Menü

Protez bacak değil, yürek acıyor…


27 Eylül 2003 - Zeynep Oral -

Şafak Pavey'e yöneltilen şiddet :

               Protez bacak değil, yürek acıyor…

Onu son gördüğümde ışık saçan kişiliğiyle, güneş dolu sesiyle bıcır bıcır anlatıyordu. Çok güzeldi, çok gençti. Ortak bir dostun evlenmesini kutluyorduk. Gözlerimi ondan alamıyordum. Anlattıklarına doyamıyordum : İstanbul'daki "İsveç Araştırma Enstitüsü"yle merkezi İsveç'teki "Gazeteciler Eğitim Kurumu"nun ortak projesi olan, Avrupa Birliği destekli bir seminere katılıyordu. On İsveçli , on Türk genç gazetecinin katıldığı seminerin başlığı "Kendini Bir Diğerinin Gözünden Görmek"di. Kısaca, "öteki" kavramını ve ötekine yönelik şiddeti irdeliyor, araştırıyorlardı. Kimdi "ötekiler"? Sakatlar, çocuklar, yalnız kadınlar, dini ve etnik azınlıklar , yoksullar…

Şafak Pavey, bu seminerde on Türk gazetecinin grup lideriydi.

Onu dinlerken, onu neden bunca sevdiğimi anlıyordum: Yaptığı işe yüreğini, emeğini, bilgisini, gençlik heyecanını katıyordu ve yaptığı işe özgüvenle, inançla, dört elle sarılıyordu… Onu dinlerken, onu protez bir bacağa, protez bir kola mahkum eden birkaç yıl önceki o lanet olası, kahrolası, kahredici tren kazasının, onun çevresine yaydığı ışıkta boğulup gittiğini görüyordum…

Sokakları esir alan şiddet

Bu karşılaşmadan bir hafta sonraydı… Sonra…

Sonrasını biliyorsunuz… Gazetelerde okudunuz… Televizyon kanallarında duydunuz, izlediniz…

Kaza değildi. Sokakları teslim alan, esir alan şiddetti. Kaba güçle sindirmeye, korkutmaya, meydan okumaya , egemenliği göstermeye yarayan , güçlünün güçsüze gücünü ispatlamak için başvurduğu şiddet… İçselleştirdiğimiz şiddet… Bize dokunmadıkça, aldırmadığımız şiddet… Doğal saydığımız şiddet… Ülkemizin adından ayrı düşünülmez olan şiddet… İstatistiklere geçen şiddet. (Ülkemizde kadınların şiddete maruz kalma oranı yüzde 60'dır. Ülkemizde erkeklerin yüzde 45'i, itaat etmeme halinde kadını "dövme hakkı" bulunduğuna inanmaktadır. )

Özetle : Kanıksadığımız şiddet…

Beyoğlu'ndaydı. İmam Adnan Sokaktaydı. Geceydi…

Ah işte, bu üç tümce bile yeterince "tahrik" edici olabilir! Gecenin 12'sinde ne işin var Beyoğlu'nda, İmam Adnan Sokakta…Üstelik bir kadın! Kadın olmak bile yeterince tahrik edici kimilerine göre! Biz "tahrik olunca", döven, söven, insanları diri diri yakan , öldüren bir milletiz! Bu böyle biline!

O sokakta az mı kadın dövülmedi, az mı kurşunlar vınlamadı… Millet kılını kıpırdattı mı bak! Millet korkudan sinmiş, kılını bile kıpırdatmazken, sen dövüldüğünle kaldığına şükredeceğine, bir de hakkını aramaya, dava açmaya kalkıyorsun! Adam "tahrik olmuş" dövmüş, ortalıkta şimdi serbest dolaşması bundan! Ne var bunda şaşacak!

"Maddi Zarar" olan ve olmayan

Bu yazıyı yazmadan önce Şafak Pavey'le birkaç kez telefonla konuşuyorum. Sesi kırık.

Dövülme olayı değil, protez bacağının kırılması değil, ağzındaki yüzündeki yaralar hiç değil, o olay sonrasında yaşanan süreç onu asıl yaralayan. Bu olaya bakış, değerlendiriş…

Şiddet karşısında,sokaktaki insanların yardıma koşmaması… İlk Yardım, adli tıp, emniyet, adliye safhalarında da sanki bu olanın "doğalmış gibi" karşılanması… Ayrıntılı muayene yapılmadan verilen raporlar, yine muayenesiz geçici rapor üzerinden verilen adli tıp raporu… Doktora ulaşabilmek için kat kat çıkılan merdivenler… Doktorun yüzünüze bile bakmaması, suçlu muamelesi yapması… Darbe yiyen insana bir darbe daha, mağdurun daha çok mağdur edilmesi…

Ayrıntılara girmeyeceğim ama bunu söylemeden geçemeyeceğim: Protez bacakta, dizdeki kırılma, adli rapora "maddi zarar" diye geçiyor! Düşünebiliyor musunuz! Boyundaki gerdanlık kırılsa, ayakkabı patlasa, "Maddi zarar" diyebilirsiniz. Gerdanlığa boşverir, ayakkabıyı çıkarır atarsınız. Protez bacağı çıkarıp atamazsınız, atıp yürüyemezsiniz, ayakta duramazsınız! Bedenin bir parçasıdır o! Ve doktor rapora yazıyor: "Maddi zarar!"

Son konuşmamızda adliye koridorlarında sürükleniyordu Şafak. "Dizdeki kırık yüzünden dengem bozuluyor" diyordu. "İnsan ilişkileri"nden, "toplumsal acı"dan söz ediyordu.


Zaten "Agos"a yazdığı bir yazıyı da "Toplum vicdanına adalet ve hak duygusunu yerleştirebilmek için çok uzun yıllara ihtiyaç olduğunu görmek, insanın canını protez yarasından daha çok acıtıyor" diye bitirmiş.

İçimden ona şöyle seslenmek geliyor: Sen nasılsa kendi gücünle, kişiliğinle, dengeni bulacaksın. Ama ya bu ülke, bu toplum?

Bu ülke dengesini nasıl bulacak?

Hukuka, adalete güvenebilmenin yolu kaldı mı?

Sizi bilmem ama, ben çok umutsuzum.


27 Eylül 2003 - Cumhuriyet

 

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.