Meslek Yarasından Meslek Etiğine...
31 Temmuz 2006 - Zeynep Oral -
Bir sabah uyandınız … Gazeteleri tarıyorsunuz… Bir gazetede bir başlık gördünüz! Koskoca siyah puntolarla, sizin adınızla başlayan, sizi suçlayan bir başlık!
Bir çırpıda okuyorsunuz.
İşte ben de okudum. Defalarca okudum. Önce şaşarak, inanamayarak, sonra sorgulayarak, anlamaya çalışarak, en sonunda gülerek , kahkahalarla okudum …
Delikanlı, (imzasının yanındaki fotoğrafından, oğullarımdan küçük, torunlarımdan büyük olduğunu tahmin ediyorum.) “Meslek Yarası” adlı yeni kitabımdan yola çıkarak, 38 yıllık meslek yaşamıma, emeğime, kimliğime, kişiliğime saldırıyor, tümünü aşağılıyor …
“Müşteri” diye nitelediği okurlarına beni şikayet ediyor…
Ben neymişim!
Şaşkınlığımın gülümsemeye ve kahkahaya dönüşmesinin nedeni, “Vay be! Meğer ben neymişim de haberim yokmuş!” demekten kendimi alamamam! (Şükrediyorum, Irak işgalinin müsebbibi olarak da beni gösterebilirdi!)
Okumayı sürdürdükçe, bu delikanlının beni hiç tanımadığı, yayınlanmış 16 kitabımdan hiç birini okumadığı, STK’larla ilişkilerimi bilmediği, beş yıldır Cumhuriyet gazetesini görmediği, bırakın bunları, üzerine yazı yazdığı “Meslek Yarası”nı dahi okumadığı ortaya çıkıyor. Okumuş olsaydı, yazısında bunca çok bilgi eksikliği ve yanlış bulunamazdı.
Delikanlının beni tanıması, çalışmalarımı bilmesi elbet şart değil! Ama insan hiç bilmediği bir konuda ya da bir kişi hakkında yazı yazmak zorunda da değil! Hadi diyelim şu ya da bu nedenle benim hakkımda yazmak arzusunu engelleyemedi. Ben olsam, önce araştırır, hakkında yazacağım insanın kitaplarını okur, sonra yazardım.
Yazıyı okudukça , baştan sona her cümledeki yanlışları tek tek sıralamayı düşündüm önce. Ancak o kadar çok ki, hangisi düzeltsem … Hepsini düzeltmeye kalksam o gazetenin bir ek yayınlaması gerekir…. Tuttum, cevap hakkımı kullanıp , bir yanıt yazısı yazdım. Ve yazımı hem delikanlıya, hem çalıştığı gazetenin Genel Yayın Yönetmenine, hem de onun yazısını yayımlayan internet sitesine yolladım.
Etik değerler
“Meslek Etiği” başlıklı cevap yazımda, “Size yanıt vermemin temel nedeni, gelecekte olgunlaşmasını ve başarılı olmasını dilediğim bir meslektaşa gazetecilik, meslek etiği diye bir olguyu hatırlatmak. Bu meslekte etik, insanların birbirine saygılı olmayı gerektirir. Bu, eleştiri olmayacak demek de değildir. Ama eleştiri düşünce yazısıdır: Bir sisteme oturmalı, dayanağı olmalı, bilgiye, araştırmaya dayanmalı , referansları ortaya koymalı” diyor ve yanlışlarından bir bölümünü düzeltmeye çalışıyordum.
Yanıtımı, bugüne dek o gazete yayınlamadı. Onun yazısına yer veren internet sitesi yayınladı. İki gün sonra aynı delikanlı ilkinden daha da saldırgan bir yazı yazdı… Yok artık, ona yanıt falan vermedim. Geçip gittim…
Bu birkaç günlük sürede okurlarımdan gelen destek ile anlı şanlı meslektaşlarımdan duyduğum, “Sakın yanıt verme! Herkese saldırır, yanıt bekler, onun işi bu” uyarıları ; “o meşhurdur, herkese yapar, sakın ciddiye alma” öğütleri; ”aman ses çıkarmayalım, sonra bize de bulaşır” endişeleri arasında bol bol gidip geldim…
Demek medyamız bu hale geldi!
Meslek Yarası
Yeni kitabıma gelince: İsteyen alır okur, isteyen okumaz, beğenir beğenmez, yerer, eleştirir, fırlatır atar, sever sevmez, okuyana kalmış… Ancak üzerine bir şeyler yazacaksanız, en azından okumanız gerekir.
“Meslek Yarası”na ilişkin öyle çok “Neden Doğan Yayınlarına verdiniz?” diye soruluyor ki, bir seferde yanıtlayayım:
Biri dışında (“Karanlıktaki Işık- Alkım Yayınları) tüm kitaplarım Doğan Yayınlarında olduğu için… 2001’den sonra da tüm kitaplarımın yeni baskılarını yaptılar, fuarlara kattılar, telifimi muntazam ödediler, uygar, insanca ilişkimiz sürdü. Yeni kitabımı onlara teslim ettiğimde, geri çevirebilirlerdi. Çevirmediler. Noktasına, virgülüne dokunmadan bastılar.
Yanlış anlaşılmasın: Bu kitapta ben kimseyle değil, yalnızca kendimle hesaplaşıyorum.
İster istemez, kitabı okuduktan sonra Refik Erduran’ın söylediği bir sözü düşünüyorum: Şöyle demişti: “Sen daha kitabının ilk sayfalarında bu bir matematik kitabı değildir diyorsun; okuyan ya da okumayan ama neden matematik kitabı yazmadın diye sana çatıyor!”
Yaa işte böyle… Eğer yolunuz oralara düşerse 4 Ağustos Cuma günü, saat 18:30’da Bodrum Oasis’deki İmge Kitapevi’nde imza günüm var. Hepinizi beklerim.
30 Temmuz 2006 - Cumhuriyet
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler