Roma'yı fetheden 'Macbeth'
09 Aralık 2011 - Zeynep Oral -
Geçen mayıs ayında, Milano havaalanında uçak beklerken bir de baktım karşı köşede o oturuyor. Hemen gidip kendimi tanıttım. 1974'te benim yazıp Beklan Algan'ın sahnelediği "Adsız Oyun"u İstanbul'da seyretmişliği vardı, sonradan bin kez tanışmışlığımız, karşılaşmamız vardı. Elbet hatırlamadı, ama hatırlarmış gibi yaptı... Ve tam bir saat boyunca oturdu bana hayalindeki "Macbeth" operasını anlattı.
O, dünyanın sayılı yönetmenlerinden, Alman dışavurumculuğunu tiyatroda doruklara taşımış, klasiklerin çağdaş yorumuyla ünlenmiş, usta tiyatro adamı Peter Stein'di.
Günümüzün bir başka "devi", Maestro Riccardo Muti'nin yönettiği, Peter Stein'in rejisörlüğünü üstlendiği Verdi'nin "Macbeth" operası bu yaz ilk kez Salzburg Festivali'nde seyirci karşısına çıktı. Yer yerinden oynadı... Roma operası, önceki hafta, yeni opera mevsimini iki ustanın gerçekleştirdiği bu eserle açtı. Roma'da kitap imza günlerimde bu muhteşem prodüksiyonu izleme olanağı buldum. İşte izlenimlerim:
Müzik-tiyatro bütünlüğü
Besteci Verdi hayatta olup bu yapımı görseydi hiç kuşkum yok çok mutlu olurdu. Yaşamı boyunca en çok istediği/kolladığı özelliği iki usta bir araya getirmişti. Müzikle tiyatro öğeleri, dramatik yapının bütünlüğü harikulade bir biçimde sahneden bize yansıyordu. Biri ötekini ezmiyor, yok saymıyordu. İkisi birbirine sonsuz saygılıydı.
Muti yönetimindeki Roma Opera Orkestra ve Korosu her notanın hakkını verirken sahnede hiç eksilmeyen gerilim, soluğumuzu tutmamıza neden oluyordu.
Peter Stein, bu eserdeki tüm bale sahnelerini kaldırmıştı. (Müziğini değil, sadece balerinleri.) Bence çok da iyi etmişti, böylelikle Verdi'nin muhteşem müziğini karanlıkta dinleme ve odaklanma olanağı buluyorduk.
İktidar hırsı ve tutkusunun esiri Macbeth ve Lady Macbeth'in adım adım iktidara yürüyüşleri, Roma Operası'nın sahnesinde minimalist bir dekor (Ferdinand Wögerbauer) ve Rönesans dönemini anımsatan görkemli kostümler (Anna Maria Heinreich) içinde ilerledi. Haksız elde edilen politik gücün, zulme, kıyıma dönüşmesini izledik.
Macbeth rolünde Bariton Dario Solari gücü kadar zayıflığını da yansıtabilen bir kişilik yaratmıştı. Geniş bir ses yelpazesine sahipti. Lady Macbeth rolünde Rus soprano Tatiana Serjan oyunculuğundan çok mükemmel sesinin gücüyle öne çıkıyordu. Gerek bu iki sanatçının her aryası gerek Macduff rolünde tenor Antonio Poli'nin eşsiz aryası büyük alkışlarla karşılanıyordu.
Peter Stein operadaki cadılar korosunu da değiştirmiş, cadıları, tıpkı Shakespeare'in oyunundaki gibi üçe indirmiş ve "yaratık"a dö-nüştürmüştü. Kadınlar Korosu artık cadı değil, orman görünümündeydi.
Unutulmaz sahneler
Gözümün önünden asla gitmeyecek kimi sahneleri şöyle paylaşabilirim: Kamuflaj içindeki askeri gücü de anımsatan Orman'ın (Koronun) adeta başlı başına bir kişiliğe bürünmesi... Cadıların ormandaki varolma biçimleri (koreografi: Lia Tsolaki)... Erkekler korosunun zaman zaman taş kesmesi ve arka fonda güçlü ışığa karşı adeta mezar taşlarına ya da karanlık adamlara "derin devlete" dönüşmesi (ışık: Joachim Barth)... Ziyafet sahnesinin adeta Leonardo da Vinci'nin tablolarına dönüşmesi... Lady Macbeth'in uykuda gezer sahnesi...
İktidar gücünü sürdürmek için daha çok zulüm ve baskıya yönelen Macbeth'in cadılarla son buluşmasından sonra kendinden geçip uykuya daldığı bir sahne vardır: O sahnede Peter Stein ansızın sahneye 10-15 kadar çocuk saldı. Hepsi bembeyaz giysiler içinde, sadece sahnede dolaştılar ve sonra sahneden çıktılar...
O birkaç dakika, yeryüzünde bugün süregelen tüm zulmü lanetlememize yetti.
Bir kez daha Shakespeare'in çağdaşlığını, Verdi'nin yaratıcılığını, sanatın sonsuzluğunu iliklerime kadar duydum.
Sanatın gücü
"Macbeth" sona erdiğinde, o hınca hınç dolu, görkemli Roma Operası ayağa kalktı. Alkışlar dinmek bitmedi. (İyi ki yaşıyorum... iyi ki yaşıyorum...)
Şimdi söyleyebilirim: Roma Operası'nda eseri izlerken sanki yanımda hep Leyla Gencer vardı. Elimdeki program kitabında sayfa sayfa onun resimleri vardı. Onun Lady Macbeth'ini öyle çok dinlemiştim ki. Eleştirmen Marrio Messinis'e göre "Callas'tan beri dünya ilk kez böyle bir Lady Macbeth görüyor... Gencer yorumuyla Birgit Nilsson, Leonie Rysanek ve Inge Borkl"un yorumlarını geride bırakıyor"du...
Temsilden sonra Maestro Riccardo Muti'yi kutlamaya gittim. "Ah İstanbul, çok gelmek istiyorum, sadece tatil için..." diyordu.
O İstanbul tatilini düşlerken ben, onun Leyla Gencer'le çalıştığı "Macbeth"i düşünüyordum: Şöyle demişti Maestro: "Leyla Gencer, söylediği her söze, her notaya evrensel bir anlam kattı."
Cumhuriyet - 9 Aralık 2011
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler