Menü

Renée Fleming : Yetenek, duyarlık ve karizma


22 Temmuz 2011 - Zeynep Oral -

Çoksesli müzikle biraz ilgilenen herkes onu biliyor. Devlet başkanları, krallar, kraliçeler önünde yerlere eğiliyor. Yeryüzündeki tüm belli başlı olaylarda, Olimpiyat Oyunlarından dünya fuarlarına, devletlerin kuruluş yıldönümlerinden aklınıza gelebilecek tüm kutlamalarda, ama aynı zamanda yeryüzünün ortak acılarında mutlaka onun sesi duyuluyor... ABD Başkanı Obama için söyleyen o, Putin'in önünde St. Petersburg'un 300. yıl kutlamalarında söyleyen yine o. Blair'ler ve Clinton'lar en sıkı hayranları, onlar için de söylüyor; Havel'i, kadife devrimini kutlamak için de... Ama yine de "Halkın Divası" olarak biliniyor... Onun sesi günümüzün "en olağanüstü seslerinden biri" olarak niteleniyor... Lirik soprano bir ses...

Bu olağanüstü sesin sahibi, Amerikalı ünlü soprano Renée Fleming.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı, yine yapacağını yaptı: Bu yılki uluslararası İstanbul Müzik Festivali, bu muhteşem sanatçının bu akşam Aya İrini'de, Sacha Goetzel'in yönetiminde Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası eşliğinde vereceği konserle noktalanıyor. (Konserin sponsoru Borusan.)

Dünden bugüne

Renée Fleming 1959 Indiana doğumluydu. Annesi de babası da orta eğitimde dereceli okullarda müzik öğretmenliği yapıyordu. Rochester New York'ta yetişti. Kendi deyişiyle "doğal" olarak müzikle yetişmiş, müzikle büyümüştü. New York Devlet Üniversitesi'nde caza yöneldi. Caz şarkıcısı olmaya niyetliydi. İki yılı aşkın bir süre gece kulüplerinde caz söyledi... Öğrenim döneminde hocalarının dikkatini çekmesi, "Fullbright" bursu kazanıp Avrupa'ya gelmesi ve orada Arleen Auger ve Elizabeth Schwarzkopf gibi ustalarla çalışması, birbirini izledi... Ardından Juillard Müzik okulu... Buradayken ilk rol teklifi: Puccini'nin "La Bohem" operasında Musetta... Ardından Metropolitan Operası'yla kontrat!  

Repertuvarını, birlikte çalıştığı maestroları ve orkestraları, çıktığı sahneleri, doldurduğu plakları , kazandığı ödülleri sıralamaya kalksam, sayfalar yetmez...

En iyisi bu akşamı beklerken ben sizlerle Renée Fleming karşılaşmalarımı paylaşayım.

Sahne Karizması

Onu ilk kez New York'ta Carnegie Hall'da dinlediğimde (90'lı yıllardaydı) önce sesiyle, sonra sahnedeki duruşuyla, tüm salonu nasıl avucunun içine aldığına tanıklık ettim. Geniş bir yelpazeye yayılan sesi mükemmeldi, tekniği mükemmeldi ama özellikle sahnedeki duruşuyla farklıydı. Gençti, güzeldi ve kendine sonsuz güvenini cömertçe sergiliyordu. Ama en çok, en çok şarkı söylemekten aldığı o sonsuz tadı ve sevinci karşısındaki dinleyicilere geçiriyordu. "Sahne karizması" denilen şey onun ayağının ucundan saçının tepesine, her zerresine işlemişti. O karizmayı içselleştirmişti Renée Fleming.

2001 yılında İtalya'daki Spoletto Festivali'ndeydim: Ünlü besteci Menotti'nin 90. yaşgünüydü. Ve Renée Fleming, Pavarotti ve Placido Domingo, büyük besteciye konser verecekti. Konser öncesi basın toplantısı vardı. Festival bahçesinde en öne yerleştim. Üç "Star" gelip kolumu uzatsam dokunabileceğim mesafeye yerleştiler. Elbet Pavarotti, bol bol rol çaldı ama ben gözlerimi Renée Fleming'den ayıramıyordum. Sahnedeki karizma, bu bahçede bir masa başında otururken de sürüyordu. Aydınlık ve ışık saçan bir kişiliği vardı.

Ona sorulan düşmanca sorulara bile gülümseyerek yanıt veriyordu. (Kimi eleştirmenler onu eklektik buluyor; kimi neden bunca farklı türler arasında gidip geldiğini; kimi neden ha bire reklama çıktığını soruyordu örneğin...) O akşam konserde Pavarotti son anda sahneye çıkmayınca, Fleming ile Domingo'nun sahnede yarattıkları büyüyü asla unutmayacağım. Menotti ve Verdi aryalarıyla iki ateş parçasıydılar.

Yıllar sonra Stockholm'de 2006 yılında, Orhan Pamuk'un Nobel Ödülü'nü aldığı Nobel konserinde o karizmanın ne denli arttığını görecektim. Sahne sanki yatak odasıydı... Stockholm Kraliyet Filarmoni Orkestrası'nı, Hollandalı Şef Lawrence Renes yönetiyordu. Richard Strauss'la başlayıp Verdi'nin, Puccini'nin en bilinen aryalarıyla, "opera repertuvarının mücevherleriyle" sürdü program.. Renée Fleming ise sesinin tüm niteliğini ve rengini ortaya koyan, tekniğiyle, söyleme tavrını bütünleyen muhteşem bir yorumla tüm salonu avucunun içine aldı. Programın son bölümü Bernstein, Gershwin, Cole Porter, Frederick Loewe eserlerinden derlenmişti. Her parçayı ayakta alkışlıyorduk.

Fleming'in muhteşem meslek yaşamında şunlar da var: "Verismo" adlı plağıyla geçen yıl kazandığı üçüncü Grammy Ödülü; kızlarıyla birlikte rock ve pop müziğe yönelmesi; caz albümü "Haunted Head"; film müzikleri; Leonard Cohen ve Peter Gabriel'in şarkılarından oluşan "Dark Hope" adlı plak... Adına parfüm, tatlı, porselen tasarılarının yaratılması; hocalık; televizyon programları; "The İnner Voice" (İç Ses) adlı otobiyografisi... O kitapta okumuştum: Şuna benzer bir şey diyordu:

"Bütün bu başıma gelenler, boğazımın içindeki iki kıkırdak yüzünden oldu... Yani çok hassas, gizemli, sürprizlerle dolu ses telleri..."

Cumhuriyet 22 Temmuz 2011

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.