Menü

Paris'ten Sevgilerle


18 Şubat 2010 - Zeynep Oral -

Paris’in orta yerinde Odeon Tiyatrosu... Taa 16. Louis’den beri, 1780’lerden beri orada duruyor. Marie Antoinette döneminde “Kraliçe’nin tiyatrosu” dense de, adı hep Odeon Tiyatrosu. Sarah Bernhardt orada seyirciyi büyülemiş... Nice usta oradan gelmiş geçmiş... Ben öğrenciliğimde orayı Kâbe bilmişim... Dünya tiyatrosunu orada tanımışım... Saatler boyu kuyruklarda bekleyip, taa en sonuncu balkonun en arkasında ayakta bir yer bulabildiğimde havalara uçmuşum... O en tepeye “paradis” yani “cennet” denirdi. Dünyanın tüm oyunlarını beş paraya “Cennet”ten seyredebilmek bile ne büyük bir nimetti...

Birkaç gün önce işte o Odeon Tiyatrosu’nun sahnesinde oturmuş, konuşma sırasının bana gelmesini beklerken, kalbim heyecandan deli gibi çarpıyor, gözlerim salonun görkemiyle kamaşıyor ve bunları düşünüyordum. “Cennet”ten oyun izleyen o genç kıza, bir gün buranın sahnesinden konuşma yapacağı söylenseydi, hayatta inanmazdı!

Fransa’da Türkiye Mevsimi çerçevesinde Odeon Büyük Salon’da “Türjkiye’de Tiyatro Politik bir Mesele mi?” başlıklı panelde dört konuşmacıydık. Nâzım Hikmet tiyatrosunu vurgulayan Nedim Gürsel, tiyatronun altyapısını anlatan gazetemiz Paris yazarı Uğur Hüküm, kendi deneyimlerinden yola çıkarak bugünü dillendiren Işıl Kaspoğlu ve 60’lardan bu yana politik ilişkiler ağında her dönemi özetleyen ben. İki moderatörümüz bu etkinliklerin Fansız komiser yardımcısı Arnaud Litardi ve La Liberation gazetesinin Türkiye uzmanı Marc Sémo’ydu... Koca salon dolduğuna (çoğu Fransız), kimse terk etmediğine, soruların ardı kesilmediğine göre galiba iyi bir tartışmaydı...

Yine İKSV’nin düzenlemesiyle, bu paneli beş gün boyunca aynı tiyatroda Fransızca okuma tiyatroları izleyecek. Dönüş yoluna geçmiş olduğumdan onları izleyemedim.

Ama dönmeden önce yaşadığım iki mutluluk vardı..

La Jakond ve Si-Ya-U

Gymnase Tiyatrosu’nun stüdyo tiyatrosunda Fransızca Nâzım Hikmet’in “La Jacond ile Si-Ya-U”sunu izlemek, oda orkestrasından tadı damağınızda kalan bir konser izlemek gibiydi. Ofelya Kolb’un sahneye koyduğu Zeynep Su Kasapoğlu ve Audren Destin’in (hem gitarı hem oyunculuğuyla) kâh anlatıcı / şair, kâh La Jacond ve Si-Ya-U oldukları; Delphine Maman’ın onlara kemanla eşlik ettiği bu yorum, canlı, taze, dinamikti. İronisi yerindeydi. Şiirle müzik iç içeydi. Sahnedeki üç genç oynamaktan ve sahneyi paylaşmaktan aldıkları tadı izleyiciye de bulaştırıyorlardı.

Oyunun sonunda alkışlar arasında, salonun en arkasında Işıl Kasapoğlu’nu gördüm. Kızları Ofelya ve Zeynep Su’yla ne denli gururlansa, haklıdır! Üstelik babalarını hiç karıştırmamışlar işe, kendileri kotarmışlardı oyunu. Yeni kuşak doludizgin geliyor haberiniz olsun!

Güzin Dino’nun durulmayan gençliği

Paris’e gelince Güzin Dino’yu ziyaret etmeden olmaz. Evet yıllara meydan okuyor ve hâlâ çalışıyor! İnanın artık yaşını bilmiyorum, çoktan unuttum. Yaşsız insanlardan biri o!

Tadına doyamadığım sohbet sırasında neden bunca meşgul olduğunu da anladım. 1982 yılında Mospero Yayınevi “Entre Les Murailles et la Mer” (Duvarlarla Deniz Arasında) başlığı altında bir Türk şiir antolojisi yayımlamıştı. Şiirleri çeviren Güzin Dino ve iki öğrencisi Michele Aguien ve Pierre Chuvin’di.

Bugün bu antolojiye genç Türk şairler de ekleniyor. Ve kitap Abidin Dino’nun desenleriyle 12 Mart’ta Sorbonne Üniversitesi’nde, Türk şairlerin katılımıyla lanse ediliyor.

Güzin Dino’nun yanından ayrılırken o antolojinin son düzeltileri üzerine çoktan eğilmişti bile...

Fransa’da Türk Mevsimi bir süre sonra sona erecek, ama inanıyorum ki izleri kolay kolay geçmeyecek...

Cumhuriyet- 18 Şubat 2010

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.