Menü

Michael Moore'un "Fahrenheit 9 /11"filminden


04 Eylül 2004 - Zeynep Oral -

''Ticaret için iyi, İnsanlar için kötü bir işgal… ''


Biraz önce Michael Moore'un "Fahrenheit 9 /11" filmini gördüm. (10 Eylülde vizyona girecek filmi, korsan kasetinden değil, Feriye Sineması'ndaki basın gösteriminde izledim.)

Sinemadan çıktığımda , göz yaşlarıma olsun, kahkahalarıma olsun, duygularıma hiç mi hiç söz geçiremediğimi fark ettim. Çığlıklarımı zar zor susturdum.
İçimdeki o büyük derin yara, yeniden, yeniden kanamaya başladı. Kanamayı durdurabilme çabası içinde, bir şeyler yazmaya çalışıyorum.

İçimde kanayan yara, sadece Irak'ın bugün içinde bulunduğu durum değil.

İçimdeki yara, önceden bütün bu kaosun, bu trajedinin yaşanacağını bilmek ama bilmezden gelmek… Gerçeğin yalanla örtüldüğünü görmek ama görmezden gelmek… Bilenleri, görenleri ise küçümsemek, yok saymak ya da "vatan haini" ilan etmek!

İçimdeki yara, koskoca dünyanın bir yalanı, yalan olduğunu bile bile kabullenmesi… Mış gibi yapması…

Ekonomik çıkarlar uğruna insan yaşamını yok etmeyi ; güç uğruna insan güvenliğini tehlikeye atmayı, politik oyunlarla yutturmaya kalkmak… Ve herkesin bunu yutar görünmesi… (İçimi susturup filme dönmeliyim.)

Perdede Gördüklerim

Bilmediğim hiçbir şey yoktu Micheal Moore'un filminde.Ama çarpıcıydı! Çarpıcılığı, yalanları suratımıza vurmasında… Önemi, özellikle Amerikan kamuoyunu sarsmasında…

Bu bildiklerimizi yeniden kurgularken, Moore, şu seçimleri yapmış: Çok açık seçik bir dille , sanki bir ilk okul çocuğuna anlatırmış gibi bir anlatım benimsemiş… En amansız eleştiride dahi, mizah öğelerini elden bırakmamış, gülümseterek, güldürerek, çarpıcı vuruşlarla , dramatik yoğunluğu dengelemeye çalışmış… Müzik ve sinema sanatını (ve endüstrisini) hem ironi ve mizah malzemesi olarak , hem de sözünü , söylemini güçlendirmek için kullanmış.

Al Gore'un seçimleri kazandığı açıklaması ve hemen ardından Florida sonuçları: Özür dileriz yanlışlık oldu, kazanan Bush... Seçim sonuçlarına itirazlar …Tek bir senatör desteği bulunamadığından itirazların reddi… Devletin başındaki ilk aylarında, işten çok tatile vakit ayıran bir Başkan…

New York'da 11 Eylül faciası. Hayır o fazlasıyla sömürülmüş görüntülerle vermedi ikiz kulelerin vuruluşunu Micheal Moore… Önce yalnız seslerle, sonra insanların gökyüzüne bakışıyla …Saygılı bir yöntemdi.

Veee olayın ertesinde uçuşlar yasaklandığı , ülkeyi terk etmek yasaklandığı halde, Bin Ladin ailesi fertlerinin ve kimi önemli Suudilerin, ellerini kollarını sallayarak ülkeyi terk etmeleri, hükümetin koruması altında terk etmeleri, herhangi bir soruşturmaya uğramadan terk etmeleri… Bush ailesi- Bin Ladin Ailesi ve Suudi'lerin Kral ailesi arasındaki "dostluklar", iş ilişkileri, ticari ilişkiler... Suudi Arabistan parasal desteğini çekse, ABD ekonomisi çökecek duygusu iyice yerleştiriliyor izleyicinin içine...

