Tiyatro bir Şenliktir
15 Nisan 2006 - Zeynep Oral -
Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’ne daha çok zaman var, bilmez değilim... 11 Mayıs’ta başlıyor. Ama bugün (15 nisan) biletler satışa çıkıyor… Ve Festival programı yayınlandığından beri tanıdık tanımadık, herkesin hücumuna uğruyorum: “Söyle, hangisini görelim?”
Ah yanıtlaması ne güç bir bir soru! Bana kalsa hepsini görün! Tamam bu yıl hem çok yoğun, hem de çok geniş bir yelpazeye yayılan bir program var. Çünkü bu yılki Tiyatro Festivali , Uluslar arası Tiyatro Olimpiyatlarıyla örtüştü, daha doğrusu olimpiyatlara dönüştü. Dünyanın belli başlı tiyatro yönetmenlerinin bir araya gelip , farklı kültürleri buluşturmak için kurdukları “Tiyatro Olimpiyatları”nın Atina, Tokyo, Moskova’dan sonra İstanbul’da yapılıyor olması bile başlı başına bir kazanç! Dile kolay 10 ülkeden 60 kadar temsil var!
Nasıl bir seçim?
Söylemek gerekir mi? Elbet herkes kendi birikimine , kendi ilgi alanına göre seçim yapacak! Ben burada ancak olsa olsa, sizlere seçiminizi kolaylaştıracak kimi ipuçları verebilirim.
Her biri yeni bir prodüksiyon olarak karşımıza çıkacak ve benim merakla beklediğim yerli yapımları bir başka yazıya bırakıp, yabancı oyunlara ilişkin ipuçlarına geçiyorum.
Sakın, bilmediğim bir dilde nasıl oyun seyrederim demeyin. Tümünde elektronik altyazı var. İzleme problemi ortadan kalkıyor.
Bu çok zengin programda, bir yanda dünya tiyatrosuna damgasını vurmuş belli başlı büyük ustaların işleri var. (Örneğin Peter Brook, Yuri Lyubimov, Giorgio Strehler, Theodoros Terzopulos, Tadashi Suzuki gibi isimler). Bir yanda dünyada bilinen, festivalleri dolaşan, eserlerini izlemek için milletin kuyruklara girdiği ama bizde hiç duyulmamış, tanınmamış, bilinmeyen isimler var. (Örneğin Bartabas, Nekrosius ve Jan Fabre) ve bir de keşfedeceğimiz isimler var. Belki de en heyecan vericisi bu sonuncusu. Tiyatro her şeyden önce keşfetmek demek. Farklı toplumları, farklı kültürleri anlamaya, iletişim kurmaya çalışırken bir de bakarsınız , kendimizin bildik ve bilmedik hallerini anlamaya, kavramaya başlayıveririz…
Ustalar
Fransa’dan gelen “ Zingaro” Tiyatrosu hakkında ne desem boş, nasılsa gidip göreceksiniz. Üstelik festivalden önce 5 mayısta başlayıp 12 temsil veriyorlar. Onları bir kez izledim ve neye uğradığımı şaşırdım. Ne sirk, ne tiyatro, ne konser, ne opera, ne dans , bale, ne de akrobasi… Ama aynı zamanda bu saydıklarımın hepsi birden. Bugüne dek izlediğiniz hiçbir şeye benzemiyor. Yöneticileri ve baş oyuncusu Bartabas bir fenomen. Tek cümleyle anlatacak olsam şöyle derim: İnsanoğluyla hayvanların (atların) ilişkisi hiç bu denli güzel, sıcak, yaratıcı, düşsel, duygusal olmamıştı…İnsan ve at birbirini hiç bu denli sevmemişti.
