Oyuncak Müzesi’nde düşlerin peşinden koşmak...
01 Ocak 2010 - Zeynep Oral -
1 Ocak 2010... Yılın ilk günü. Yeni bir başlangıç... İnsan inanmak istiyor bu “yeni bir başlangıç” düşüncesine... İnanmak istiyoruz sanki tüm kötülüklerin, haksızlıkların, yoklukların, yoksullukların, ayırımcılığın biteceğine... Yarının dünün bir devamı olduğunu bile bile, inanmak istiyoruz şiddetin gerileyeceğine...
Hayır bütün bunlar olmayacak. Ama biz yine de inandığımız, savunduğumuz doğrular peşinde koşmayı, çalışmayı, o doğrularımıza ulaşmak için didinmeyi sürdüreceğiz.
Yaşamanın bir başka adı düşlerin peşinden koşmak değil mi! Koşacağız düşlerimizin peşinden umudu her daim canlı kılmak için! Ancak değişimi de gözden ve gönülden uzak tutmayacağız. İlkelerden ödün vermeden değişmek ve değiştirmek, (hadi daha alçakgönüllü olalım) değiştirmeye çalışmak... Ancak o zaman yaşamla bağlarımızı canlı tutabiliriz. Ancak o zaman hayata sımsıkı sarılabiliriz... İnanın buna hem her birimizin birey olarak, hem de toplum olarak sonsuz ihtiyacı var! İnanın, Türkiye vazgeçmişlerin ülkesi, bunalımdan çıkamayanların ülkesi olamaz. Olmamalı.
OYUNCAK MÜZESİ
Bugün yılın ilk günü olduğuna göre karamsar düşüncelere, olumsuzluklara yer yok. Bugün alın ruhunuzu ve gözlerinizi bir gezintiye çıkarın. Sadece güzelliklerden, iyiliklerden , olumluluktan yana bir gezintiye. Bu bir günbatımı izlemek de olabilir, sevdiğiniz bir kitaba uzanmak ya da bir dostla buluşmak da...
İsterseniz gelin peşimden, Türkiye’nin şimdilik tek oyuncak müzesini gezin benimle! Oyuncak Müzesi’ni gezin ki, düşlerin nasıl gerçek olabileceğine tanıklık edin! Bu müzeyi gezin ki, unuttuğunuz, bir yerlerde gizli tuttuğunuz, yitirdiğinizi sandığınız, terk ettiğiniz, yok saydığınız düşlerinizle yeniden buluşun, çocukluk düşlerinize kavuşun.
(Ben bu yazıyı yazarken İzmir’den ikinci bir oyun ve oyuncak müzesi haberleri gelmeye başladı. Dilerim bu müzelerin sayıları artar.)
Dünyanın her yerinde oyuncak müzeleri devlet, yerel yönetimler, vakıflar ve çeşitli özel kuruluşların katkısıyla yaşar. Bizimki bir insanın eseri. Şair, yazar Sunay Akın’ın eseri.. Sunay Akın’ın kitapları, televizyon programları, tek kişilik gösterilerinden elde ettiği gelirle, aileden kalma bir köşkte kuruldu ve ayakta duruyor. İstanbul’da, Göztepe tren istasyonuna on dakikalık yürüme mesafesindeki o beyaz köşk, üç kata yayılmış on odası seksen vitriniyle, kafeteryası, oyun ve toplantı salonlarıyla şimdiden dünyanın ilk on müzesi içinde sayılıyor.
İSTİRİDYENİN İÇİNDEKİ KUM TANECİĞİ
Belki de her şey şu gördüğünüz fotoğrafla başladı. Fotoğraf Trabzon’da 1967’de çekilmiş. Stüdyo fotoğrafçısı, biraz sonra sünnet olacak çocuğunun eline bir oyuncak tutuşturur. Dekor niyetine. Fotoğraf çekildikten sonra oyuncağı geri ister... Oysa 5 yaşındaki çocuk, oyuncak gemiyi sünnet armağanı sanmıştır. Sanısı tuz buz, yüreği paramparça, oyuncağı geri verir.
Fotoğraftaki çocuk Sunay Akın’dır. Sonra yıllar içinde yurtdışı gezilerinde oyuncak müzelerine gittikçe içinde hep o duyguyu yaşar: “Hani istiridyenin içine bir kum taneciği girer, istiridye bundan rahatsızlık duyar ve o kum taneciğini korumak için etrafını bir salgıyla kaplar ya, hani böylelikle inci oluşur ya...”
İşte oyuncak müzesini böyle oluşturmaya başlar. Çocukluk düşlerinin peşinden giderek... Gittiği her yerden yıllar boyu antika oyuncaklar alır. Müzayedelerden alır, koleksiyonerlerden alır, bitpazarlarından alır... Ve günün birinde sünnet çocuğunun elinden alınan “Neptune” adlı oyuncak gemiye Almanya’da rastlayınca elbet onu da alır.
NELER YOK Kİ!
Oyuncak müzesinde neler var neler yok saymaya kalkacak olsam bu sayfa yetmez. En eskisi 1820’ye uzanan oyuncaklar. Almanya, ABD, İngiltere, Fransa, Japonya ve Türkiye’de imal edilmiş oyuncaklar. Türkiye’nin en eski oyuncakçısı Eyüp Oyuncakları’na ayrılmış özel bölüm ya da anlı şanlı Lehmann ve Schuco oyuncakları...
Her oda, her vitrin belli temalara ayrılmış: Yolculuklar, trenler, vapurlar, uzay odasından tutun muhteşem bebek evlerine uzanan bir serüven. Yok yok! Düzenlemeyi gerçekleştiren sahne tasarımcısı Ayhan Doğan, müthiş bir iş çıkarmış.
Müzeyi gezerken mutlak ama mutlak Gürol Kutlu’nun yazdığı rehber kitapçıktan yararlanın. Aksi halde çok şey kaçırırsınız!
Yaşamda ne varsa onun bir yansıması oyuncaklarda da var. Tüm gerçeklerimiz, tüm düşlerimiz...
Müzeyi gezdikten sonra düşlere ne çok, ne çok gereksinmemiz olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz!
Cumhuriyet - 1 Ocak 2010
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler