Şiddet
04 Mayıs 2000 - Zeynep Oral -
F tipi cezaevi...
O mektuplar... Ne zamandır, o mektuplar , masamın üzerindeki zarfların içinde ya da elektronik postanın satırlarında birikiyor, çantamın içinde gittiğim her yere benimle birlikte geliyor, başucu kitaplarımın arasında gece düşlerimi kabusa dönüştürüyor. O mektuplar her geçen gün yüreğimde ağırlaşırken, o ağırlığın altında içim ezilirken, bir yandan da , Ankara'daki muhteşem bir konserin coşkusunu, İzmir'de açılan bir kültür merkezinin sevincini sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. İnan , Sevgili Okur, bunu yapabilmekten kimi zaman utanç duyuyorum, kimi zaman da kendime şaşıyorum...
O mektuplar, cezaevlerinin içinden ve dışından gelen mektuplar...Cezaevinin dışında da olsalar, annelerin babaların, kardeşlerin , eşlerin , içerdekiyle birlikte yaşadıklarını , saatlerini ve ömürlerini içeriye göre ayarladıklarını ya da ayarlamaya çalıştıklarını biliyorsunuz herhalde... Bayrampaşa, Metris, Ulucanlar, Diyarbakır' ın içinden ve dışından gelen mektuplar...
Bütün bu mektuplarda, içerdekiler olsun dışarıdakiler olsun, "F tipi " diye adlandırılan hücrelere , tecrit hücrelerine, "tabutluk"luklara, insanı "İnsan" olmaktan çıkaran hücrelere tepkileri dile getiriyor. Yalnızlığa, sessizliğe, renksizliğe, kimsesizliğe mahkum olmak... Bir tutuklunun deyişiyle "tecritteki kısa sürede, kendisinin dışında bir dünyanın olmadığı duygusuna kapılması için tüm ilişkileri kesilir... Tutsak, bulunduğu hücrenin ötesini göremez, hiçbir ses duyamaz, diğer tutsakların varlığını bile algılayamaz... Bir boşluk ve zamansızlık içinde hiçliğe itilir."
Artık zaman ve mekan duygusu yoktur, insanı yaşama bağlayan bu duygular yoktur.
Ve mektup, neredeyse bilimsel bir dille , bu uygulamanın yol açacağı fizyolojik ve psikolojik tahribatı dile getiriyor. "Tecrit uygulamasının vahşi, kansız bir işkence yöntemi ve sessiz bir ölüm olduğu açıktır" diyor.
"Ölüm"... Bu sözcük ne çok geçiyor , bu mektuplarda. Ölüm, dillere, yüreklere kazınmış. Tutuklulardan çok, aileler için en büyük tehdit . Hele on tutuklunun öldüğü Ulucanlar Cezaevi'ndeki olaydan sonra...
Geçen hafta Milliyet'te (28 Nisan) Naki Özkan'ın Prof.Mehmet Bekaroğlu'yla röportajını okumadınız mı? Okudunuzsa on insanın nasıl öldüğünü, onlarcasının nasıl yaralandığını anlamadınız mı! Anladıysanız dehşete düşmediniz mi! Naki Özkan dehşete düşmüş ki, "Savcılık soruşturma açmadı mı?" diye soruyor. Yanıt "Ankara Cumhuriyet Savcılığı olaya el koydu, dava açtı. Ama ölenlere ve yaralananlara..." Üç nokta... Dehşettin, şiddetin boyutlarını yansıtmaya yeten üç nokta... İçiçe yaşadığımız şiddet kültürünü yansıtan bu röportajı okudunuzsa, geceleri rahat uyuyabiliyor musunuz? Okumadınızsa, ne yapıp yapın, bulun okuyun.
Mektuplara dönüyorum: Yalnız bedeni değil, ruhu yaralamaya, düşünceyi, duyuları, duyarlılığı tahrip etmeye yönelik "F tipi " cezaevine ilişkin bir anne şunları yazıyor:
"Oğlum, oğullarım, kızlarım bu mezarlara kesin girmemeye kararlılar. Diğer analar gibi ben de oğlumun bu hücrelere sokulmasına izin vermeyeceğim. Çocuklarımız ' burada birlikte ölürüz, ama orada tek başımıza ölmeyeceğiz' diyor. Ben de , biz de 'biz ölmeden evlatlarımızı alamayacaklar ' diyoruz. Siz ne diyorsunuz?"
Biliyorum , gazetemizin bu bölümünde gözleri şenlendirecek resimler, gönülleri hafifletecek yazılar arıyor insan. Ama yine de bunların arasına , "Sahi F tipi cezaevleri için siz ne diyorsunuz? " sorusunu yerleştirebilirsiniz.
Bu yazıyı yazdığım gün (sizin okuduğunuzdan üç gün önce) birçok gazetede İngiltere'de doğan ikiz bebekler haberi vardı. İkizler bir haftalıktı. Biri sağlıklıydı, ötekinin yaşama şansı yoktu. İkisi aynı kuvöze konuldu. Sağlıklı bebek, içgüdüsel bir hareketle, sağlıksız olana sarıldı. Bu hareketle bir süre sonra "yaşamaz" denilen bebeğin de kalp atışları, vücut ısısı normale döndü. Şimdi ikisi de yaşıyor.
Bir söz, bir bakış, bir dokunuş, bir sarılış ,kimi zaman yaşama dönmek için yeterli olabiliyor.
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler