Menü

Muhteşem Gece


16 Nisan 2002 - Zeynep Oral -

Nazım Hikmet ilk kez New York'daydı....

MUHTEŞEM GECE....

Nazım Hikmet IOO yaşında... Dünyanın dört bir yanında şairin yüz yıl kutlamaları dolu dizgin sürüyor. Londra ve Paris'den sonra, sıra New York'taydı.

Coşku, heyecan dolu, özlem ve hasret dolu, en çok da umut dolu bir gece yaşandı New York'da. Daha güzel bir gelecek inancıyla, şiddetten arınmış bir dünya, sömürüsüz bir yaşam umuduyla yoğrulmuş şiirlerle kanatlandık. Haksızlığa başkaldıran, teslim olmaya direnen şiirleri yaşadık. Şiirin gücüyle çoğaldık. İnsanı insan yapan değerlerle yüceldik. Şairin soluğunu içimizde duyduk. Nazım yanıbaşımızdaydı. Nazım bizimleydi. Dolaşmadığı kıta, gitmediği ülke yoktu. Ama işte sağlığında ona vize vermeyen A.B.D.'de, New York'daydı şimdi de.

Hayır, New York'daki kutlama yalnız bir gecelik coşkuyla tanımlanacak, gelip geçici bir etkinlik değildi. Gecenin sonunda izleyicilerin çoğunun koltuğunun altında iki koca cilt kitap vardı. Baskıdan yeni çıkmış iki kitap. Her ikisi de New York'da Persea Books Yayınevi tarafından basılmış , Mutlu Konuk ve Randy Blasing tarafından Türkçeden İngilizceye çevrilmiş iki dev eser. Biri Nazım Hikmet'ten seçme şiirler, öteki Memleketimden İnsan Manzaraları... Hayır, anma, kutlama gecesi sona erdikten sonra da Nazım A.B.D.'de de yaşamaya devam edecekti...

Gecenin sonunda "Yıllardır New York'da böyle bir gece yaşamışlığımız yoktu" diyenler olacaktı ve hemen ekleyeceklerdi: "Ama gece bitmedi, Nazım'la birlikte düşünmeyi, hissetmeyi sürdüreceğiz..."

Durun, böyle anlatmamalıyım, en başından başlamalıyım:
Tek boş yer yok
Günlerden 14 Nisan. New York'a bahar çoktan gelmiş. Güneşli bir Pazar gününün sonunda sokaklar cıvıl cıvıl. 11 Eylül şokuna meydan okurcasına millet yaşamın her alanını bol enerji, bol etkinlik, bol kahkaha, bol milliyetçilik, bol taşkınlıkla doldurmaya çalışıyor. Ama şu anda benim bunların hiçbirini görecek halim yok. Çünkü tüm dikkatim, Manhattan'ın göbeğindeki Kaye Playhouse tiyatrosuna odaklanmış durumda. Adını ünlü komedyen Dany Kaye'den alan bu tiyatronun önünde telaşlı bir kalabalık toplanmış. 650 Kişilik tiyatroda, tüm biletler çoktan kapışılmış. Ne salonda , ne de balkonda tek boş koltuk yok. Millet ayakta izlemeye razı ama tiyatro yönetimi yasak diyor. Kapıdan hüsranla ayrılanlar var.

Saat 19:00. Kapılar kapandı. Işıklar söndü. Soluklar tutuldu...
Karanlık salonda önce İlhan Mimaroğlunun bestesi, Tülay German'ın sesinden "Piraye"... Koca sahnede spot "Nazım" imzasını aydınlatıyor. Önce şairin kendi elinden çıkma imzasını gördük sonra sesini duyduk. Bir duyanın bir daha unutmayacağı, kendine özgü sesi ve yorumuyla "Kerem Gibi"yi dinliyoruz.

Gecenin sunucusu , Amerika'da yaşayan Prof. Berent Enç. İngilizce ve Türkçe sunacak programı. İngilizce okuduğu "Otobiyografi"den, Türkçe yorumladığı "Salkım Söğüt"e soluk alıp verir gibi geçebilecekti.

Programın ilk bölümünde Nazım Hikmet'in Amerika'daki çevirmeni Mutlu Konuk, şairin şiirini şiir dünyasını anlattı. Ardından sıra bendeydi. Ben, Nazım Hikmet'i, Nazım Hikmet yapan özellikleri vurgulamaya çalıştım.

Buluşmalar
New York Times Gazetesi yazarı, uzun yıllar Türkiye'de gazetesinin temsilciliğini yapmış Stephen Kinzer "Bir Amerikalının Nazım'la buluşmasını"nda çeşitli buluşmaları ya da buluşamamaları dile getirdi. Örneğin, Türkiye'de iki devrimci, güçlü ve yaratıcı kişiliğin Mustafa Kemal ve Nazım Hikmet'in "buluşamamaları" tarihsel bir şansızlıktı Ama örneğin yine Nazım Hikmet'in kendi kişiliğinde yurtseverliği, milliyetciliği ve enternasyonalizmi "buluşturması" eşsiz bir nimetti. "Hele günümüzde milliyetciliğin ne tehlikeli boyutlara ulaşabildiğini gördüğümüzde" diye de ekleyecekti... Kinzer konuşmasını Walt Witman'ın bir şiiriyle noktalayacaktı.

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.