyatro , bu şiddetten bu baskıdan bolca nasibini aldı.

Belki daha da kötüsü, yok sayıldı, görmezlikten gelindi. Ucuz, kolay, yoz olan pohpohlanıp, alkışlanırken, bunlara yayınlarda sayfalar ve saatler ayrılırken, tiyatro, değer hiyerarşisinde en geri sıralara itildi. Bence bu ülkede hiçbir zaman tiyatroyu seveceksin, tiyatroya gideceksin diye maddi ya da manevi herhangi bir baskı yapılmadı ama , tiyatroya gitmeyeceksin, tiyatroyu sevmeyeceksin diye çok yapıldığını biliyorum.

Ama yine de seksen milyonluk ülkemde iki avuç insan, tiyatro yapmaktan vazgeçmedi. Sevdikleri için, inandıkları için, istedikleri için, içlerine tiyatro ateşi, tiyatro tutkusu düşmüş olduğu için, seyirciyle yüzyüze gelmek dışında hiçbir karşılık beklemeksizin kendilerini bu sanata adadılar.

Zaten ben de bu yazıyı, bir süre önce, tiyatrodan nefretlerini, tiyatrodaki sıkıntılarını dile getiren Perihan Maden’in ( Radikal) ve Gülay Göktürk’ün (Vatan) köşe yazılarına cevap olsun diye yazmadım. Önünde sonunda herkes dilediği gazeteyi, dilediği köşeyi okumakta okumamakta özgür olduğu gibi, tiyatroya gidip gitmemekte, sevip sevmemekte de özgür.

Ben bu yazıyı, bu ülkede yıllarını, gecelerini, gündüzlerini, emeklerini, alın terlerini, çabalarını , yaratıcılıklarını, düş güçlerini, düşüncelerini, varlıklarını tiyatroya vermiş, tiyatro ateşiyle tutuşan tiyatro sanatçıları için yazdım. Onlara duyduğum sonsuz saygıyı ve sevgiyi , sizlerle paylaşmak için...

30 Kasım 2002

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.