Müzikli Geceler: Ute Lemper… Pekinel’ler
13 Mayıs 2011 - Zeynep Oral -
İstanbul’da bir yerden bir yere ulaşabilmek ölüm! Trafik korkunç! Sinirler gergin! Kongre nedeniyle yollar kapalı! Sirenler, polis düdükleri seçimin belden aşağı kaset kavgalarına karışır oldu… AKM’nin hayalet görüntüsü kara saplı bir bıçak gibi ha bire yüreğimizi dağlamakta… Ama yine de iyi ki müzik var!
Aynı akşam Leyla Gencer’i anma toplantısı ve konseri İstanbul’un bir yakasında, İdil Biret konseri öteki yakada... Dün akşam, aynı saatte üç ayrı konser. Birinin solisti Hüseyin Sermet, birininki Laure Favre Kahn, bir diğeri Ivo Pogorelich… Haydi bakalım, seçebilmek bir mesele, ulaşabilmek bir başka mesele!
Bunca yoğunluk arasında ben eve kapanıp DVD izliyorum. Ama önce:
Ute Lemper’e Ergenekon soruşturması
İş Sanat yine konser programında müthiş bir sürprizle şaşırttı müzik ve tiyatroseverleri. Ute Lemper’in “Berlin’de Son Tango” kabare gösterisi, olağanüstüydü. Bu sayfada o gösteriyle ilgili Hande Eagle’ın “Dünya bir Kabaredir” yazısı da harikaydı. (Bakınız 9 Mayıs Cumhuriyet). Ben, onun değinmediği bir iki noktayı vurgulamak istiyorum.
Yıllar geçtikçe kendini aşan sanatçılardan biri Ute Lemper. Sadece kendiyle yarışıyor. Bu kez dikkatimi çeken, sunduğu kabarenin içeriğine de uygun olarak şu özellikti: Beyazdan da daha beyaz teniyle, bedeniyle, sahnede çıplaktan daha çıplak görünebiliyor. Dişiden daha dişi olabiliyor. Ama dilediği zaman tüm dişiliğinden sıyrılıp, cinsiyetsiz olabiliyor, sonra bir de bakıyorsunuz Erkek olmuş! (Büyük harfli E ile.)
Kabaresinde en güldüğüm anlardan biri boynundaki o kırmızı “Boa”nın yolculuğuydu… Bu ateş kırmızısı tüylü “zamazingo”, tarih ve coğrafya içindeki yolculuğunda, Eva Peron’dan Tatcher, Merkel, Condeleezza Rice, Carla Bruni ve daha nicelerine ulaşıyor… Sanatçı her birinin taklidini yapıyor sahnede… Derken o “Boa”, dönüp dolaşıp sonunda Bayan Erdoğan’ın omuzlarına konmaz mı!
Ödüm koptu o an! İster misiniz salonda bir savcı olsun ve haydi bakalım Ute Lemper doğru Ergenekon soruşturmasına… Neyse ucuz atlattık, sanatçı sağ salim ülkesine döndü!
Pekineller: Sahnede ve Yaşamda
Güher ve Süher Pekinel’in yeni video kaydı “Bach Jazz” nisan ayında yayınlanmıştı (ArtHous Musik) ben yeni izleyebildim ve âşık oldum. Caz ustası Jacques Loussier ve Trio’suyla birlikte caz müziğini ve klasik müziği bir araya getiriyorlar, birinden ötekine köprüler, gönül bağları kuruyorlar…
Bu DVD, dünyada ilk kez Bach’ın hem klasik, hem de caz olarak yorumlanışını peş peşe sunuyor. Caz-Bach’da J. Loussier Trio’suyla… Schwtzingen Festivali’nden canlı yayın Bach’ın yanı sıra Vivaldi’nin Dört Mevsimi’nden bölümler de içeriyor. Üç piyano arasında ritim uçuşurken ben onların Bach düşüncelerini okuyorum yeniden:
“Johann Sebastian Bach, çocukluğumuzdan beri bizim için gerçeği ve aynı zamanda çok boyutlu düşünceyi aksettiren en önemli bestecidir. Armoni içinde şeffaflık ve olağanüstünün sonsuz arayışını ve doğrudan formüle edilişini sadece Bach’ta bulduk. Bach’ın büyüklüğü, bitmek tükenmek bilmeyen bir vizyon gücü ile geçmişi, bugünü ve geleceği aynı zamanda yaşatabilmesinden kaynaklanmaktadır.”
Onlardan Bach’ı caz formatında dinlerken, sanki yıllardır sadece caz çalmışlar duygusuna kapılıyorsunuz. Mükemmeller!
Bach’ın çok boyutlu matematiğiyle büyülendiklerini söylüyorlar. Sir Colin Davis yönetiminde “English Chamber Orchestra” ile yorumladıkları klasik Bach’ı dinlerken ise büyülenmek sırası size geliyor.
Lucern Piyano Festivali’nin açılış konserinden canlı kayıt Rahmaninof iki piyano için “Fantezi” ile taçlanıyor bu DVD. Ayrıca ikiz piyanistlerin anlatıcı rolünü de üstlendikleri bölümler var. Hem kendilerini, hem birbirlerini anlatıyorlar. Üstelik muzipçe, kendileriyle ve birbirleriyle eğlenerek, iki afacan çocuk gibi anlatıyorlar. DVD’nin son bölümü ise kendilerini adadıkları gençlerin eğitimine ayrılmış.
Böylelikle onları sadece sahnede değil yaşamda da izlemiş oluyoruz. Harika bir izlence. Herkese öneririm.
Doyamadıklarım
Geçen hafta izlemeye doyamadığım bir başka kayıt: Tarık Akan’ın gerçekleştirdiği, Yıldız Kenter, Işık Yenersu, Rutkay Aziz ve yine Tarık Akan’ın sesleriyle oyunculukları ve kişilikleriyle katıldıkları, Cumhuriyet’in geçen pazar verdiği “Mehmet Aksoy” belgeseliydi. (Yerim bitti, bir başka yazıya…)
Son bir not: Geçen hafta Paris’te Altın Orfe ödülünün Leyla Gencer’e verilmesi beni sonsuz mutlu etti. Ödülü İdil Biret’in teslim alması ayrıca bir onur kanımca. İdil Biret, ödülü İKSV’deki Leyla Gencer Müzesi’ne armağan edecek önümüzdeki günlerde…
Bu arada Altın Orfe ödülünün müziğin çeşitli alanlarında verilen çok önemli bir ödül olduğunu vurgulamalıyım: Aynı törende tenor Bülent Bezdüz’ün de rol aldığı Rossini’nin “Ermione” operasının da birincilik ödülü aldığını belirtelim.
Leyla Gencer hayatta olsaydı, “Cicim, sen beni bırak gençlerin başarısını yaz diye sitem ederdi” o nedenle eklemek gereğini duydum…
Cumhuriyet- 13 Mayıs 2011
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler