Sağduyu Notları
20 Aralık 2009 - Zeynep Oral -
“Duvara tebeşirle ‘Savaş istiyoruz’ diye yazmışlar. Bunu yazan vuruldu çoktan.”
Sevgili okurlar, dört gün önce Brecht’in bu dizeleriyle bitirdiğim yazıma öyle bir ses verdiniz ki, meğer ne çok ne çok insanın dileğiymiş yaraları sarmak... Yaralara bıçak sokup kanatmak yerine yaraları sarıp okşamak gerekliliğine okurlardan da sayısız öneriler geldi. Siyaseten “şunu yapmalı, bunu yapmalı” gibi telkinleri bir yana bırakıp yaşamın her alanında yararlı olabilecek üç ders notu, sağduyu notu çıkardım mektuplarınızdan:
1) Daha az konuşup daha çok düşünmek, daha çok okumak...
2) Aynı sözcüklerin, farklı kesimlerde farklı algılamalara, farklı çağrışımlara yol açtığının bilincinde olmak...
3) Karşındakinde görmek istediğin değişimi önce kendinde uygulamaya çalışmak...
Ne dersiniz, biraz da bunları denesek mi?
İllallah!
Metis Yayınları her yıl çıkardığı ajandalarla beni yıl boyu adeta tutsak alır! Yıl geçer gider, onların ajandasını atamazsınız. 2007’de “Cadılar”, 2008’de “Yaratıcı Direniş”, 2009’da “Hayvanlar ve İnsanlar” üzerine odaklanmışlardı. 2010 yılının ajandasının başlığı “İllallah!”.
Hemen açıklayayım: Ajandayı hazırlayan Metis Yayınevi, herkesin “inanma hakkına” saygı duyuyor; ancak inanmama hakkına da saygı duyuyor, hatta belki de daha derin bir saygı duyuyor. Çünkü:
“...İnanma hakkı, örgütlü dinlerle, devlet bütçeleriyle, polis ya da asker kuvvetleriyle koruma altına alınmış durumda; buna karşılık, varoluşlarını inanma temelinde tanımlamak istemeyenler genellikle tekil, münferit ve örgütsüz...”
Doğduğumuzda, bize sorulmadan verilen bir dini kimliği, kendi seçimimiz olmayan bir kimliği kabullenmemiz bekleniyor. O kimliği sorgulamak bile insanın başına ne dertler açabilir! Nitekim son yıllarda hem dünyada hem ülkemizde dinsel kimlik dayatmalarının arttığını, baskıya dönüştüğünü görüyoruz. Metisçiler 2010 Ajandası’nı bu dayatmaya “İllallah” diyenlere sunuyor.
Edebiyat Gezintisi
Ajanda boyunca adeta bir düşünce, ama daha çok edebiyat gezisine çıkıyorsunuz. Dostoyevski’den Oğuz Atay’a; James Joyce, Camus, Gide, Faulkner’dan Bilge Karasu, Kundera ve Umberto Eco’ya; Ömer Hayyam’dan Metin Altıok’a ve daha nicelerinden tadına doyulmayan alıntılar...
“Tanrı sevgi karşılığında bir mükâfat teklif ettiğine göre sizin Tanrınız ahlaksızdır” diyen Dostoyevski...
“Bütün dinler cahile aynı ölçüde ulvi, siyasetçiye aynı ölçüde kullanışlı, düşünüre aynı ölçüde gülünç gelir” diyen Lucretius...
“Cennette bir efendimiz olduğu sürece yeryüzünde köle olacağız” diyen Mikhail Bakunin..
“Tanrı kavramının herhangi bir geçerliliği ya da faydası varsa, ancak ve ancak bizleri daha büyük, daha özgür, daha sevecen kılması olabilir. Eğer Tanrı bunu yapamıyorsa, O’ndan kurtulmanın zamanı gelmiş demektir.”
Bu da “arkadaşım” James Baldwin’den bir alıntıydı... Benden bu kadar, gerisini kendiniz okuyun!
Edirne Mektubu
“Benim Canım Edirnem” yazım üzerine Edirne’den mektuplar, telefonlar, haberler yağdı. Ayhan Tunca’nın Edirne kitapları geldi.
Edirne Haber gazetesinde “Heeeey Sevgili Oral, bırakın konulmayan levhaları, konulmuş olanlar bile kaldırıldı” diye haykırıyordu Ayhan Tunca. “Elin oğlu İsveç’te İlhan Koman adına kültür turizmi düzenlerken, biz ‘İlhan Koman bu evde doğdu’ levhasını söküyoruz” diye yakınıyordu!
İnanmak istemiyorum ama gerçek. Bir kez de bu köşeden ben sorayım Edirneli yetkililere:
Dünyanın hayran olduğu, adına müzeler kurduğu İlhan Koman gibi bir sanatçının doğduğu, büyüdüğü kentten izlerini silmeye çalışmak neye, kime hizmet etmektir?
Cumhuriyet- 20 Aralık 2009
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler