Menü

Savaş Çıkmayacak Diye Telaşlanmak


05 Eylül 2013 - Zeynep Oral -

Kimi insan çok istediği bir şeyi yapamayınca telaşlanır, panikler, eli ayağı birbirine dolaşır, ağzından çıkanı kulağı duymaz olur... Sanır ki daha çok ve daha yüksek sesle bağırırsa, daha çok kükrerse, kendinden başka herkesi daha çok suçlarsa, daha çok yalan söylerse daha inandırıcı olur. Böyle bir durumu yaşamaktayız şu sıralar... 
ABD, İngiltere ve Fransa “dur hele”dedikçe, “Amaç Esad’ı devirmek değil; kimyasal saldırıyı cezalandırmak”dedikçe, ne zamandır savaş tellallığı yapan Başbakan daha çok, daha çok telaşlanır oldu. 
Doğrusu bugüne dek savaş çıkacak diye telaşlanan yöneticileri bilirdim, ama savaş çıkmayacak diye bunca telaşlananını ilk kez görüyorum. 
Belki de bu telaştır, Başbakan’a tuhaf şeyler söyleten. Yoksa dönüp dolaşıp Gezi Direnişi’ne bunca takılı kalabilir miydi! Dünkü gazetemizin manşeti durumu çok iyi özetliyordu: Erdoğan’a göre AKP yeşilin hastası, medya özgür, göstericiler ise polis kurşunluyor!”

Yalanı bin kez tekrarlarsan

Bir yalanı binlerce kez tekrarlayınca onun gerçek olduğuna artık çocuklar bile inanmıyor! Gezi Direnişi sırasında“Camiye girip seks yaptılar”“Camiye girip içki içtiler” yalanının yüzlerce, binlerce kez tekrarlanması, o olayın gerçek olduğunu değil; bu yalanı tekrarlayanların aczini ortaya koydu. Şimdi de anlaşılan, bundan sonra sık sık direnişçilerin polisi (yakında“polislerimiz” yani çoğul olur) kurşunladığı, öldürdüğü söylenecek! Tanrı aşkına, siz gerçek mermiyle öldürülen tek polis duydunuz mu, böyle bir şey oldu mu? Kim bu polis? Olduysa niye şimdiye dek ortaya çıkarılmadı, dillendirilmedi! (Tek polis öldü. O da merdivenden düşüp öldü!)
Öldürülen, yaralanan, sakat kalan, gözünü kaybeden, ciğerleri iflas eden gençlerdi; direnişçilerdi. Altı genç öldürüldü. 11 genç kör oldu. 8 bin genç yaralandı. 11 bin kişi gazdan etkilendi.
Bunları yok saymak için mi savaşı körükleyip duruyor bunlar?
“Medya özgür” denildiği gün Vatan gazetesi, Can Ataklı’dan sonraMustafa Mutlu’nun da işine son veriyor; yandaş gazeteler aynı başlıklarla, aynı manşetlerle, hükümetin direktifleri doğrultusunda çıkıyordu.

Yeşillerden yeşil beğen

Başbakan’ın “Yeşilin hastasıyım”sözüne ise cevap vermek bile bence gülünç. Son on yıldır İstanbul olsun, kıyılarımız olsun, her şey ortada. 
Ben Başbakan’ın “Yeşilin hastasıyım”sözünü ilk duyduğumda, doğrusu İslami yeşilden mi, derin devletin“Yeşil”inden mi, Amerikan dolarının üzerindeki yeşilden mi, hangi yeşilden söz ettiğini pek anlamamıştım. Ama dilindeki yeşilin, ağaçlarla ya da çevrecilikle ilintili olabileceğini hiç ama hiç aklıma getirmemiştim. 
Üçüncü Boğaz köprüsü, İstanbul’a yeni havalimanı, nükleer santrallar, HES’ler; kentsel dönüşüm adı altında yerlerinden edilen azınlıklar, yoksullar ve daha nice nice uygulamalar... Bu mu çevrecilik? 
Doğanın içine okuyan, doğanın dengesini yok eden bir zihniyet! Ve bunlara karşı çıkan bilim insanlarının, bilimsel ya da akademik raporların yok sayılması! Ve de bunlara karşı çıkan yurttaşlara şiddet uygulanması, orantısız polis gücüyle çevreye ilişkin protestoların bastırılması! Bu mu çevrecilik?
Tarihe de, doğaya da, coğrafyaya da saygısı olmayan bir iktidarın, kimseye sormadan, yurttaşa danışmadan ben böyle istedim böyle olacak buyruğuyla dönüştürülen bir çevreden ve çevrecilikten söz ediyoruz! 
Belki de bütün bunları örtbas etmek içindir bunca savaş kışkırtıcılığı, bunca savaş özlemi! Ne dersiniz?


Cumhuriyet- 5 Eylül 2013

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.