Menü

Nobel İzlenimleri (1)


08 Aralık 2006 - Zeynep Oral -

Nobel Akademisinde Ağlatan Konuşma

Yüzyılda bir yaşanacak bir olayın içinde olmak...
Yüzyılda ilk kez Türkiye’ye kazandırılmış bir ödül törenine tanıklık etmek... Yeryüzünün en büyük edebiyat ödülünü bir Türk Yazarı alırken, orada olmak...

Orada olmak, tanıklık etmek,olayın görkemiyle kanatlanmak...Sevinmek, gözyaşlarını tutamamak, üzülmek, heyecanlanmak, “ah, keşke”ler arasında gidip gelmek, coşmak, kıvanç duymak... Kısacası, bir daha yaşanmayacağını bildiğiniz anları yaşamak... Gazeteci olmak, İnsan olmak müthiş bir olay! insan nasıl sevmez böyle mucizevi bir mesleği!)...

Teşekkürler Orhan Pamuk, Nobel Ödülü’nü kuruluşundan 103 yıl sonra Türkiye’ye kazandırdığın için. Dünyaya, yeryüzündeki 103 Nobel sahibi yazar arasında artık bir de Türk Yazarı var dedirttiğin için!

Stockholm aylardadır Nobel Ödül Törenine hazırlanıyor. Önce Stockholm Konser Salonunda Ödül Töreni , ardından Stockholm Belediye Sarayında Nobel ziyafeti. Her iki salon da çiçeklerle donatıldı.Çiçekler, her yıl olduğu gibi, yine Alfred Nobel’in yaşamının son yıllarını geçirdiği İtalya’dan, San Remo’dan yollandı. Törenin, Nobel ödüllülerin katılımıyla provası bile yapıldı. (Provada Kralı canlandıran kişi oldukça heyecanlıydı.) Konuştuğum bir çok İsveçli , ‘bu olaya tanıklık etmek için yaşamımdan birkaç yıl verirdim’ dedi... Yerler sınırlıydı , görkemli salonlarda olayı ancak bin beş yüz kişi izledi.

İsveç Milli Marşı’ndan sonra Peter Sundkvise yönetimindeki İsveç Kraliyet Filarmoni Orkestrası ‘nın çaldığı Mozart’ın Re Majör Marş’ıyla Nobel sahipleri sahnedeki yerlerini aldılar: Sahnede, yedi altın insan: Şu sırayla oturuyorlar: Edmund Phelps (Ekonomi) Orhan Pamuk (Edebiyat), Craig Mello ve Andrew Fire (Fizyoloji ve Tıp) Roger Kromberg (Kimya) George Smoot ve John Mather ( Fizik)... Yine sahnede tam karşılarında İsveç Kralı Carl 16. Gustav, ve kral ailesi...

İsveç Kraliyet Akademisinden, Karolinska Enstitüsünden, İsveç Akademisinden, Nobel Vakfından ve daha önce Nobel Almış kimselerden oluşan 90 kişilik bir grup da onların arkasında yine sahnede oturuyor.

Her ödül kazanan hakkında kısa bir konuşma ardından Ödül sahibi, Kralın elinden madalya ve diplomasını alıp konuşmasını yapıyor Orhan Pamuk’a ilişlkin konuşma, Prof. Horace Engdahl’dan ... Konuşmanın son sözlerini Türkçe söylüyor Horace Engdahl. Koca salonda Türkçe yankılanıyor. Türkçe’yle birlikte Orhan Pamuk’un , ödülünü alır almaz verdiği ilk tepki aklıma düşüyor: “Nobel Ödülünü Türk dili, Türk edebiyatı, Türkiye kazandı” demişti. Salonda en ön sıralarda İsveç’in Türkiye Büyük Elçisi Necip Egüz ve eşi Şenay Egüz.

Günlerdir , Türk Büyükelçiliğinde verilen resepsiyonlarda Necip Egüz, devletin Orhan Pamuk’a nasıl sahip çıktığının en güzel örneğini veriyor. İsveç’teki tüm yabancı ülke büyük elçileri,(Önceki gün tam 25 ülkenin büyük elçisini saydım) İsveç parlamento üyeleri ve bakanları, AB kuruluşlarının en üst düzey temsilcileri,ayrıca tüm İsveç ve yabancı basın , hem Orhan Pamuk’un hem de Necip Egüz’ün önünde kuyruktalar, onlarla birkaç sözcük konuşabilmek için... Her ikisi de tüm soruları yanıtlamaya çalışıyor. Ve sanılanın aksine, politika değil, kültür ağır basıyor tüm konuşmalarda...Orhan Pamuk’un Fransa’daki yayımcısı Antoine Gallimard en sık karşılaştıklarımdan biri. Her an çevresine Orhan Pamuk ve Türkiye nimetlerini anlatıyor... İsveç gazeteleri, Orhan Pamuk’la başlayıp, Orhan Pamuk’tan hareketle Türkiye-AB ilişkilerine yoğunlaşan yazılarla dolu...

Orhan Pamuk’la konuşabilmeyi başaramayan gazeteciler, biz buradaki gazetecilerle “idare etmek” zorunda kalıyor. Elimden geldiğince soruları yanıtlamaya çalışıyorum.

Nobel Ödül Töreni ve Nobel Ziyafeti ayrıntılarını yarın sizlerle paylaşacağım. Ancak Ödül Töreninde yalnız konuşmalar vardı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Geçen yıl Viyana’da Avrupa Genç Müzisyenler Yarışması birincisi olan ünlü çelist Andreas Brantelid’ in yorumladığı Haydn1. numaralı çello konçertosundan bir bölüm, Fauré’nin “Bir Düşten Sonra” adlı eseri müzik ziyafetini tamamladı.

Bunların dışında bol heyecan, bol gözyaşı, iyi ki buradayım, iyi ki bu anları yaşıyorum duygusu vardı.
Ama en çok , en çok, herkesin paylaştığı “yeryüzü kültürünün bir parçasıyım” duygusu vardı.
“Doğu da Batı da Allah’ındır” ... “Benim Adım Kırmızı”nın başında yer alıyordu Kurandaki bu sözler. Ve işte şimdi Allah’ın Doğusu da Batısı da bir Türk yazarı, Orhan Pamuk’u alkışlıyordu.

Batı’da kimlik bunalımı yaşayan insanlar da Doğu’da kimlik bunalımı yaşayan insanlar da , Orhan Pamuk’un kurguladığı hikayelerle, sonsuz sabrıyla, çalışkanlığıyla, azmiyle, sürdürdüğü arayışlarla, göze aldığı risklerle, kendini adadığı edebiyat aracılığıyla geçmişten geleceğe, gelenekten modernliğe, dünden bugüne, bugünden yarına gidip geliyor, daha iyi, daha güzel, daha adil, daha özgür, daha eşitlikçi, daha iyi, daha şefkatli bir dünya umuduna kapılıyordu.
Teşekkürler Orhan Pamuk.

8 Aralık 2006

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.