Menü

Picasso İstanbul’da…


27 Kasım 2005 - Zeynep Oral -

Bir güvercin, bir de serçe havalandı. Onların peşinden ben de…

Yeryüzü ya da İstanbul hiç bu kadar güzel olmamıştı. Hiç bu kadar  görkemli, şaşılası güçlü, iyi yürekli, gizemli ve müthiş olmamıştı. O gün, o saatte, o dakikada, o anlarda tüm çirkinliklerden, yalanlardan, açlıktan, yokluktan, yoksulluktan, şiddetten, kavgadan, her tür kötülükten  arınmıştı yeryüzü ve İstanbul.

Evet, evet, yeryüzü İstanbul’du.  Güvercinle serçenin kanatları arasından bunu görebiliyordum. Değil mi ki 20. yüzyılın yaratıcı gücünün simgesi olmuş eserleri bana Emirgan’dan sunuyordu!
Sanatıyla, yaratıcılığıyla, dehasıyla, eserleriyle  20. Yüzyılın temel taşlarından Picasso, İstanbul’daydı. 

Sanat tarihini, resim sanatını değiştiren, sürekli yenileyen, resim sanatında devrim yapan …

Kökleriyle sımsıkı geleneklerine bağlı, ama dallarıyla en güçlü biçimde o geleneklere karşı çıkan ve yıkan…

Her an kendisiyle yarışan, kendini aşan,  kendi koyduğu kuralları kendi yok eden…

Hep sorgulayan ama sormaktan, aramaktan çok, bulan, yaratan…
Yarattığı sürece, geçmişi ya da geleceği değil “şimdi”yi iletmeye , “şimdi”yi vermeye çalışan…Renkleri, biçemi, ışığı hep “şimdi”den yakalayan…

Esin kaynağını yaşamdan alan ; kalabalıklar, kadınlar, aşklar arasında yalnızlığını ve bağımsızlığını da yaratan, dolayısıyla  sonsuz özgür olan…

Yarattığı sürece ölmeyeceğine inanan Picasso ‘nun eserleri İstanbul’da.

Ah bilmez değilim, şimdiden çok şey okudunuz ve daha da okuyacaksınız serginin ayrıntıları üzerine. Ben yalnızca “Picasso İstanbul ‘da” sergisini izlerken yaşadığım coşkuyu paylaşmaya  çalışıyorum sizlerle.

Yukarıda kendimce özetlemeye çalıştığım ressamın özelliklerini  ve sanatının tüm yönlerini ortaya koyan eserlerle karşı karşıyayız sergide: Resim, desen, baskı, dokuma, heykel ve seramikler…  
İstanbul’a Akdeniz gelmiş, Malaga ve Edülüs gelmiş... Paris ve Avrupa sanatı gelmiş... Ama aynı zamanda tarih öncesinin çok uzak uygarlıkları, aynı zamanda yüzyılın değişim anları gelmiş...  Resim sanatındaki devrim gelmiş.  Yeryüzünün tüm renkleri, ışığı ve gölgeleri  Picasso’nun yaratıcı dehasından süzülüp önümüze gelmiş…

Ve bütün bu gelenler o müzeye, o mekana, boğaza kucak açan o konuma öyle bir yaraşmış ki, sözlerle anlatılması olanaksız. İşte bunun için serçeyle güvercine yaslanıp kanatlandığımı söyledim.
Sanatçının torunu  Bernard Ruiz- Picasso’yla tanışıyorum. Gözleri ışıl ışıl,  Artık dedesinin eserlerinin  zenginliğinden mi, Sabancı Müzesinin olağanüstü konumundan, mekanlarından mı,  sergilemenin başarısından mı onu bilemem… Müze Müdürü Nazan Ölçer’i  göstererek, “bu, onun zaferi” deyişini hiç unutmayacağım.
Düşünebiliyor musunuz, çocuklarımız, çocuklar, önümüzdeki Mart sonuna dek bu eserleri gidip görebilecekler. Hem de öyle kitaplardan dergilerden değil, gerçeğini görecekler. Kim bilir neler düşünecekler, neler düşleyecekler, önlerinde ne ufuklar açılacak… Belki yeni bir dil, resim sanatının dilini , belki kendilerini, belki de çevrelerini keşfedecekler…

Öğretmenler, anneler babalar, ağabeyler, ablalar , bu fırsatı kaçırmayın. Çocuklara ilişkin muhteşem programlar var! Hemen müzeyle ilişkiye geçin, çocukları bu şanstan yararlandırın.  Bakarsınız onlar da kanatlanır…


Sakıp Sabancı’nın bir düşü vardı:
İçinde Picasso ”bile” sergilenebileceği mükemmel bir müze kurmak…. Bu nedenle Nazan Ölcer’i Müzenin yönetimine getirmişti.
Sakıp Sabancı’dan sonra aynı amacı, hedefi, misyonu üstlenen  Güler Sabancı, profesyonelliğe olan sonsuz saygısıyla, Nazan Ölçer’e inandı ve bu projeyi sonuna dek destekledi.  

Nazan Ölçer’in uzun yıllara dayanan bir birikimi ve deneyi, mesleki altyapısı ve   bu sergi için belki de en önemlisi olan mesleki ve kişisel ilişkileri vardı. Nitekim, sergi taleplerinden bunalmış Barcelona ve Paris’deki Picasso Müzelerinden  böylesine zengin bir seçki toplanamazdı. İşte ilişkiler burada devreye girdi ve Picasso ailesinin kendine sakladığı  en değerli eserlere ulaşıldı.

Sonra hummalı bir çalışma. Olanaksızı olur kılma yolunda sayısız insanın inancı, emeği, çabası…  Müze Sergiler yöneticisi  Selmin Kangal’ın her sorunu çözme başarısı… Sergi için şart koşulan teknik koşulların gerçekleştirilmesi… Geceyi gündüze katıp çalışan genç bir ekip!

Bütün bu insanlara  (adlarını bile anamadıklarıma) İstanbul’da  bir ilki gerçekleştirenlere,  hepsine  nasıl teşekkür  edebilirim ki…  
Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

İlk fırsatta “Picasso İstanbul’da “ sergisine yeniden , yeniden dönme isteğimi ve umudumu canlı tutuyorum.

27 Kasım 2005- Cumhuriyet

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.