Düşman arama çabaları… Afganistan yalnızca bir sıçrama tahtasıdır. Hazar Petrolünü güney sularına indirebilmek için bir "bahane"; bir "vesile" ; Irak bombardımanına bir "geçiş", bir "alıştırma"…

Sonra, sonra kendi halkını korkutma: Amerikalılar tehdit altındadır. Düşman Amerika' yı, Amerikalıları yok edecek… Düşman Saddam, düşman Bin Ladin, Bin Ladin- Saddam, Saddam-Bin Ladin, Nükleer silahlar, kitle imha silahları, kimyasal silahlar, Saddam tümünü Amerika'ya karşı kullanacak… Beyin yıkama çarkları döner de döner … Amerika tehdit altındadır … Amerika korku içindedir… Korkan insan her haltı yer!

İşte o sıralarda Irakta…

Yüreğimle Bağdat'ta Gördüklerim


İşte tam da o sıralarda ben Bağdat'taydım.

Irak'ın dünyaya en büyük tehdidi oluşturduğunu başta ABD olmak üzere , bir çok ülkenin Medyası yayarken, silah denetçileri, olmayan kitle imha silahlarını ararken, Bin Ladin ilişkisi Suudi Arabistan'da değil de Irakta aranırken Bağdat' taydım.

Micheal Moore'un filminde Bağdat'tan ilk görüntüler, işgal öncesinde sokaklarda oynayan çocuklar… O çocukları gördüm ben Bağdat'ta… Gözlerimle gördüm, yüreğimle gördüm… Açlık ve yoksulluk içinde, ambargonun onları mahkum ettiği insanlık dışı bir yokluk içinde, ama gülen gözlerle sokaklarda oynuyor, okullarına gidiyorlardı… Ve o çocukların anaları babaları, ülkelerinin kimseyi tehdit etmediğine dünyayı inandırmaya çalışıyorlardı.

Filimde gördüklerimle, Bağdat'ta gördüklerim örtüşüyordu.

İşgalden önce Tarık Aziz'den duyduklarımı, şimdi filmde Mİcheal Moore söylüyordu. Tarık Aziz, "Yalan söylüyorlar. Irak'ta kitle imha silahı olmadığını onlar da biliyor , ama yalan söylüyorlar" diyordu, ancak sesini kimseye duyuramıyordu.

İşgalin acımasızlığı, savaşın acımasızlığı…Ve bu arada , Amerikan Kongresinde , kimsenin okumadığı ama herkesin onayladığı "Vatanseverlik Yasası"yla en temel sivil hakların ihlal edilmesi… İşsizlik nedeniyle askere giden, cepheye giden Amerikalı gençler… Irak'a gerçekten "demokrasi ve özgürlük" götürdüğüne inananlar, dehşeti yaşayanlar ve düş kırıklığına uğrayanlar…

Micheal Moore ABD'nin en yoksul yüzünü gösterirken , o yoksullukla savaş endüstrisi arasında ilişkiyi de kuruyor. O, Hollywood sinemasının tüm olanaklarından yararlanırken benim boğazınızdaki düğümler çoğalıyor…

Ah, evet, Micheal Moore'un filmi , Bush ve şürekası olmasa, sanki bütün bunlar yaşanmayacaktı, "Kötü adamları" yok ederek her sorun çözülür duygusunu verse de, çok önemli bir işlevi yerine getiriyor. Özellikle ABD'de kimsenin söylemediğini, kitlelere haykırıyor.

Sinemadan çıktığımda , filmde bir Amerikalı iş adamının sözleri hala kulağımdaydı: Irak işgalini kastederek şöyle diyordu:

" Ticaret için , iş dünyası için iyi; ama insanlar için kötü oldu."

Sinemadan çıktım. Sıcak, nemli ve buğulu bir sabahtı. Çeçen teröristlerin rehin aldıkları çocukların, büyüyünce ne olmak istediklerini, nasıl yaşamak istediklerini, daha doğrusu yaşayıp yaşamayacaklarını düşünürken buldum kendimi…

Eğer yaşarlarsa, ticaret için değil, insanlar için iyi bir yaşam diledim onlara…


4 Eylül 2004

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.