Senaristlerin Çığlığı
11 Kasım 2010 - Zeynep Oral -
Senaryo yazarları isyanda. "Yeter artık" diyorlar... "Kölelik düzeninde çalıştırıldığımız yeter".
Bu hafta başlattıkları "Tadında Bırakalım. Yerli Dizi Yersiz Uzun" eylemi, basın toplantıları, Senaryo Yazarları Derneği (SenDer) Genel Sekreteri Sinan Biçic'nin bu sayfalarda okuduğunuz sözleri bu kölelik düzenini ortaya koyuyordu.
Bu gelişmeler bana bir süredir elektronik posta kutumda duran bir mektubu anımsattı. Yazan , bebekliğinden beri tanıdığım, büyüyüp yetişmesini izlediğim genç bir senaryo yazarı ve SenDer'in 248 üyesinden biri: Ela Başak Atakan. Mektubu buldum sizlerle paylaşıyorum:
Bir bölüm 3.5 saat
"Bu yazıyı yazdığım 1 Kasım akşamı Türkiye'de pek sevilen Ezel dizisinin yayını 20:00'de başladı, 23:15'te bitti. Türk seyircisi tam 3 saat 15 dakika boyunca Ezel dizisinin tek bir bölümüne mahkumdu. 3 saat 15 dakika!!!!
Bu normal değil. Seyircinin vakti harcanıyor!
Hükümetin Avrupa Birliği uyum yasaları gereğince 3 yıl evvel imzaladığı fakat uygulamayı başaramadığı karara göre TV dizilerinin süresi 12 dakikası reklam olmak üzere 48 dakika olmalıdır. Bu kurallar sadece Avrupa değil, ABD'de de geçerlidir. TV dizilerinin yayın süresi bir saati geçmez. Geçemez.
Daha fazla vaktinizi harcamak istemiyoruz!
AB kurallarına uysaydık, bir yerine tam dört bölüm dizi seyrediyor olacaktık! 4 bölüm yerine bize seyrettirdikleri tek bölüm ise maalesef tekrarlarla dolu, uzamış, uzatılmış ve ister istemez kalitesiz bir ürüne dönüşüyor.
İnanın biz yazarlar daha fazla bu şekilde seyircinin vaktini harcamak istemiyoruz."
(Ela çekingen davranmış! "Harcamak" sözcüğünü kullanıyor. Oysa doğru sözcük "sömürmek" olmalı.)
Mektubun devamı bir haftadır vurgulanan hak ihlalleri: Günde 18 saat çalışma... İş kazaları... Çalışanları, sadece dizi süreleri uzun olduğu için ölüyor, yaralanıyor ve sakat kalıyor; aile ve sosyal hayattan kopuk yaşamak zorunda kalıyor... Zor şartlar yüzünden setlerdeki kalifiye elemanların sektörden kopması; kalitenin düşmesi... Seyircinin ruh sağlığının bozulması...
Çok Yönlü Sömürü
"Dizileri seyredersiniz, seyretmezsiniz. Herkesin kendi bileceği daha doğrusu kendi seçimini yapması gereken bir durum..."
HAYIR! Bu kadar basit değil! Bunu söyleyip böyle bir sorun yokmuş gibi yapamazsınız! Ortada çok yönlü bir sömürü var!
Bir zamanlar 45-60 dakika olan dizi bölümleri 90 dakikaya çıkarılınca ve arası reklamlarla şişirilince... Rating hırsı, sansasyon tutkusu, tüketim kamçısı, kanallar ve diziler arası yarışı ve rekabeti insanlık dışı bir hıza sokunca... Senaryo yazarlar, set işçileri acımasız bir sömürüye maruz kaldı...
Öte yanda dizi izleyicileri de, yaşamı paylaşacakları, kendilerine ya da sevdiklerine ayıracakları çalışma dışı saatlerini ekrana kenetlenip geçirir oldu. Toplumsal ilişkiler zayıfladı. Beyinler çalışmasın, yaşam sorgulanmasın, toplumsal yaşama katılmasın bundan ala nasıl dayatılır ki insanlara!
Anacım hayattayken, her fırsatta onun evine koşardım. Eğer gittiğimde, dizi izliyorsa, çat düğmeye basar televizyonu kapardı. Yapma, seyret dediğimde ise nasılsa birkaç bölüm izlemese bir şey değişmeyeceğini söyler benimle sohbete dalardı.
Özetle bu sömürüden kurtulmanın tek yolu "düğmeye basmak" televizyonu kapamak.
Ancak 45 dakikada izlenebilecek diziyi 3.5 saate yayan zihniyet karşısında düğmeye basmak pek kolay değil ki, dünyanın tüm uygar ülkeleri buna bir sınırlama, belli kurallar getirmiş. Biz o kuralların altına imza atmışız ama uygulamıyoruz.
Hay Allah! "Uygar ülkelerde" dedim...
Bizde kural dendi mi akla ilk gelen yasaklama oluyor da, insanca ilişkiler, ruh sağlığı gelmiyor.
Cumhuriyet – 11 Kasım 2010
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler