Menü

Moskova


26 Kasım 2000 - Zeynep Oral -

Moskova, Kahkahalara İnanmıyor...

Moskova'da kar yağıyor... Kentin geniş alanları, geniş caddeleri kar altında. Mayakovski, Puşkin, Çaykovski heykelleri kar altında... Kar Moskova'ya, Moskova kara yakışıyor...

Efsanevi balerin Maya Plisetskaya'nın 75. Yaş günü kutlamaları için gittiğim Moskova, yetmişlerin, seksenlerin Moskova'sına hiç mi hiç benzemiyor artık...

Kentin genişliğiyle ünlü caddeleri otomobil istilasına uğramış. Günün her saatinde trafik tıkalı. Mercedes ve BMW'ler, Lada ve Moskoviç'le yarışıyor. Park yeri yok. Bizimkileri aratmayacak sayıda kahyalar türemiş... Taksi çok az. Taksilerde taksimetre yok. Fiyat, pazarlığa bağlı. Taksi aramaya gerek de yok, çünkü hemen hemen tüm özel otomobiller de aynı işi görüyor. Doktor ya da mühendis, herkesin ek işe ihtiyacı var...

Kent merkezinde dünyanın bütün ünlü markalarının dükkanları yanyana sıralanmış. İçleri tıklım tıklım. Alışveriş eden yok, vitrinleri seyreden çok.

Her yerde mantar gibi lokantalar, barlar, gece kulüpleri türemiş. Her keseye göre... Bir zamanlar Moskova'da aç kaldığımı, eğer bir kuruluşun davetlisi değilsem, yemek yiyecek yer bulamadığımı anımsamadan edemedim.

Caddeler , moda dergilerinden fırlamış gibi kızlar kadınlarla dolu. Tam o günlerde "Moskova Moda Haftası" vardı. Avrupa'nın ünlü moda evlerinin defileleri gün boyunca 4 bin kişilik dev bir salonda yapılıyordu. Tek boş yer olmayan salonda, podyumdaki mankenler mi yoksa izleyiciler mi daha gösterişliydi, karar veremedim...

Ortalığa taşan bu "lüks" ve gösterişe karşın, kentin tüm tiyatroları, tüm konser salonları, tüm opera ve bale temsilleri yine de tıklım tıklım doluydu. Bilet bulmak en zor işti.

Maya Plisetskaya'nın görkemli jübilesini üç gün önce anlatmıştım. Ama sanatsal coşkuya halel getirmesin diye, o akşamın biletlerinin karaborsada beş yüz dolara satıldığını söylememiştim. (Endişelenmeyin, benim davetiyem vardı.)

Geçen yüzyıldan kalma , iki usta mimarın Osip Beauvais ve Alexander Mikhailov'un elinden çıkma o görkemli Bolşoy Tiyatrosu'nun dev sütunları arasında kapıların açılmasını bekliyorduk. Karşımda Marx'ın heykeli, çatıda Moskova'nın simgesi haline gelmiş dört bronz atın çektiği araba , kara ve soğuğa direniyordu. Orada bekleşirken, kürk kalpaklı Rusların beş adet yüzlük dolar sayıp o geceye bilet aldıklarını gördüm. Gözlerime inanamadım, ama gerçekti.

Aynı anda yün şalına sarınmış bir Babuşka (bir nine) yanıma yaklaşmış bir şeyler anlatıyordu. Elinde yeryüzünün en değerli şeyini taşırmış gibiydi. Elindekini, kat kat naylonlara sarmıştı. Naylonları açtı açtı, içinden bir kitap çıktı. Ciltli, okunmuş, yıpranmış, sayfaları sararmış bir kitap. Belli ki evinden getirmişti. Kitap Rusça'ydı ama kentteki afişleri göre göre Kiril alfabesiyle Maya Plisetskaya'nın nasıl yazıldığını öğrenmiştim. Büyük bir titizlikle sayfalarını açıp bana gösteriyor, bol fotoğraf var demeye getiriyordu. Maya Plisetskaya albümünü beş dolara satmaya çalışıyordu. Kitabı alacağımı anlayınca, gözleri parladı, sarılıp öpmediği kaldı, uçar adımlarla uzaklaştı.

Bir bilete beş yüz dolar ödeyen de , evinden getirdiği kitabı beş dolara satmaya çalışan da aynı kentin sakinleriydi.

Boşoy'un kapısındaki Babuşka, bana bir başka Rus dostumu , şimdi hayatta olmayan bir büyükanneyi anımsattı. Glasnost döneminde seksen yaşına merdiven dayamıştı. Gorbaçov'un yıldızının parladığı, Moskovalıların değişim ateşiyle tutuştuğu günlerdeydi. "Nasılsın, heyecanlı mısın, mutlu musun ?" diye sormuştum. Şöyle yanıtlamıştı:

"Ömrüm boyunca, çalıştım. Yemedim, giyinmedim, gezmedim, yalnız çalıştım. Saatlerim ,günlerim kuyruklarda geçti , yokluklara alıştım. Hiç yakınmadım, hiç dert ermedim. Çünkü inanmıştım ki, bütün çektiğim zorlukların bir karşılığı vardı. O karşılık, çocuklarımın, gelecek nesillerin rahata ve refaha kavuşacağı, mutlu yaşayacağıydı...Buna inandığım için hiç gücümü yitirmedim... Şimdi... Şimdi birileri çıktı, bana yanlışlık oldu diyor. Boşuna çalışmışsın diyor. Bütün o güçlükleri , acıları boşuna çekmişsin diyor... Sen söyle nasıl olayım!"

Susmuş ,bir şey söyleyememiştim.

Her zamanın en iyi filmlerinden biri "Moskova Gözyaşlarına inanmıyor" adını taşır. Vladimir Menşov'un unutulmaz aşk filmi... Değişen Moskova'yı gördükçe, içimden "Moskova kahkahalara inanmıyor" demek geliyor...

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.