Menü

Salzburg'da Duygu Patlaması!


29 Temmuz 2010 - Zeynep Oral -

Yeryüzü muhteşem! Dünya harikulade! İnsanın yaratıcılığı olağanüstü! İyi ki yaşıyorum! İyi ki yaşıyorum!

Sevgili okurlar, anladınız herhalde! Dünyanın heyecan verici olaylarından birindeyim: Salzburg Festivali'ndeyim! 

Eğer bu sayfaların tutkunlarındansanız, birkaç gündür hem Özlem Altunok'un birbirinden ilginç haberlerini, hem Evin İlyasoğlu'nun yorumlarını okudunuz ve zaten kalbinizin yarısı Salzburg'da atıyor demektir! Çünkü festivalin açılış kutlamalarını biz başlattık!

"Biz" dediğim, Fazıl Say ve Sacha Goetzel yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası. Ben kimi meslektaşlarım gibi, Türkler Salzburg'u fethetti, Viyana kapılarına dayandık, Türkler tereciye tere sattı falan demeyeceğim; sadece yaşadığım harikulade duyguları sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Dev salon (2 bin 300 kişilik) ağzına dek dolu. En çoğu Avusturyalı ve Alman, daha azı Fransa, İtalya ve Baltık ülkelerinden, en en azı da Türkiye'den gelmiş dinleyiciler! Tanıdıklarım dışında kimin Türkiye'den geldiğini hemen anlıyorum. Yüzlerde dışa vuran bir heyecan...

Ama en en heyecanlı olanlar, yerlerini almaya başlayan orkestra elemanları. Şef yerini aldı, baget kalktı ve Ulvi Cemal Erkin'in "Köçekçe"sinin ilk notaları... Soluğumuzu tuttuk. Şefin beden dili coşkuyu dışarı vuruyordu zaten. Yavaş yavaş orkestra elemanlarının yüzleri gevşedi. Gülümsemeler yayıldı. Endişenin yerini sevinç bakışlarının aldığını görüyordum. Salonda Doğu'dan gelen esintinin Batı'yla kucaklaşmasını hemen kabullendi ve salon ummadığım kadar çabuk havaya girdi. O coşku dolu Köçekçe bittiğinde salon alkıştan inliyordu.

Şimdi daha da heyecanlıyız. Çünkü sıra Fazıl Say'a festivalin ısmarladığı bestede. Sadece bu yıl ona ısmarlanan eserlerden ikisini daha önce dinledim: Dortmund'da dünya prömiyeri yapılan "İstanbul Senfonisi", ABD'de, Borusan Dörtlüsü'ne büyük ödül kazandıran "Yaylı Sazlar Dörtlüsü". İkisi de harikaydı, şimdi sıra "Nirvana Yanıyor"da.

Fazıl Say'ın bu sahneye çıkmışlığı çok. Kendi evindeymiş gibi geldi piyanonun önüne oturdu. Tüm soluklar yeniden tutuldu?

Önce çoook uzun bir piyano solo… Birbirini izleyen triller... Sanki o gizemli cennet, geldi içimize yerleşti. Piyanonun ezgisi duru bir su gibi akarken, orkestra yaylı sazlarla o akışa yumuşacık katıldı. O cenneti içimizde yaratmanın, içimizde bulmanın mutluluğunu yaşıyorduk! Bu güzellik, bu uyum hiç bitmesin, hiç bitmesin derken... Eserin ikinci bölümü: İçimizdeki yangın başladı! Tempo yükseldi; vurmalı sazlar öne geçti! Biraz önceki huzurun yerini çelişkiler ve çatışmalar aldı. Kendi yarattığımız cenneti kendimiz parçalıyoruz. Gözlerim piyano başında kendisiyle savaşan, kendisiyle dövüşen Fazıl'da! Zaman zaman piyanoyu yine saz gibi kullanıyor. Çelişkiler, çokseslilik, tekseslilik, renklerin çatışması iç içe...

Eser sona erdiğinde, "tüm bir yaşam" diyecektim ki! (Topu topuna 16 dakikaymış meğer!) Diyemedim, çünkü salon ayağa fırlamış çılgınca alkışlıyordu!

Teşekkürler Fazıl Say! İyi ki varsın!

Mozart'ın kentinde Mozart'ın 12. Piyano Konçertosu'nun solisti yine Fazıl Say! Artık orkestra, şef ve solist kanatlanmış durumdalar! Biz ölümlü dinleyicileri de uçuruyorlar!

Sonra o dev sahnede Ahmet Kocabıyık'a Avusturya Bilim ve Sanat Şeref Nişanı! Sonra o genç ve dinamik ve müthiş coşkulu orkestradan bir Hindemith ve bir Respighi eseri! Yine Doğu ve Batı'nın yaratıcılıkla bütünleşmesi!

Konser bitti ama dinleyici orkestrayı bırakmıyor! Sacha Goetzel kan ter içinde ama sonsuz mutluluğu bedeninin ve yüzünün her zerresine sinmiş yeniden sahneye geliyor. Ve bir kez daha "Türk ruhunu harika yansıtıyor" dediği Köçekçe! Bu kez herkes, hem dinleyici hem orkestra daha da coşmuş durumda!

Tam bir duygu patlaması yaşıyoruz! Bu konser hiç bitmesin, hiç bitmesin!

Sevgili okurlar, bilmem söylemeye gerek var mı? Şu anlattığım sürecin her anında gözyaşlarımı zor tuttum. Kimi zaman da tutmadım zaten!

Borusan Orkestrası kısa sürede çok uzun bir yol almıştı. Dünya müzik platformunda devlerle yarışıyordu. Konser boyunca ona bu sağlam adımları attıran Gürer Aykal'ı sık sık andım!

Konser bitti ama mutluluk bitmedi.

Akşamüstü, bu kez Mozart Salonu'nda Fazıl Say'ın resitaline girmeyi başarabilen birkaç Türkten biriydim!

tti Mutluluk bitmedi, çünkü Salzburg'daki kalışımı tiyatroları izlemek için birkaç gün uzattım. Ve üç gündür her akşam gittiğim oyunlarda sağımda solumda oturan tüm eleştirmenlerden Fazıl Say ve Borusan Orkestrası'na övgüler dinleyip duruyorum.

Teşekkürler Borusan Filarmoni Orkestrası'nın tüm elemanları! İyi ki varsınız!

Mutluluk bitmedi! Devamı yarına!

Cumhuriyet- 29 Temmuz 2010

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.