Memleketimden Utanç Manzaraları
30 Ağustos 2009 - Zeynep Oral -
Siz hiç kitapların ağladığını duydunuz mu? Raflardan düşüp parçalanırken, sayfaları kopup yırtılırken? Yasaklanırken, yakılırken? Evlerden toplanıp, torbalara tıkıştırılıp karakollara götürülürken? Bağlanıp, depolara yığılırken? “Suç aleti” olarak ekranlarda teşhir edilirken? Postallar, çizmeler altında ezilip can çekişirken? Kitapların canları yanarken?
Siz hiç tuğlanın , taşın, camın, çeliğin, betonun ağladığını duydunuz mu? Buldozerler, kepçelerle yıkılırken, parçalanıp unufak edilirken? Yasalar çiğnenerek yıkılırken? Yangından mal kaçırır gibi, bir Pazar günü sabaha karşı 600 kişilik bir zabıta ordusuyla yıkılırken? Yapının boşaltılmasına bile izin verilmeden ve zaman tanınmadan yerle bir edilirken? “Zaman verirsek yürütmeyi durdurma kararı çıkartırsınız” diyerek, “suçlu” olduklarını, “haksız” olduklarını, yasa dışı davrandıklarını bile bile bir aydınlanma yuvasını yerle bir ederlerken taşın toprağın ağladığını duydunuz mu?
Ben duydum. Günlerdir kitapların, taşın ve toprağın ağladığını duydum, duyuyorum… “Biliyor musun benim okulumu yıktılar” diye ağlayan çocuğun gözyaşlarına karışıyor duyduğum ses…
Zeynep Mutlu Vakfı’na ait Kemer Okullarının “kaçak” olduğu gerekçesiyle yıkımından beri o ses kulaklarımdan ve yüreğimden gitmiyor. Gerekçenin geçersizliğini Mimarlar Odası ortaya koydu zaten: İstanbul’daki 1850 okulun 1665’i “kaçak”tı.
Okulların açılmasına bir iki hafta kala gerçekleştirilen bu korkunç yıkımın gerçek nedenini artık bilmeyen yok sanırım. Gerçek neden hükümete muhalefet etmek! Zeynep Mutlu Vakfı’nın Başkanı Zafer Mutlu, Vatan Gazetesi yönetim kurulu başkanıydı. Genç yaşta yitirdiği güzelim kızının anısını, vakıf okulunun yetiştirdiği binlerce pırık pırıl gençte, oradan yetişen çağdaş öğrencilerde yaşatıyordu.
Allah korkuları bile yok!
Bunu yapan, yaptıran kendini padişah mı sanıyor , diktatör mü ; siz buna “açılım” mı diyorsunuz, faşizm mi, doğrusu bilemiyorum. Benim bildiğim tek şey, bunların Allah korkuları bile olmadığı!
Çocukların , “çocukluğunu” çalmak , vicdansızlığın en uç noktası bence. Tek örnek bu değil elbet!
Sevgili Türkan Saylan’ın bu ülkede cüzam denilen hastalıkla nasıl mücadele ettiğini bilmeyen yoktur sanırım. Bu mücadelenin simge adıdır, örnek adıdır. İstanbul Lepra Hastanesine, onun adının verilmesini önleyen AKP’li üyeler de elbet bunu sizin ve benim kadar bilir. Hatta gidin sorun onlara, bu alanda bir ikinci isim önerebilirler mi diye, kesin bilmezler, öneremezler... Ancak onlar Türkan Saylan’ı düşman bellemişlerdir. Yaşamının son günlerinde evinin aranması, kurup yönettiği Cağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne (ÇYDD) baskın düzenlenmesi, onu Ergenekon’a iliştirme çabaları bu düşman bellemenin sonucudur.
Onlar elbet Türkan Saylan’a düşman olacaklar. Çağdaşlığa, aydınlığa bilgiye, bilime düşman olandan başka türlüsü beklenemez.
Ancak Alah korkuları yok derken , Lepra Hastanesini düşünmüyordum doğrusu… ÇYDD’nden burs alıp okuyan öğrencilerin terörist olup olmadıkları, terör örgütüyle ilişkileri olup olmadığını araştırmak için emniyete tebligat yollandığını… Veeee 15 bin çocuk, 15 bin öğrenci için gizli rapor hazırlandığını düşünüyordum. Yarın öbür gün bu çocukların başına bu hükümet ne belalar açabilir diye endişelenmiyor değilim doğrusu! Allah Korkuları yok demem bundan!
Eskiden… “Allah korkusu” dendi mi, benim aklıma Allah sevgisi, Tanrı sevgisi ya da neye inanıyorsanız onun sevgisi gelirdi. Yani inandığınız için, sevdiğiniz için , yanlış yapmamaya, hatalı davranmamaya, iyi olmaya, adil olmaya, dürüst olmaya çalışırdınız… Ancak bunlar iktidara gelip, bu uygulamaları sürdürdükçe, bu kavramlar da anlamlarını yitirir oldu!
Cumhuriyet- 30 Ağustos 2009
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler