Menü

Sansür , karanlığın başka adı...


17 Nisan 2015 - Zeynep Oral -

            Onat Kutlar yaşasaydı, şimdi bir kez daha  öldürülmüş olurdu. Onun göz nuru  ve çocuğu olan İstanbul Sinema Festivali sansürle  vuruldu, yara aldı, bitirildi...     Günlerdir bu sayfalarda  "Bakur" (Kuzey) belgeseliyle başlayan ve giderek   tüm sinemacılar  ve kurumların sansüre direnişiyle büyüyen  eylemleri; sürecin tüm ayrıntılarını; buna karşın Kültür Bakanlığının  yanıtlarını okudunuz.  Bunları tekrarlayacak değilim. Ancak sansür konusunda bir kaç satır başını vurgulamak istiyorum:


            En korkunç olan Otosansür


            Sadece sinema alanında değil, bugün yaşamımızın her alanında, tiyatroda, edebiyatta, gazetelerde, konuşmalarda, şarkıda, türküde her alanda sansür var. Açık ya da kapalı ama var. En korkunç olanı ise insanın kendini sansürlemesi, yani otosansür. İnsanın kendine sınır koyması, denetlemesi, başıma bir iş gelmesin endişesiyle küçülmesi, kapanması...
            Bizde  genellikle yasaların belirlediği değil, tek adamın eleştiriler karşısında takındığı tutumdan, duygularından, o günkü haleti ruhiyesinden kaynaklanan bir sansür uygulandığından , otosansür hızla yayılıyor...


            Nabza göre Sansür olmaz


            İkinci vurgulamak istediğim, nabza göre şerbet verilir ama nabza göre  sansür olmaz.  Eğer bir festival yapıyorsanız , her filme eşit mesafede durmak gerekiyor  yönetmeni, konusu, hiç fark etmez.
            Kayıt tescil belgesiya hepsi için  istenir; ya hiçbiri için....
            Şu yaşadığımız son sürecin İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından   çok iyi yönetildiğine inanmıyorum.   Öte yandan  Kültür Bakanlığının bir an önce  tüm sinema kuruluşlarının  temsilcileriyle bir ara gelip,  Sinema Yasası'nı bir an önce çıkarması;  Türkiye Sinema Kurumunun kurulması için yol açması gerekiyor.


            Aydınlanma Onur  Ödülü  Büyükerşen'e  


            Bugün 17 Nisan.  Köy Enstitülerinin  75. Yaşgünü.  Mustafa Kemal Atatürk'ün , harf devrimi, öğretim birliği yasası gibi , eğitimdeki devrimci hareketinin bir üçüncü halkasıydı  Köy Enstitüleri.   Atatürk'ün vizyonuna , Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç'un sahip çıkmasıyla gerçekleşen bir mucize...   Bugün Türkiye'nin birçok yerinde anılacak Köy Enstitüleri.
            "Aydınlanma ışığı sönmedi, sönmeyecek" diyenlerden biri de İzmir, Balçova Belediyesi.  Orada "Aydınlanma Onur Ödül"ü Yılmaz Büyükerşen'e verilecek. Kemal Kocabaş'ın yönlendireceği ; Evin İlyasoğlı, Mustafa Balbay, Ahmet inam, Engin Tonguç ve benim katılacağım bir  programla bu mucizenin izini süreceğiz...  
             
Yalnızlığın Heykeli:


            İstanbul  Pera Müzesinde Alberto  Giacometti sergisini hala görmediyseniz  acele edin. Son on güne girdik. Retrospektif,  çok yönlü, geniş kapsamlı. Türkiye için bir ilk. 26 Nisan son gün.  Kaçırmayın. Heykeller, resimler,desenler,  fotoğraflar, mektuplar, belgeler... Tüm bir yaşam... İnsanlığın evrensel ifadesi...

Sergiyi yeniden gezerken Jean Genet'nin “Giacometti’nin Atölyesi “ kitabındaki sözler bana eşlik etti: "Onun yapıtı, her insanın , her şeyin yalnızlık bilgisini aktarır” diyordu Genet. “Ben yalnızım diyor sanki her nesne; demek ki, karşısında hiçbirşey yapamayacağınız bir zorunluluğa kapılmışım. Eğer kendimden başka hiçbir şey olmazsam, yıkılmaz olurum. Ne isem o ve sakınılmaz olduğuma göre, yalnızlığım yalnızlığınızı tanıyor…”

NOT- Yarın İZmir'de TÜYAP Kitap Fuarı açılıyor: Yolu düşenler. Aziz Nesin sohbetime (14:00) ;Cumhuriyet Standına (16:00) ve "O güzel İnsanlar" söyleşime (19:15) beklerim!

Cumhuriyet- 17 Nisan 2015

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.