Menü

Ölüm cezasını kaldırdık


10 Ağustos 2002 - Zeynep Oral -

Gurur Duyuyorum!

Sizi bilmem ama, ben bir süredir ölüm cezasını kaldırmış bir ülkenin vatandaşı olmanın kıvancını yaşıyorum. Durup durup kendime idam cezasını kaldırmış olduğumuzu, çağdaş uygarlık ufkumuzu daha ileriye taşıdığımızı hatırlatıyorum.
Çok kısadan söylemem gerekirse, bu kıvancın temelinde, ne Avrupa Birliğinin olmazsa olmaz kıstasları, ne Avrupa Birliği yolunda ulusal ortak hedeflerimiz, ne de uyum yasaları vb. yatıyor... Bu kıvancımın temelinde yalnız ve yalnız 'insan olmak' olgusu, çağdaş olmak olgusu var...
Hiç unutmadım ve unutmuyorum: Çok uzun yıllardan beri bu ülkede ölüm cezasına karşı durmuş olanlar, ölüm cezasına karşı yazı yaşmış olanlar, ölüm cezasına karşı eylem yapmış olanlar, ölüm cezasına karşı savaş açmış olanlar , "vatan haini" diye nitelendiler...
Hiç unutmadım ve unutmuyorum: Çok uzun yıllardan beri bu ülkede hukukçular, üniversite çevreleri, eğitimciler, ölüm cezasının hiç ama hiç bir caydırıcı niteliği olmadığını ; ölüm cezasının, Albert Camus'nun deyişiyle "Devlet eliyle işlenmiş cinayet " olduğunu ortaya koydular ve hep amansız bir direnişle karşılandılar...
Hiç unutmadım ve unutmuyorum: Üç devlet adamını idam etmiş; sonra o üç idama karşılık, üç devrimci genci asmış; daha sonra 12 eylül darbesinin baskı, zulüm ve terör ortamında, 18 'ini bile doldurmamış bir genci darağacında sallandırmış bir devletin vatandaşı olarak; "asmayalım da besleyelim mi" ilkelliğini, vahşetini ve şiddetini yaşadık, bu ilkelliğin tanıkları olduk...
Bütün bunları yaşadıktan sonra, aradan yıllar geçtikten sonra, 1984'den beri ölüm cezası ülkemizde uygulanmadığı halde, ölüm cezası kalksın mı kalkmasın mı tartışmasını PKK'nın başkanına endekslenmesi, MHP'in bunu seçim malzemesine dönüştürmesi, oya tahvil etmesi beni çıldırmakla kalmıyor, korkutuyordu da! Yanılmışım! TBMM çağdaş uygarlık, demokratik haklar yolunda bir mucizeyi gerçekleştirdi.
X
Kieslowski'nin ''Öldürme Üstüne Küçük Bir Film'' adlı eserini anımsıyor musunuz? Hani 21 yaşındaki bir genç, canı fena halde sıkılan bir genç, hiç nedensiz bir cinayet işler. Yakalanır. İdama mahkum edilir. Ve idam edilir. Beyaz perdede iki öldürme izler seyirciler. İlki cinayet, ikincisi idam... Bu filmi izleyip de ikinci öldürmeyi daha korkunç, daha vahşi, daha insanlık dışı, çağ dışı, daha dehşet verici bulmayacak tek bir ''insan'' bulunabileceğine inanmıyorum ben.
X
Kendi ülkesinde yıllardır ölüm cezasının kalkması için savaş veren Joan Baez anlatmıştı: Konserlerinde şarkı söylemenin yanı sıra bol bol da konuşuyor ya... ABD'deki konserlerinde şöyle dermiş :
''Biliyor musunuz ki, uygar diye geçinen ülkeler arasında ölüm cezası uygulanan iki ülke var: Biri bizimki, Öteki Türkiye...''
Türkiye'nin nerede olduğunu bile bilmeyen taşralı Amerikalılar, dehşete düşermiş, ''Vay demek bir bizde, bir de Türkiye'de...'' Ve bilmedikleri, tanımadıkları ama ''barbar'' olduğunu duydukları ülkeyle aynı torbaya konmaktan tedirgin, kara kara düşünmeye başlarlarmış ölüm cezası üzerine...
Daha çok vakit geçirmeden, derhal Joan Baez'e bir haber uçurmalıyım, belki TBMM'den çıkan kararı duymamıştır. Artık bunu söylemekten vazgeçsin. Çünkü benim ülkem ölüm cezasını kaldırdı.
Evet, gurur duyuyorum!

10 Ağustos 2002

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.