Ölmeden Önce… Aspendos Festivali...
07 Haziran 2009 - Zeynep Oral -
Hani ne zamandır çok revaçta olan kitaplar var ya: Ölmeden önce görülmesi gereken yerler, ölmeden önce yapılması gereken işler, ölmeden önce falan filan…
İşte onlardan örnek alıp diyorum ki, müzikle, sahne sanatlarıyla, dansla, sanat tarihiyle, arkeolojiyle, tarihle, coğrafyayla ilgileniyorsanız... Bunlarla değil de, mehtaplı ya da mehtapsız gecelerle, üzerinize yıldızların yağmasıyla, romantizmle, ilginiz varsa... Çok sesliliği, çok renkliliği seviyorsanız... Güzel bir sesin, bir dans adımının, sahnedeki bir duruşun, bir bakışın peşine takılıp yanınızda oturan yüzlerce, binlerce insanla birlikte soluğunuzu tutabiliyor ya da o anın keyfini çıkarabiliyorsanız... (Sahi, bunların hiç birine ilgi duymadan nasıl yaşanır ki?!)
Diyeceğim o ki, bu ülkede yaşıyorsanız, ölmeden önce ne yapıp edin en az bir kez Aspendos Uluslarası Opera ve Bale Festivalinde bir eser izleyin. Kısadan söyleyeyim muhteşem bir deneyim. Ben 16 yıldır her fırsatta gidip elden geldiğince o büyülü atmosferde opera ve bale izliyorum hala tadına doyabilmiş değilim .
16. Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali 10 Haziranda başlıyor. 3 Temmuza dek sürecek. Bu sürede Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya ve Mersin Devlet Opera ve Baleleri , konuk topluluk olarak da Prag Devlet Operası çeşitli eserler sunulacak. Açılış, festivalin “vazgeçilmezi” haline gelen Ankara Devlet Operası prodüksiyonu “Aida”ile. Programdaki iki bale eseri, “Giselle” ve “Carmina Burana” Festivalin kapanışını ise Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası yapacak.
Bugün dünyadaki yaz festivalleri arasında önemli bir yeri olan Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali’nin ilk yıllarını çok iyi anımsıyorum. Başta Rengim Gökmen ve Yekta Kara olmak üzere nice insanın verdiği sonsuz emeği, olağanüstü çabayı, atılan tohumları, emekleme döneminde duyulan endişeleri, kuşkuları... Hiç birini unutmadım... Öyle ya, o antik tiyatro nasıl dolacaktı? Dinleyici gelecek miydi? Organizasyonun bin bir ayrıntısı nasıl halledilecekti?
Bu endişeler çoktan geride kaldı. Aspendos festivali hem yurt içinde hem de yurt dışında tanınan, Türkiye’nin adını yurtdışında da yücelten, kendine özgü , nitelikli bir etkinliğe dönüştü.
Sizleri gidin izleyin diye kışkırtmam boşuna değil. Eşine ender rastlanan bir deneyim, Aspendos’ta opera ve bale izlemek... Sanatla tarihin, mimariyle müziğin , coşkuyla niteliğin sarmaş dolaş olduğu büyülü geceler yaşamak...
Roma İmparatoru Marcus Aurelius'un emriyle, mimar Zeno'nun dehasıyla gerçekleşen o antik tiyatroda, 2000 yıldır yerli yerinde duran o taşlar, festival boyunca bir kez daha yeryüzünün tüm duygularını kucaklayacak...
Aida'nın vatan hasreti ve aşkı, Carmen'in baştan çıkarıcı ateşi, Romeo ve Juliette’in kara sevdası, Tosca’nın tutkusu o taşlardan yansıyacak. Sahnedeki ölümsüzlük, biz ölümlü izleyicilerin, evrensel müzik mirasından pay almamızı sağlayacak...
Öyleyse... Haydi Uluslar arası Aspendos Opera ve Bale Festivaline !
Cumhuriyet- 7 Haziran 2009
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler