Napoli Yollarında
27 Haziran 2010 - Zeynep Oral -
Sevgili okurlar, sizler bu yazıyı okuduğunuzda ben Napoli’de olacağım… Hem bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilen “Napoli Tiyatro Festivali”nin son temsillerini izleyeceğim; hem de önümüzdeki yıl ilk kez yapılacak “Akdeniz Kentleri Buluşması”na İstanbul’dan kimi sanatsal olaylar önereceğim… (Evet evet, İtalyanlar İstanbul’u Akdeniz kenti sayıyorlar!)
Neler önereceğimi söylemek için henüz erken. Önce kentin her yanına yayılacak buluşmalar için farklı mekânları görmek gerek… Sonra düşlerle düşünceleri; duyguyla aklı buluşturmak gerek… Sonra, bu buluşmadan doğacak olana birkaç tutam renk, bolca devinim, biraz bilgelik, çokça gençlik katmak gerek… Sonra hafif ateşte pişirilip, demlenmeye bırakılacak vb.
Saçmalıyorum… Çünkü yüreğim üç gün önce, Napoli uçağına değil, Nevşehir uçağına binmek istiyordu… İlhan Ağabey’e son yolculuğunda… Olmadı… Olamadı…
İstanbul-Napoli yolunda, geçen haftadan yüreğimde kalanları büyüttüm durdum:
Hıncahınç dolu Lütfi Kırdar Salonu’ndaki o her anı yoğun mu yoğun geçen törende, Fazıl Say’dan bugüne dek çok kez dinlediğim “Kara Toprak” bestesinin, olağanüstü hüznünü büyüttüm içimde; bamtelimize basışını da… İlhan Selçuk için bestelediği eserin ise, o tekrarlanan akortlarla güçlenen dik duruşunu, direncini ve mücadele gücünü ama aynı zamanda umudu ve aydınlığı içeren melodiyi büyüttüm…
Âşık Veysel ve Anadolu’da yatan tüm güzel insanların ışığı bol olsun...
Yol boyunca o tören gününün akşamını büyüttüm. Hüznü ve acıyı, güzellikle, aydınlıkla, uyumla ve mükemmellikle okşaya okşaya yaraları sardıktan sonra, beni alıp gökyüzüne çıkaran, yıldızları kucaklamamı sağlayan o akşamı büyüttüm içimde...
O akşam maestro Riccardo Muti’nin yönettiği Viyana Filarmoni Orkestrası’nın konseri vardı Haliç Kongre Merkezi’nde. Müthiş bir orkestra, heyecan verici bir maestro… Bunlar tamam… Mozart’ın “Linz” Senfonisi; Schubert’in “Bitmemiş” Senfonisi… Bunlar da harikaydı… Ama son eser…
Doğrusu Çaykovski’nin, o çok tanınan, “Patetik” Senfonisi, benim öyle aman aman sevdiğim bir parça değildir. Fazlasıyla karamsar ve şamatacı gelirdi bana hep… Ama bu kez, bu kez… Bu kez çok farklıydı. Eser kanatlanmıştı. Bütün orkestra sanki tek bir çalgıydı. Koca orkestra şimdi bir viyola, derken bir fagot olup çıkmıştı… Hayır hayır bütün orkestradaki her çalgıyı ayrı ayrı duyabiliyordum… Eserin ağıtsal havası, ruh halimle bire bir örtüşüyordu… Senfoniye egemen olan ve ölümü anımsatan tema ile umudu, coşkuyu, sevinci çağrıştıran motiflerin çatışması benim içimde büyüdükçe büyüyordu. Hiç aklımdan çıkmayacak bir konser yaşadım. Teşekkürler İKSV, teşekkürler konserin sponsoru Enerjisa.
Mozart, Schubert, Çaykovski; ışığınız bol olsun...
Napoli yolunda içimde bir de Pina Bausch’un İstanbul’u “Nefes”i de büyüttüm…
İlk izleyişimden bu yana yani yedi yıl sonra, etkisini yitirmesi söz konusu olmamıştı. Tam aksine daha da güçlenmişti. Daha önce “Nefes” üzerine yazdığım için (Cumhuriyet - 18 Haziran) yeniden Pina Bausch’un yaratıcı gücüne dönmeyeceğim… Bir kez daha derinlere kök salarken, gökyüzüne uzanabilmeyi de gösterdiği için bu eşsiz sanatçıya teşekkür edeceğim. Işığı bol olsun…
İtalya’daki grevler yüzünden 3 saatlik yol 13 saate çıktı. Napoli’ye trenle ulaşabildim. 60 yıl önce bu yolu yine trenle yapan bir başka yolcuyu düşündüm. Türkiye’den gelmişti, elinde bavulu yurtdışına ilk çıkışıydı. Roma- Napoli trenine atladığında bu yolculuğun tüm yaşamını değiştireceğini bilmiyordu. Napoli’ye ilk büyük sınava seçmelere gidiyordu. Adı Leyla Gencer’di. Onun da ışığı bol olsun...
Cumhuriyet- 27 Haziran 2010
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler