Menü

Nermi Uygur…


27 Şubat 2005 - Zeynep Oral -

“Ben, ben olalı böyle aşk görmedim… Aşktan da öte bir tutku… Ama öyle ayakları yerden kesip, insanı çıldırtan değil, tam tersine ayakların yere basmasını sağlayan , ufkunu genişleten, insanı çoğaltan, kişinin kendi mutluluğunu ve doyumunu çevresine de yayan bir tutku… Bu tutku, bu aşk, tüm bir yaşamı kuşatmış…”

Bundan on yıl önce yazdığım bir yazının başlığı ve ilk satırlarıydı, bu yukarıdakiler…

Söz konusu aşk ya da tutku, edebiyatla felsefeyi , düşünceyle güzel sanatları, yazmak eylemiyle okuma eylemini bir insanda sarmaş dolaş buluşturuyor, bütünlüyordu.

O insan Nermi Uygur’du.

Bir haftadır içimde kocaman bir “Ah!”

Bu ülkeye bir Nermi Uygur yetmez, daha çok,daha çok Nermi Uygur’lara ihtiyacımızın doruğa çıktığı bir anda onu da yitirdik.

Bir haftadır bu sayfalarda Nermi Uygur’un felsefeci , yazar ve hocalığına ilişkin çeşitli görüşleri, düşünceleri okudunuz. Ben onunla hiç karşılaşmadım, yüzyüze konuşmadım , ama onunla içsel konuşmalarımı hep sürdürdüm. Onun öğrencisi olmadım, ama ondan sürekli öğrendim.

Nermi Uygur’u “Güneşle” kitabıyla “keşfettiğimde” üniversite yeni bitmişti. Ardından “ İnsan Açısından Edebiyat” ı okudum. . O güne dek felsefe, edebiyat, kültür alanlarına bunca “insanca” yaklaşımı hiç görmemiştim. Onun denemelerinde Türkçe’nin nasıl bir düşünce diline dönüşebileceğine , Türkçe’nin sonsuz anlatım olanaklarına sahip olduğunu kavramıştım. Kitaplarında , sanki yazmıyor, konuşuypordu. Bilim adamıydı ama bilimsel dille sıradan insanın dili arasındaki tüm duvarları yıkıyordu.

Nermi Uygur’un kitaplarla ilişkisini önüme seren “Tadı Damağımda” (Yapı Kredi Yayınları) ne müthiş bir yol gösterici, yol arkadaşıydı ! “Bir okur-yazarın kitap okuma serüvenleri “ alt başlığını taşıyan kitapta , “okuma orkestralarının hem yöneticisi , hem izleyicisi, hem çalgıcısı” kimliğiyle Nermi Uygur, dünya coğrafyasında, edebiyat coğrafyasında kitaplarla, yazarlarla düşünsel, düşsel, duygusal, tinsel ilişkilerini gözümüzün önüne seriyordu.

“Yunus’la mıyım:sarı-pembe bir bozkır çiçeği elimdeki. Nazım’la mı başlayayım:kale kapılarını kırıp geçen bir topuza dönüşüyorum. Ataç’ın kitabı:düpedüz bir sapan. Gorki: bir çatana. Hamsun:Yaban geyiği. Goethe’nin İtaya Gezisi: iki yanı ağaçlıklı toprak yollardan dolana dolana denize inen bir atarabası. Gargantua:kıkır kıkır gülüşler. Oidipus:delice bilge bir bağırış. Kötülük Çiçekleri: görünmez bağlarla bağlandığım eski püskü bir gelecek kenti. Capricorn:sevgi yatağı. Serin bir akar su: Çuang Çu…”

“Kurutulmuş Ringadan Marx’a” adlı denemesinde 1953’ten öğrencilik yıllarından bir anısını anlatıyordu: İlk kez uğradığı balıkçıdan, akşam yemeğini, kurutulmuş ringa balığını aldıktan sonra, her akşam aynı balıkçıya gider. Neden mi? Çünkü balıkçı, ringa balığını Marx’ın “Das Kapital” den kopardığı sayfalara sarmaktadır.

Kentten kente, yazardan yazara, anılarla, alıntılarla, çağrışımlarla, şiirlerle, aforizmalarla , duygu ve düşünce zenginliğiyle, renkten renge kanatlandırıyordu beni yazdıklarıyla. Sartre’la bulantı yeşiline, Camus’yle yumuşacık, derin, alımlı püfür püfür Kuzey limanı mavisine bürünüyorduk.

“Tadı Damağımda” kitabının son sayfasında şöyle diyordu:

“Adını anmak istemiyorum / Nasıl isterim / Burada kalacak tüm kitaplarım / Açık söyleyeyim gene de / Öldükten sonra bile kitaplarlayım. / Tadı damağımda…”

İyi ki varsınız Nermi Uygur. İyi ki kitaplarınız var.

Yazmakla okumak arasındaki ilişkide yol, yordam gösterirken bizlere ,edebiyatı sevmenin yaşamı sevmekten farklı olmadığını gösterdiniz. Size minnettarım.


27 Şubat 2004- Cumhuriyet

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.