Sinema… Tarih… Saddam'ın Bitleri…
20 Aralık 2003 - Zeynep Oral -
Hepimiz algıladıklarımızın bir sonucuyuz. Gördüklerimizin, duyduklarımızın, okuduklarımızın, öğrendiklerimizin, hissetiklerimizin … Görmeyi, okumayı, öğrenmeyi seçtiklerimizin… Ancak bunların "algılamaya" dönüşmesi için, değer ölçülerimiz, değer yargılarımız aracılığıyla tartmamız, tartışmaya açmamız kaçınılmaz. Ancak bu hesaplaşma sonucunda algıladıklarımıza tepki gösterebiliyoruz…
Öfke
Sinema-Tarih Buluşması'nın açılış filmi Bertolucci'nin "Düşler- Tutkular ve Suçlar" filminden çıkarken duyduğum tepkiyi, "öfke" sözcüğü karşılayabilir.
Sinemanın benim için dehalarından biri olan ustanın, bugüne dek gerçekleştirdiği, sinema sanatıyla tarihsel bilinci bir arada harmanlayan, güncel politikayı, birey toplum ilişkisine taşıyan filmlerinden sonra, ne büyük bir düş kırıklığı…
"Düşler"de üç genç öğrencinin kendilerini ve birbirlerini sinema ve seks aracılığıyla keşfetmelerini, bunalımlarını, arayışlarını, Fransa'nın 1968 Baharı 'na oturtmaya, '68 olaylarına bağlamaya çalışmasaydı öfkelenmeyecektim. Eh, yaş ilerledikçe cinselliğe daha çok merak sarma furyasından, diline vurmuşluktan, ustalar muaftır diye bir kural yok ya, der geçerdim. Ancak üç gencin çok özel ve ensesti de içeren ilişkilerini,1968 'in politik ve toplumsal olaylarına taşımak, (daha doğrusu taşıyamamak); arada bağlantılar kurmaya çalışmak (daha doğrusu bağlayamamak), '68 Baharının öncesini ve sonrasını yok saymak gibi geldi bana. Öfkem ondan!
Sevinç
Ferzan Özpetek'in "Karşı Pencere"sinden çıkarken duyduğum tepkiyi ise , sevinç, yaşama sevinci, insan sıcaklığı , sinema keyfi gibi sözcüklerle dile getirebilirim ancak…
Sungu Çapan geçen hafta bu sayfada filmin eleştirisini en keyifli biçimde yaptığı için, ben kısaca değineceğim: Biri 1943 Roma'sı, biri günümüzden iki bastırılmış tutku, aşk öyküsü iç içe ele alınırken, tarihe iz bırakmış olaya ihanet yoktu.
Ferzan Özpetek , öykülerini, beni çok etkileyen, bir odadan bir başka odaya , bir danstan bir başka dansa, zaman ve mekan içindeki "geçişleriyle" örüyordu. Ve her an tarihe, kente, ustalara duyduğu saygıyı, gençlere duyduğu güveni, yaşama olan inancını ortaya koyuyordu. İnsan sıcaklığıyla sarmaladı bizi.
Filmden çıkarken sevinçliydim , çünkü film kahramanlarının umudu bana da geçmişti: Ben de onlar gibi, artık yaşamlarının farklı olacağını biliyordum.
Utanç
Geçen hafta boyunca ha bire o film karesini izledik. Milyonlarca kareden seçilmiş bir kare… Sinema filmi olsa, propaganda filmi olsa, reklam filmi olsa çoktan tarihin çöplüğüne atılacak olan o kare, tekrar tekrar gösterildi.
Saddam'ın saçlarında bit arama sahnesi...
Yeryüzünün en kanlı, en vahşi, en korkunç insanı diye belletilen, tüm kötülüklerin kaynağı diye nitelendirilen, ABD desteğiyle güçlenmiş, aynı destekle İran'a savaş açmış, Kuveyt'i işgal etmiş, kendi halkını zehirlemiş, işkenceden geçirmiş, rakiplerini yok etmiş, çevresine korku salmış diktatörün kafasında bit aranıyordu… Bit arayan da, yıllar boyu o diktatörü desteklemiş, dünyaya kendi yayılmacı politikasını dayatan, hiçbir hukuki, ahlaksal dayanağı olmadan o ülkeyi işgal eden, sivil halkını bombalayan, öldüren, işkenceden geçiren ABD hükümetinin askerleri…
O film karesi diktatörü, diktatörün gerisinde bir ülkeyi, o ülkenin tüm insanlarını aşağılamak için seçilmişti. Bence kafasında bit aranan kadar arayanlar da aşağılanmıştı.
İnsanlığın, tarihin bu aşağılama çabası karşısında dondum kaldım.
Tepkim sonsuz bir utanç oldu.
Evet, hepimiz algıladıklarımızın bir sonucuyuz.
20 Aralık 2003
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler