Menü

Medea


18 Mayıs 2000 - Zeynep Oral -

Alkışlar...

12. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali, doludizgin açıldı , sahneye alkışlar yağdı.

Alkışlar, önce bu yılın "Onur ödülü"nü alanlaraydı.

Bu yıl tiyatrodaki 40. Yılını kutlayan Genco Erkal , "Onur Ödülü"nü alırken sahnede üç cümle söyledi. Yılların birikimini, kişiliğini, yaptığı işe duyduğu sonsuz sevgiyi ve saygıyı yüklenmiş üç cümle: 1.Bu ödül, tiyatro adanmış 40 yıla, tiyatroya adanmış bir yaşama veriliyordu ; onun için mutluydu. 2. Bu ödül, aynı zamanda bugüne dek sanatıyla dile getirdiği, savunduğu, düşünce biçimine , dünya görüşüne veriliyordu ; onun için seviniyordu. 3. Bu Ödül, yaşamını tiyatroya adamaya hazır, tiyatro tutkusuyla yanıp tutuşan gençler için bir destek, bir teşvik olacaksa , mutluluğu ve sevinci bütünlenecekti.

Salon ayağa kalkmış, Genco Erkal'ı alkışlıyordu.

Eserleriyle devrim yaratmış, dans tiyatrosu kavramını geliştirip, önünde nice ufuklar açmış Pina Bauch "Onur Ödül"ünü alırken sahnede heyecanını içine gömmeye çalışıyordu. Oturduğum yerden neredeyse yürek atışlarını görüyordum. Gülümsemesi, kırılganlığını, duyarlığını , duruluğunu , duygu ve düşünce yoğunluğunu gizlemeye yetmiyordu. "Teşekkür sözcüklerini bulabilmek için şair olmak isterdim" diyordu. Ve benim içimden ama siz zaten şairsiniz demek geliyordu. Her eserinde bize bedenin ve hareketin şiirini vermemiş miydi...

Salon Pina Bauch için alkıştan inliyordu.

Ve "Medea"

Sahne karanlık. Sahnenin karanlığında beyaz ışıkta beliren , sanki mermerden yontulmuş figürler... Daha ilk andan büyülü bir dünyaya girdik ve olacakların ipuçlarıyla yüz yüze geldik... Sonra... Sonra, soluklarımızı tuttuk... (Ben bugüne dek ağzına kadar dolu AKM büyük salonda, böylesine sessiz ve dikkatti yoğun, böylesine sahneye sanki mıknatısla çekilmişçesine, herhangi bir olay izlendiğine az tanık oldum!)

Sahnedeki mermer heykeller hereketle, mimikle, hareketsizlikle, duruşlarla, bakışlarla "canlandı". Medea, vahşi bir kuğu ya da adını bilmediğim bir yaratık ama kesinlikle doğanın, sular ülkesinin bir parçası... Jason, Madam Butterfly'ın Bay Pinkerton'undan Gene Kelly'ye uzanan , kendine güveni sonsuz hovardaların çizgisinde, birikimlerimizden seçeceğimiz çağrışımlara açık "Yabancı" ve Erkek... Bahriyeliler, yani Argonot'lar denizleri , boğazları aşarlarken , sahnedeki bir karış suda ben dev dalgaları gördüm... Karanlık Tanrı, Medea'nın hizmetkarı olmaktan ve onun vahşi içgüdüsüne dönüştüğünden köpekleşmişti, tam bir köpek! Güneşin, ayın ışığın taşıyıcısı Aydınlık Tanrı 'nın büyüleyici dinginliği... Jason'un Medea'yı aldattığı Kreuse, sahnede bir değil, bin kez ölecekti... Her oyun kişisi , kendini ve çevresini bir tabloya çevirecekti. İçinden tutkunun fışkırdığı bir tabloya... Dramatik gücü olan bir tabloya...

Ve Medea'yla Jason'un sevişme sahnesi. "Kanatlarından" giysilerinden ve başka her şeyden arınmış iki beden... Bir beyaz çarşaf, Jason'un ülkesini / adasını/ dünyasını , bir aşk yatağına çevirmeye yetmişti. İki beden ve çarşaf tarifsiz bir diyaloğa girişti. Sonra... Devinimin kutsallaştığı, devinimsizliğin yoğunlaştığı , şiirle şehvetin bütünleştiği anlar... Gerilim , "kreşendo" , gerilim, "kreşendo" ve doruk... Öylesine inceden inceye işlenmiş ve öylesine doğaldı ki, yeryüzündeki volkanlar, çağlayanlar bu doğallığın yanında sönük kalırdı.

Beni "çarpan" bir başka sahne: Medea'nın en umutsuz anında , denizleri yara yara geçmişle gelecek arasında, düşünceleriyle duyguları arasında gidip gelmesi ve acısını , öç alma kararına çevirmesi... (Medea rolündeki muhteşem dansçı ,oyuncu Angeliki Stellatou bu sahnede ayaklarına yükselen sulardan ve elindeki iki iskemleden yararlanıyordu. )

Oyunun yönetmeni, koreografı ve kostüm tasarımcısı Dimitris Papaioannou ayni zamanda Jason rolünü üstlenmişti.

Dimitris Papaioannou 'nun yaratıcılığı , çok iyi bildiği bir öyküyü, en yalın ama aynı zamanda en yoğun biçimde anlatmasındaydı. Bu yoğunlukta , dramatik anlar vurgulanıyor; öykü, zaman ve mekanın dışına çıkıyordu. Bu çok katmanlı anlatımda , sonsuz bir düş gücü , hem ayrıntılara müthiş bir zenginlik katıyor hem de esere özgünlük kazandırıyordu. Müziğin kullanımı (Bellini aryaları) ışık kullanımı (tasarım:Vasso Lactaridou) tüm ekibin mükemmeli yakalama çabası eseri taçlandırıyordu.

Ve salon, Yunanistan'dan gelen Edafos Dans Tiyatrosu için alkıştan inliyordu. Bu gece son temsil. Kaçırmayın.

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.