Menü

Terör...Sanat...Seçim...vs...


26 Ekim 2002 - Zeynep Oral -

29 Ekimde, Kaçkar Dağlarında , sonbaharın , değişen renklerin, doğa nimetlerinin ve o eşsiz doğada yaşayan harikulade insanların izini sürdüğümden , Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası'nın yeni mevsimi açış konserini izleyemedim. Haberleri Borusan Kültür Sanat Vakfı Genel Müdürü Sami Caner'den aldım.

Keşke, "haber" dediğim , konser programında yer alan birbirinden ilginç eserler, Arif Mardin ve Nedim Otyam'ın besteleri olsaydı , yalnızca... Hayır değildi. Orkestra, dört yıldır birlikte çalıştıkları arkadaşları, orkestranın birinci kemanı İgor Morev'i Moskova Tiyatro'sundaki Çeçen baskını ve "kurtarma" operasyonunda yitirmişti. Igor Morev 39 yaşındaydı. Eşiyle birlikte hem Moskova Tiyatrosu Orkestrasında hem de Borusan Filarmoni'de çalışıyorlardı. O lanet baskında , Igor Morev gaz zehirlenmesinden ölmüş eşi kurtulmuştu.

İstanbul'daki konserde onun yerine boş iskemlesine beyaz zambaklar konmuştu. Igor Morev için Grieg'in Peer Gynt Suite'inden "Ase'nin Ölümü" parçasını seslendiren Orkestra elemanları gözyaşlarını tutmakta güçlük çekmişti. (Çok geniş ayrıntıları, meraklıları, 31 ekim tarihli Sabah Gazetesinde Nevzat Atal'ın haberinden okuyabilir.)

Şef Gürer Aykal ve tüm orkestraya Borusan Kültü ve Sanat Merkezi camiasına başsağlığı dilerken "Ase'nin Ölümü" gelip boğazımda düğümleniyor. "Andante doloroso"... Acı mı acı ağırlıkta...

"Ase'nin Ölümü" Onat Kutlar'ın enfes bir yazısının da başlığıydı... Hani, üç beş kuruş gasp ederiz diye gepegenç bir flütçünün öldürülmesi üzerine yazdığı yazının... "İnsan olmanın, bizi hayvanlardan ayıran başlıca özelliklerinden birinin kendini içgüdülerine bırakmamak , onları denetim altında tutmak olduğunu yeniden mi öğrenmeliyiz?" diye soruyordu Onat...

Terör olsun, ekonomik kriz olsun, aptallık olsun, hayvansı içgüdüler olsun, tümünün ilk vurduğu , en ağır vurduğu yer, hep sanat ve kültür alanı oluyor. Farkındasınız değil mi... Faşizmin, ırkçılığın, militarizmin, gericiliğin, zorbalığın da öyle... Belki de kültür ve sanat , insanı insan yapan değerleri ortaya çıkardığı için... İnsanı, insanlıktan uzaklaştırmanın ilk adımı sanatı yok etmekten geçtiği için...

Moskova'daki faciayı , bence en veciz ve en doğru yorumlayan, birkaç gün önce Cumhuriyet'te yer alan Behiç Ak'ın karikatürüydü: Televizyonda Moskova Tiyatrosundaki faciayı izleyen adam kendi kendine şöyle diyordu: "Vay be! Şimdi anladım. 'Ölü olarak ele geçirmeye' itiraz etmeyince, 'ölü olarak kurtarılmayı da' kabullenmiş oluyorsun."

Öyle ya, "ölü olarak ELE GEÇİRMEK" ile , "ölü olarak KURTARMAK" arasındaki fark, yalnızca olaya hangi taraftan baktığınıza bağlıydı.

Yarın seçim var. Oyumuzu kullanırken içgüdülerden çok aklımızı kullanmaya gereksinimiz var.

Bir seçim yapmak için önce seçeneklerin olması gerek. Bu kez neyse ki çok geniş yelpazeye yayılmış seçenekler var.

Seçeneklerin olması yetmez, seçenekleri çok iyi tanımak gerek. Tanımak içinse, yalanlarla doğruları birbirinden ayırabilmek kaçınılmaz...

Seçenekleri iyi tanımak da yetmez. Kendinizi de tanıyacaksınız. Kendiniz için , çocuklarınız için, nasıl bir ülkede yaşamak istiyorsunuz ? Nasıl bir dünyanın parçası olmak istiyorsunuz ? Bu soruların yanıtlarını da vermek zorundasınız.
İnsanı insan yapan değerleri seçmeniz dileğiyle...

26 Ekim 2002

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.