Menü

Temmuz Acısı...


12 Temmuz 2010 - Zeynep Oral -

Ben sanırdım ki sanat ve kültür yaşamımız, edebiyat dünyamız en çok sonbaharda fire verir… Değil! Değilmiş meğer!   Temmuz ayı,  sonbahardan beter!

Bu Temmuz,  Fusun Akatlı’nın gidişi mi, temmuz ayında bütün yitirdiklerimizi  bana yeniden yeniden yaşatan? Yoksa Zeynep Altıok’un   annesini uğurlarken   söylediği o içten sözler mi ? Bilemiyorum…  Ama günlerdir içim onlarla dolu…

Yitirdiklerimizin ardından   ne desek, ne yazsak boş biliyorum.

Birbirimizi teselli edemeye çalışıyoruz. 

 Ama bilemediğim, anlayamadığım, bir türlü kabullenemediğim ve isyanımı bileyen bir şey var: Yitirdiklerimiz ardından  öfke, kin, kıskançlık dolu yazılar… İnanın içimden kusmak geliyor.  O pislik yazılar,  hakkında yazılana dokunamıyor bile;  olsa olsa yazanı yerlerde sürüklüyor, çamura buluyor…   Anlayamadığım pislik, çamurluk  ya da sahtekarlık değil, anlayamadığım o yazıları yazanların bunu bilmemeleri, görmemeleri, kavrayamamaları …

Temmuz acısına dönüyorum…

Tomris Uyar’ı, Aziz Nesin’i Vedat Günyol’u, Cevdet Kudret’i, Ece Ayhan’ı , Bilge Karasu’yu , Fethi Naci’yi,  Zeyyat Selimoğlu’nu  hep temmuz ayında yitirdik. Edebiyat dünyamızın değerleriydi onlar…

2 Temmuz’da Madımak katliamında yitirdiğimiz  Asım Bezirci, Behçet Aysan, Uğur Kaynar, Hasret Gültekin!i zaten daha yeni andım…

Ve yine bizlerden bir temmuz ayında ayrılan  Sevgili Örsan Öymen, Yavuzer Çetinkaya, Duygu Asena,  Oğuz Aral, Halit Çapın, Mehmet Akan, sevgili gazeteci, sanatçı dostlarım… Sizleri unuttum sanmayın…

Ve  şu anda sayamadıklarım…  

Bizlerle yaşamayı sürdürüyorsunuz…

Bir de hiç dinmeyen  ölümler var. Savaş dışında olduğunu sanan bir ülkenin savaşan tarafları arasındaki ölümler…  Medyanın, haberlerin,  kimilerine “terörist” , kimine “şehit” demesine bakmayın. Hepsi çocuk onların!

Füsun Akatlı’nın kitaplarını, yazılarını yeniden okuyorum. Cemal Süreya’nın  ölümü üzerine yazdığı yazıya “Yırtılan İpek Sesiyle” başlığını koymuş.  “Tenha yolun ortasında” başlıklı kitabından  (Oğlak Yayıncılık) aktarıyorum:

“Şiir de bir misillemedir” ara başlığında  şöyle diyor:

“ Şiir üzerine yazmak . Rus ruleti gibidir: Şairin şilahı başkasının elinde tutuklujk yapar ve… şiirin canevinin balkonlarından ‘Karavana’ kahkahaları!”

Ve yazıyı şöyle bitirir:

“Büyük yaşam’ der dururdu o… Bir teraneydi bu adeta. Bak Cemal ağabey, yaşam küçük…küçücük aslında. Senin ele avuca sığmaz yaşam paletinde ölümün rengi kara değil, maviydi. Kim derdi ki, henüz 58 yaşındayken, ecelini beklemeden , kara  elli bir ölüme gafil avlanacak bu büyük yaşam! Yaşam küçük, ölüm alçak. Büyük olan ve yüksekte duran, olsa olsa, şiirdir, şiirindir yine.

"Güz Bitiği’nden bir kolajla seslenmek istiyorum Cemal ağabeye son kez. Bu dostluğu ben bitirmedim; o bitirdi, bir kehanete benzeyen ölümüyle. Bu yazıyı da, o bitirmiş olsun; imzayı ben atayım".

"Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni

Uzaklardaydın, oracıkta, öbür kıtada
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni

ikinci bir parıltı var senin bakışlarında
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni

'Kehanet' adlı kısacık bir şiir buldum
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni

Yürüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni

An ki fıskiyesi sonsuzluğun
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni."

Cumhuriyet- 12 Temmuz 2010

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.