Menü

Phedra'yı Yeniden Yorumlamak...


02 Haziran 2002 - Zeynep Oral -

New York’dan gelen topluluk meydan okudu:

Phedra'yı Yeniden Yorumlamak...

 

Ne zamandır bekleniyorlardı... Dünya tiyatrosunda önemli bir yeri olan New York’lu Wooster Topluluğu, ilk temsilini önceki akşam verdi. “Bu Atış Sana, Birdie!” oyunuyla İzleyicileri şaşkına çevirdiler. Tiyatronun geçmişteki değil gelecekteki dilini kullandılar. Ayakta alkışlandılar...

“Bu Atış Sana, Birdie!”, Racine’in ünlü trajedisi “Phedra”nın müthiş kışkırtıcı, olağanüstü cesur , akla hayale sığmayacak kadar düş gücüyle kanatlanmış ve yeniden yaratılmış yorumuydu.

Yeryüzündeki ilk trajedi bundan 2500 yıl önce yazılmıştı. Racine, kendinden önceki meslektaşı Corneille gibi trajediye tutkuyu ve çatışmayı katmıştı. Bundan dört yüz yıl önceydi... Elbet artık aynı dil kullanılmayacaktı. Ancak hem Klasik Yunana , hem Klasik Fransız edebiyatına böylesine meydan okuyup, onların dile getirdiği öze, temele bunca sadık kalabilmek için belki de Amerikalı, New York’lu , Soho’lu olmak gerekiyordu.

Kraliçe Phedra(Kate Valk) yine üvey oğlu Hippolitos’a (Ari Fliakos) çılgınlar gibi aşıktı , önce tutkuyla sonra kıskançlıkla ve suçlulukla yanıp tutuşuyordu. Kral Theseus (Willem Dafoe) yine intikam hırsıyla tanrılara yalvarıyordu. Ama günümüzde yasak arzuları dindirmenin, intikam almanın yolları yüzyıllar öncesinden çok farklı!

Motosikletlerle taşınan palmiyeler altında, amansız bir yarış, badminton maçı sürerken, “Birdie “ adı verilen beyaz tüylü toplar uçuşurken, erkek kahramanlarımız her an görkemli bedenlerini, kaslarını, adalelerini sergilerken (erkek merkezli kültürümüzde beden görünüşünden daha önemli ne var ki!) ve ha bire oralarından buralarından terlerini silerken, mitolojideki aşk tanrıçası Venüs’ün (Fiona Leaning), oyundaki maçın hakemine dönüşmesi çok doğal...

Yemeden içmeden kesilmiş, anoreksik bir süper modeli andıran Kraliçe Phedra’nın da frenleyemediği şehvet nöbetleri ve suçluluk krizleri sırasında ha bire içini, iç organlarını, temizlemek ve boşaltmak istemesi (şırıngalar, lavmanlar, oturaklı tekerlekli sandalyeler) : çevresindekileri yönetmeye kalkıştığında ayağına giyeceği ayakkabıya kafayı takması (İmelda Marcos’u düşünün!), kendini bile yönetememesi , bunlar da çok doğal...

En olmayacak şeyi, bize doğalmış gibi kabul ettiren yönetmen Elizabeth LeCompte, yalnız oyuncularının beden dilini değil , aynı zamanda 21. Yüzyılın en gelişmiş sahne, ışık ve ses tekniklerini de kullanıyordu.
Sahnede sürekli hareket eden camlar, aynalar., video ekranları... Bunlar üzerinde izlediğimiz bedenlerin altıyla üstünün bağımsız devinimleri, bedenlerin mermer heykellere dönüşmesi... En ufak bir soluk alışın ya da raketle topa vuruşun , teknik olanaklarla gök gümbürtüsüne ya da kışkırtıcı seslere dönüşmesi... Ayrıntılara yerim yok , hepsi çok çarpıcıydı.
Oyun, birkaç katmanlı, farklı okumalar sunuyordu. Salt günümüz trajedisi ya da tarihle hesaplaşma, tiyatroyla hesaplaşma diye de izleyebilirsiniz.

Olağanüstü titiz, denetimli ve disiplinli oyunculuk, insanı şaşkına çeviren biçimsel mükemmellik, soluk soluğa izlenen bu gösteriyi eşsiz kılıyordu. Ve bunca biçimsellik, teknik donanım tiyatro büyüsünü engellemiyordu.

Eski Yunan’dan günümüz Amerika’sına, Fransız rönesansından geçerek ulaşılan bu temsili , Tiyatro Festivalinde, 2-3-4 Haziranda Enka Oditoryumunda görebilirsiniz.

02 Haziran 2002

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.