Menü

Şairler ve Utançlarımız


01 Mayıs 2002 - Zeynep Oral -

Geçen Hafta Nazım Hikmet ve şiiri üzerine konuşmak için Antalya ve Fethiye'ye çağrılıydım . İlk toplantıyı Antalya Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği , ikincisini ise Kemer Atatürkçü Düşünce Derneği düzenlemişti. Çalışma saatleri içinde olan ilkinde, yaklaşık 250, ikincisinde (akşam saatlerindeydi) 500 kadar dinleyici vardı. Ancak her ikisinde de dinleyiciler, çoğunlukla orta yaşın üzerindeydiler. Gençler çok, hem de çok azınlıktaydı.

Hayır yalnız bu iki toplantıdan yola çıkıp, gençlerin şiire ilgilerinin azlığından ya da yokluğundan dem vurup, genellemeler yapmayacağım. Ama iki toplantıda da sayıları tek tük olan gençlerle konuştuklarımı, daha doğrusu onların söylediklerini sizlerle paylaşacağım.

En çok dile getirilen ilgisizlik nedeni, hep bildiğimiz, duyduğumuz şey : Derslerin çokluğu, sınavlara hazırlanma, hazırlık kursları, okulla dershane arasında paralanma, yaşamın, eğitimin amansız bir yarışa dönüşmesi, gençlerin bu yarışta parçalanıp un ufak olmaları...Ya yarışı kazanamazsam endişesi, beklentileri ve şimdiye dek harcanan emeğin, zamanın, paranın karşılığını ödeyememe korkusu... Bu korku bu baskı üzerlerine öyle bir çullanmış ki, vurdumduymaz olmadıkça, bundan sıyrılabilmeleri kolay değil.

Peki sen niye buradasın diye sorduğumda, aldığım yanıt hemen hemen hep "Nazım Hikmet için"di. İçlerinden birinin yanıtı ibret vericiydi:

"Ben yalnız Nazım Hikmet'i değil, bütün iyi şairlerimizi tanımaya çalışıyorum. Tanıdıkça daha iyi bir insan oluyorum. Belki de bana öyle geliyor. Kötü şeyler , utanacağım şeyler yapmamı önlüyor, şairleri tanımak... Yani, ne bileyim, onlara ayıp olmasın istiyorum..."

Kendimi tutamadım, sımsıkı sarıldım o gence.

Bu duyguyu benim kuşağım çok yaşamıştı. Sevdiğimiz, saydığımız yazarlara , şairlere "ayıp olmasın" diye , utanılacak şeyler yapmamak... Demek, hala aynı duyguları paylaşanlar var...

Fethiye'den eve döndüğümde , Fransa'da seçimler vardı. Ertesi gün bir Fransız arkadaşımın 20 yaşındaki kızından (edebiyat fakültesinde okuyor) bir mektup aldım (elektronik posta) . "Utanç içindeyim." Diyordu." Utancımı ikiyle çarpıyorum. Biri oy vermediğim için utanıyorum. İkincisi böyle bir kültüre sahip olup, bu sonuca ulaşmaktan utanıyorum."

Fransa'daki seçim sonuçlarını ve ardından yazılan tüm analizleri izlerken, tuhaf bir biçimde , benim de aklıma ilk gelen Fransa'nın şairleri oldu. Victor Hugo'dan Guillaume Apollinaire'e, Elouard'dan Tzara ve Aragon'a, Prévert'den Guillevic'e ve her birinin yazdığı kimi dizelere takıldı kafam ve yüreğim. Sanki her biri sırtlarından hançerlendiler gibime geldi.

Tanrı bizi şairlerimizin karşında / önünde/ arkasında/ yanında utanca düşürmesin!

 

Geçen haftanın benim için en keyifli olayı "90. Yaş Sergisi"nde Zahir Güvemli'yle buluşmaktı. Ressam, karikatürcü, editör, yazar, edebiyat öğretmeni, sanat tarihi öğretmeni Zahir Güvemli'nin son dönem resimleri Maçka'da Özden Galeri'de sergileniyor. (5 Mayısa dek görülebilir.) Galeriye akın etmiş ünlü, ünsüz her yaştan insan "Hocam, hocam" diye çevresini sarmış, 90 yaşında düşünmeyi, çalışmayı, üretmeyi sürdüren insana saygı ve sevgi sunma yarışındaydı...

Ben onun öğretmenlik yaptığı hiçbir okulda öğrenci olmadım. Ama gazeteciliğe başladığım, Nezih Demirkent'in Genel Yayın Müdürü olduğu ve benim için gerçek bir "okul" niteliğindeki "Yeni Gazete"de bir yıl boyunca Zahir Güvemli'yle çalıştım. O, hepimizin, tüm çalışanların "Zahir Hoca"sıydı.

Çok çalışmayı, rehavete ve tembelliğe kaçmamayı, ve çalışmaktan tat almayı ondan öğrendim. İnsanın, işini mesleğini, yaşam biçimine dönüştürmesine harika bir örnek oluşturuyordu.

Zahir Hoca'ya daha nice nice yıllara, nice nice sergilere diyorum.

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.