Bizde tanınmayan ustalarla devam ediyorum:
Jan Fabre , Belçikalı bir sanatçı. Ressam, heykeltıraş, oyun yazarı, tiyatro yönetmeni, koreograf ve performans sanatçısı. Dünya eserlerini kapışıyor. Brüksel’deki Kraliyet Sarayını resimlemekten, dünyanın dört bir yanındaki festivale katılmaktan , sergiler açmaktan geri kalmıyor. Burada sunacağı “Ölüm Meleği” , sinema, dans ve tiyatroyu içeriyor. Beyaz perdede , Andy Worhol’un “herkes birkaç dakikalığına ünlü olabilir” görüşüne adanmış bir metin ve dans eden ünlü dansçı William Forsythe ; sahnede ise perdede olup bitene tepkiler…
Farklı sanat alanlarının en uçlarında gezineceğiz.
Eimuntas Nekrosius, Litvanya’nın dahi çocuğu!. Bütün 90’lı yıllar boyunca ve halen, dünyada ne kadar anlı şanlı uluslar arası tiyatro ödülü varsa, hepsini kazanmış bir sanatçı. Shakespeare oyunlarıyla ünlü.. Daha önce ondan “Hamlet” izledim. Gördüğüm en şiirsel, en acımasız, en kışkırtıcı “Hamlet”ti. İstanbul’a “Othello”yu getiriyor. Bu oyunu için de yabancı eleştirmenler hop oturup hop kalktılar. “Sanatçının başeseri” diyenler oldu. “Görsel şiir”, “Enerji patlamasıyla şiirsel özgürlüğün bileşimi”, “eski bir öyküyü yepyeni anlatan”, “hem bir düş gibi hem de çok somut”, “ruhumuza işleyen, bizi büyüleyen bir şiir” diye nitelendi.
Sahnenin Büyücüleri:
Dünya tiyatrosunda çığır açmış birkaç insan var ki, ben onlara sahnenin büyücüleri diyorum.
İstanbul izleyicisi önceki festivallerde “Piccolo Teatro”dan Giorgio Strehler’in birkaç oyununu izlemiş ve büyülenmişti. Maestro bu dünyadan ayrıldı (nur içinde yatsın) ama ölümsüz eseri dünyayı dolaşıyor. Bu kez sunulacak “Arlecchino, iki Efendinin Uşağı” ustanın bence baş eseri ! Ben iki kez seyrettim, doyamadım. 40 yıldır Arlecchino rolünde, dev oyuncu Ferrucio Soleri var. Bir Çaykovski, bir Beethoven Senfonisi nasıl yüzlerce kez dinlenirse, bu oyun da öyle seyredilir!
Peter Brook, tiyatro tarihinde çok önemli bir yer tutuyor. Tiyatroyu dönüştürdü, zenginleştirdi, tiyatro aracılığıyla zamana ve mekana anlam kattı. Birkaç satırda onu özetlemek imkansız. İki yeni oyunuyla geliyor. “Sizwe Banzi Öldü” ve “Büyük Engizisyoncu”. Ah elbet, içimden keşke on, yirmi yıl önceki o muhteşem Shakespeare oyunlarıyla yada bir “Mahabarata” ile gelseydi diye geçirmiyor değilim. Yıllar geçtikçe Peter Brook giderek yalınlaştı, yalınlaştı, adeta minimalist bir tiyatroya yöneldi. Ama hiç kuşkunuz olmasın Peter Brook, her zaman Peter Brook olarak, boş alanları yaşamın ta kendisine dönüştüren insan olarak kaldı.
Listede iki “büyücü” daha var: (Ama yerim yok!) Biri Rus Lyubimov, öteki Japon Suzuki.
Lyubimov’un bir ömür boyu yepyeni buluşlarla sahneyi dönüştürdüğünü (ışık perdeleri onun buluşudur) ;kitlelere seslenen popüler tiyatroya yaşamını adadığını ve “tiyatronun misyonu eleştirmektir” dediğini unutmayın. Ondan izleyeceğimiz “Medea” “öteki” kavramını sorgularken, hiç kuşkunuz olmasın yine günümüze ışık tutacaktır.
Tadashi Suzuki ,Çehov’un “İvanov”uyla yine hem Japon, hem evrensel tiyatroyu sahneye taşırken , oyunlarından eksik etmediği dans ve müzikle bence bu eseri de popüler bir şölene dönüştürecektir.
15 Nisan 2006- Cumhuriyet
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler