Onat Kutlar'a borcumuz...
12 Ocak 2002 - Zeynep Oral -
Dün 11 Ocaktı. Onat Kutlar'ın aramızdan ayrıldığı gün...
Onat Kutlar öldürüldüğünden bu yana yedi yıl geçti.
Hepimizi tehdit eden bir bombanın, kentin göbeğinde patlamasıyla ölüm kalım savaşına girmişti. Bomba ... Bedene bıçak gibi saplanan camlar... Sonra kan, sonra ... 11 Gün sonra savaşı yitirdi. Tehditlere boyun eğmeden yaşamak , Türkiye'de yaşayabilmenin tek yoluydu. O gün boynumuz koparıldı.
Onat Kutlar: Türkiye'de kolay kolay yetişmeyen bir aydın...
Yaşamın her alanına katılan, tepkisini ortaya koyan, yorumlarıyla, eleştirileriyle, önerileriyle yarını hazırlayan, aydın sorumluluğunun bilincinde bir insan...
Türk edebiyatında okuduğum en güzel öykülerin yazarı...
Akılla duyarlılığı, bilgiyle birikimi dizelerde buluşturan şair...
Denemeleriyle önümde ufuklar açan yazar...
Evrensel sinema kültürümüzü borçlu olduğumuz kişi...
Özlemini, hasretini, eksikliğini her an hissettiğim arkadaşım...
Bir süre önce Hikmet Çetinkaya "Onat'ın Katilleri" başlıklı yazısında, önce İBDA-C'nin üstlendiği , sonra PKK itirafçılarına mal edilen Onat Kutlar ve Yasemin Cebesoy cinayetlerinin tek dosyada toplanmamasına isyan ederken , yargıyı, adaleti sorguluyordu.
Adalet duygusu yerine getirilmedi mi, yeniden yeniden işleniyor cinayetler. Yeniden, yeniden, yeniden öldürülüyor sevdiklerimiz.
Umur Mumcu'lar, Bahriye Üçok'lar, Tütengil'ler, Bedrettin Cömert'ler, Abdi Ipekçi'ler vuruldukça... "Faili meçhul" denilen cinayetlerin failleri, "mechul" kaldkça... Failler meçhul kalsın diye çabalar sürdükçe... Cinayetlerin kimini önemseyip, kimini yok saydığımız sürece... Önümüzün açılabileceğine, yolumuzda ilerleyebileceğimize, yaşamımızın aydınlanabileceğine inanmıyorum...
İçimde kalan büyük bir öfke.
Öfkemi, Onat'tan bende kalanlarla biliyorum .
Onat Kutlar bizlere aydın sorumluluğunu, bilge kişiliğini, kitaplarını bıraktı. Bir de dostlukları, dostlukların çiçek açan tohumlarını, yaşanmış harikulade anların anılarını, o akıllı öfkesini ve ince hüznünü ... ve muhteşem gülüşünü, dolu dolu kahkahalarını bırakıp gitti.
Aradan yedi yıl geçti ve bu ülke hala onun ve Yasemin'in katillerini bulamadı.
Umutsuzluğa, boş vermişliğe, çaresizliğe teslim olmamamızı isterdi Onat.... Geleceğin duvarı karşısında susmamamızı... Hesap sormamızı, sonuna dek hesap sormamızı isterdi...
Elimde onun kitaplarından biri var: "Bahar İsyancıdır" .
"Bahar İsyancıdır"da aramızdan birini konuşturmuştu Onat. O aramızdan biri şöyle diyordu:
"Biz ölümlü insanlarız. Yaşamayı ve baharı bu yüzden severiz. Doğan her şeye inanırız. Çocuklara, güneşe, bize düşler sunan ay ışığına. Sevdiğimiz kadının boynunu okşamak isteriz ve çocuklarımızın. Günü, kızarmış bir ekmek gibi tazeyken bölüşürüz. Ve akşamın kızıl tüyleriyle gelip sabahın yumurtaları üstüne oturmasını severiz. Şarap, acılarla da mayalanmış olsa, sarhoş eder bizi. Ve çocuklarımıza ekilmiş toprak kadar gerçek bir gelecek bırakmak isteriz. O sonsuz düşü..."
Evet Onat, çevremizi yozluk, yolsuzluk sarsa da, vurdum duymazlık bizi kuşatsa da, kolaycılıkve çıkarcılıkla zehirlensek de, bilgisizlik, kültürsüzlük yaşamımıza egemen olmaya çalışsa da, yerine getirilmeyen adalet duygusuyla parçalanıp kopsak, sürüklenip yeniden yeniden ölsek de, yalnızlığımız büyüse de, o sonsuz düşü , çocuklarımıza bırakmak istediğimiz geleceği besliyoruz. Daha doğrusu beslemeye çalışıyoruz. Ve karakışa inat, senin bir türlü bastıramadığın, yüreğindeki ozanın sesini hep duyuyoruz. "Bahar isyancıdır!" diyen sesini...
"Bizim dünyamızda yine en tatlı yemiş aydınlık... en güzel çiçek umut " diyebilmek için, sıkı durmaya çalışıyoruz, sevgili arkadaşım.
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler