Mişa
23 Nisan 2000 - Zeynep Oral -
Arkadaşım Mişa : Rusya Kültür Bakanı
Bu başlığa bakıp, ben de son zamanların köşe yazıları modasına uyup, özel ilişkilerimi, eşimi dostumu gündeme getiriyorum sanmayın. Ancak kırk yıllık bir dost, Rusya Cumhuriyeti'nin Kültür Bakanı olunca , bunu gizlemek gereğini duymadım, hepsi bu. ( "40 Yıllık" sözü, laf gelişi... Doğrusu: 22 yıllık arkadaşım.)
Geçen hafta bu köşeyi okuyanlar anımsayacaklar: Sicilya'da "Taormina-Arte" festivalindeydim. Avrupa Tiyatro Ödülü, Rus yönetmen Lev Dodin'e veriliyordu. Ödül törenine Rus Kültür Bakanı gelecek diye ortalıkta bir telaş... Bir ara biri adını söyledi : Mikhail Shvydkoi. Ve aynı anda farklı ülkelerden bir sürü insan , "Ne? Bizim Mişa mı!" demiş bulundu.
Evet oydu. Tiyatro eleştirmeni arkadaşımız Mişa, (soyadını söylemeye kimsenin dili dönmüyor!) , Devlet Başkanı Vladimir Putin'in kurduğu hükümette kültür bakanı olmuştu. Yıllardır, Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri Birliğinde, birlikte çalışmıştık. Bu uluslararası kuruluşta Türkiye uzun yıllar yönetim kurulunda yer almış, etkin rol oynamış , ben de başkan yardımcılığı görevini sürdürmüştüm. Önce Sovyetler Birliği , sonra Rusya adına iki Rus tiyatro eleştirmeni de Mikhail Shvydkoi ve Tatiana Proskurnikova, Birliğin en faal üyeleriydi. (Bu köşedeki resimlerden biri, on yıl önce Paris'deki bir toplantıda, o Rus tiyatrosunu, ben Türk tiyatrosunu anlatırken ; öteki ise geçen hafta Taormina'da çekildi.)
Ödül Töreni öncesinde ve sonrasında , Rusya Kültür Bakanıyla sohbet ediyordum. Glasnost'tan hemen sonra ülkesinin en önemli dergilerinden birini, "Tiyatro" dergisini kuran ve bunu yönetmeye başlayan Mikail Shvydkoi, derginin başarısı üzerine , Radyo ve televizyon yayınlarının başına getirilmişti.
İki aydır Kültür Bakanlıydı. "İlk iki ayımı bakanlığın,daha doğrusu kültürel ilişkilerin , sistemin nasıl işlediğini öğrenmekle geçirdim" .Bu öğrenmenin sonuncunda kesin olan kültür işlerinin işleyişinde ve yönetiminde bir değişim, bir reform gerekliliğiydi.
Rusya'da Kültür Bakanlığının bütçesi , devlet bütçesinin ancak binde 64'üydü ve yetersizdi. (Bizde yanılmıyorsam, bütçenin binde ikisi kültüre ayrılıyor. ) Herkes, Devlet Başkanından sokaktaki adama herkes bu oranın yükseltilmesini istiyordu ama bu, kolay iş değildi.
Evet, Glasnost sonrası, 90'lı yıllarda Rusya'daki müze sayısı iki kat, senfoni orkestralarının sayısı dört kat, tiyatroların sayısı üç kat artmıştı. Bütün sanat alanlarında çok renklilik, çok seslilik yaşanıyordu, etkinlikler geniş bir yelpazeye yayılmıştı ama kültür insanlarının geliri hala normal gelirin yüzde 45'iydi.
"Sorun, Kültür hizmetlerinin, tıpkı eğitim gibi, tıpkı sağlık gibi, kültürün de bir sosyal hizmet sayılmamasından doğuyor" diyordu Mikail Shvydkoi. "Bu durumu değiştirmek için önce yasaları değiştirmek gerek."
Yasaları değiştirmek zor işti Rusya'da. Ama başlıca sorun, maddi yetersizlik değildi. Mikail Shvydkoi'ya göre en önemli sorun ve yapılması gereken ilk iş , "insanların psikolojisini" değiştirmekti. "Bugün herkes her şeyi devletten bekliyor. İnanır mısın değişimin bile devletten gelmesini bekliyorlar" diyordu.
1978 Yılında Doğu Berlin'de "Brecht Diyaloğu"nda tanıdığım, o günden bugüne, Varşova, Lizbon, Moskova, Paris, Meksiko , Seul, Budapeşte, Bükreş, Roma'daki çeşitli toplantılarda birlikte çalıştığım arkadaşım Mişa, bugün ülkesinin Kültür Bakanı olduğu için memnundu . Çünkü , onun deyişiyle, "ülkesinde gerçekleştirmek istedikleri ilişkilere, değişime katkıda bulunabilecekti". Radyo ve televizyon yayınlarının başındayken de amacı buydu. "Televizyon yayınlarıyla, ancak yüzeyde bir şeyler değiştirebilirseniz. Oysa bizim gereksinimiz, insanların iç dünyasında , ilişkilerin temelinde değişim yaratmak." diyordu.
Mikail Shvydkoi, gelecek için umutluydu. "Yıllarca komünist geleneği kullandıktan sonra, şu anda en büyük çabamız, sivil toplum yaratma çabası" diyordu. Bu çabayı güderken aklından çıkarmadığı gerçek "kültürün, toplumsal sorumluluğu olduğu"ydu.
Kültür Bakanı olmak, onda nasıl bir değişiklik, kişiliğinde nasıl bir etki yaptı diye sorduğumda, Kahkahaları arasına şu kısa ve net yanıtı yerleştirdi:
"Bakanlık, geçici bir pozisyon, kişilik ise kalıcı!"
Ve sonra geldik, Nazım Hikmet'in 2002 yılında tüm dünyada kutlanacak olan yüzüncü yıldönümü etkinliklerine... Ama bu, başka bir yazının konusu...
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler