Menü

Sevgili Mustafa Balbay


21 Mart 2010 - Zeynep Oral -

Sevgili Mustafa Balbay,

Seni içeri tıktıklarından beri dünya kendi ekseni çevresinde 381 kez döndü; güneşin çevresindeki o çoook geniş yörünge üzerindeki ilk turunu da  iki hafta önce tamamladı…

Dünyaya soracak olursan, “Lafı bile edilmez, mikroskobik bir zaman” . Sana, eşine, dostlarına,  yakınlarına, seni sevenlere, okurlarına sorarsak, dayanılmayacak kadar uzun bir süre, koskoca bir yılı ömrünün… (Gülümsediğini görür gibi oluyorum. Sen de Nazım Hikmet’in dizelerini anımsadın değil mi.  Genco Erkal’dan “Kerem Gibi”yi yeni izledim, o dizeler  yüreğimi terk etmiyor.)

“Ben içeri düştüğümden beri /güneşin etrafında on kere döndü dünya. Ona sorarsanız: / “Lafı bile edilmez, mikroskobik bir zaman.” / Bana sorarsanız : “On senesi ömrümün.” // Bir kurşun kalemim vardı ben içeri düştüğüm sene. / Bir haftada yaza yaza tükeniverdi. Ona sorarsanız : “Bütün bir hayat.” / Bana sorarsanız  :  “Adam sen de, bir iki hafta.”

Sevgili Mustafa Balbay,

Benim  ve hepimizin bildiği şu: Tutuklama  bir önlemdir. Yargılamanın doğru dürüst yapılabilmesi için alınan bir önlem; delillerin karartılmaması, yok edilmemesi için,  “şüpheli”nin kaçmasını önlemek için vb. bir önlem… Oysa senin tutukluluğun   “önlem” niteliğini çoktan yitirip cezaya dönüştü.

Bu cezanın sana neden biçildiğini artık bilmeyen yok. Mesleğini yaptığın için. Bu ülkede olan bitene tanıklık ettiğin için.

Eğer demokratik bir ülkede yaşıyor olsaydık şu anda sanık değil, olsa olsa  tanık olabilirdin.  Ama dedim ya… Demokratik bir ülkede yaşıyor olsaydık…

Gazeteci olarak her gün katıldığın nice toplantının, her gün konuştuğun nice insanın notlarını tutmasaydın, onca kitabı yazmasaydın, onca araştırma yapmasaydın, onca çalışkan olmasaydın… Çağına ve toplumuna tanıklık etmeseydin…  Savunmanda kendin de dedin ya, Maldivler’i ya da Madagaskar’ı yazsaydın; gittiğin ziyafetleri, yediğin yemekleri, içtiğin şarapları falan yazsaydın… Bak o zaman bunlar gelir miydi başına…    

Sevgili Mustafa Balbay,

Not defterime bir not düşmüşüm: “Bir kimsenin hayatından günlerini, yıllarını almak için binlerce yol bulabilirsiniz. Ama bir dakikasını iade etmek için bir tek yol bile yoktur.”

Kim söylemiş bilmiyorum… İadesi olmayan bir soygun yaşıyoruz şu anda.  Elinden alınan sadece ömrünün bir yılı, 381 günü, özgürlüğün, insan hakların vb. değil.  Senden çalınan,  bebeğinin doğrulup da attığı ilk adımlar,  ağzından dökülen ilk sözcükler,  kızının bir heyecanı, uçuşan saçlarının kokusu, eşinin bir gülümsemesi… Ve daha neler neler… 

Zulme dönüşen bir cezadır yaşadığın… İnan, “metin ol” , “cesaret” , “göreceksin her şey yoluna girecek “ vb. demeye bile dilim varmıyor.

Hani ayni şiirinde Nazım Hikmet der ya: “ Boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman.”… İşte öyle akmakta zaman, içinde yaşadığımız şu zaman…

Sevgili Mustafa Balbay,

Nasıl bir şiddet ve rezillikler sarmalında yaşadığımızın bir örneğini geçen hafta gördük.

Hayır, “Ermeni açılımı” diye “100 bin Ermeni’yi sınır dışı ederiz” tehdidi ; “Roman açılımı” diye,  vur patlasın çal oynasın gezileri, ya da öfkeli kocanın karısının burnunu , kulaklarını kesmesi değildi beni en korkutan…

Beni en korkutan,  defterini   evde unutan çocuğa öğretmenin reva gördüğü cezaydı. Sınıftaki herkese o çocuğu tokatlatmasıydı ve tüm çocukların da sınıf arkadaşlarını tokatlamasıydı… Dehşet vericiydi!

İşte böyle sevgili Balbay…  Ne diyordu koca Nazım: “Mesele esir düşmekte değil / Teslim olmamakta bütün mesele.”

Seni çok özledik.

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.