Menü

Maya Plisetskaya


23 Kasım 2000 - Zeynep Oral -

Maya Plisetskaya : Ölümsüz Kuğu...

Maya Plisetskaya... Yalnız ülkesi Rusya'nın değil, dans ve bale dünyasının efsanevi adı...

20 Kasım'da , Moskova'da, Bolşoy Tiyatrosu'nda Maya Plisetskaya'nın 75. Yıldönümünün, görkemli bir jübileyle kutlayacağını öğrendiğimde , yolculuk hazırlıklarına girişmiştim bile...

O akşam, Moskova'nın orta yerinde, Tiyatro Meydanında, Marx'ın heykeliyle, fıskiyeli havuzun karşısında, geçen yüzyıldan kalma , neredeyse Moskova'nın simgesi haline gelmiş Bolşoy Tiyatrosu'nun önünde bekleşenler arasındayım. Kapılar henüz açılmadı. İki usta mimarın Osip Beauvais ve Alexander Mikhailov'un elinden çıkma , tepesinde dört bronz atın şaha kalktığı, mücevherden farksız yapının sütunları arasında , millet uzun tuvaletler ve smokinler içinde. Biletler karaborsada beş yüz dolara fırlamış... Ama bu arada şallarına bürünmüş Babuşka'lar (nineler) evlerinden getirdikleri Maya Plisetskaya kitaplarını beş dolara satmaya çalışıyor...

Sonunda kapılar açıldı. Bir mabetten içeri girermişçesine girdik...

Kırmızı kadifelerle , altın sarısının egemen olduğu salonda, uzak geçmişin tüm görkemi kristal avizelerde toplanmıştı. İki bin ikiyüz kişilik salonda tek boş yer yoktu.

Sonunda o an geldi. Kristal avizelerdeki parıltı söndü. Sırma ve altından, orak çekiç işlemeli dev perde ağır ağır açıldı. Fonda, Bolşoy Tiyatrosunun ön cephesi göründü. Karanlıkta tok ve bir ses, "Maya Plisetskaya ve Devlet Başkanı Putin!" diye anons etti. Millet nefesini tuttu.

Önde , yetmiş beş yaşına karşın kuğu adımlarıyla (siyah kuğu elbisesi, Pierre Cardin imzalı) Maya Plisetskaya ve vakur adımlarla Vladimir Putin spot ışığı eşliğinde sahnede yerlerini aldılar.

Putin, sanatçının yeteneğini, kişiliğini , ülkesine katkılarını dle getirdikten sonra "Rus balesi, sizinle büyüdü; siz ona kıvamç kattınız" diyordu. Yanımdaki Ruslar, her zaman soğuk kanlılığını koruyan Devlet Başkanlarını , ilk kez böyle duygulu ve heyecanlı gördüklerini belirtiyorlardı. Ve Putin, sanatçının önünde yerlere dek eğilip selam verirken, tiyatro ayağa fırlamış ayakta alkışlıyordu.

Uzun süren kariyer

Kimdi Maya Plisetskaya?

Profesyonel yaşamına ilk kez 1943'de Bolşoy'da sahneye çıkarak başlayan ve günümüze dek, neredeyse atmış yıl boyunca sahnede kalan ve kendi üslubunu yaratmış bir sanatçıydı. Kendine özgü grafik bir niteliği olan, her hareketin, her duruşun , keskinliği, bütünlüğü ve dramatik yapısıyla güçlenen, mükemmele ulaşmış bir üslup.

Maya Plisetskaya 1925'de Moskova'da doğdu. Babası Belarusya'dan bir madenciydi . Maya onda incecik beden yapısını ve kızıl saçlarını aldı. Annesi sesiz sinemanın oyuncusuydu. Anne tarafında herkes oyuncu ya da müzisyendi. Müzikal ve dramatik yeteneğini annesinden aldı.

Stalin döneminde babası önce hapsedilecek, sonra idam edilecekti . (Maya 11 yaşındayken.) Annesi "Halk düşmanı" ilan edilecek ve Sibirya'ya sürülecekti. Ama buna karşın Volşoy Bale Okulu'na girmiş olan Maya'nın okulda kalmasına izin verilecekti.

Hem yetenekli, hem hırslıydı. Bolşoy Bale Okulu'ndan sonra Moskova Koreografi Okulu'nu bitirecek ve 18 yaşında (1943) solist olarak Bolşoy Tiyatrosuna girecekti.

Çok ince bedeni ve çok uzun kollarıyla, farklı fiziğini en dinamik biçimde kullanırken yeteneğini geliştirecekti. Ama bu arada , çok önemli bir yanı da keşfedilecekti: Dramatik yoğunluğu. Oynadığı her role sonsuz bir dramatik yoğunluk katacaktı. Daha 1945 "Külkedisi" gibi bir masalla bile, eşsiz bir trajedi duygusu yaratmıştı.

Sahnede yarattığı plastik biçimle, estetik incelik, bu dramatik yoğunluyk ve trajedi duygusuyla bütünleşince, mucizeler yaratıyordu. Sahnede olağanüstü bir karizması vardı. İzleyici üzerinde büyük bir etki yaratıyordu.

1950'ler geldiğinde "Raymonda", "Don Kişot" gibi büyük bale geleneğindeki "gösteriye" dayanan eserlerde bile, oynadığı rolleri duygu birikimiyle donatarak içselleştiriyordu. "Carmen"in trajik kişiliğiyle bütünleşirken , Maya Plisetskaya "Giselle"di, "Kuğu Gölü"nün Odette ve Odile'i, "Uyuyan Güzel"in Aurora'sıydı... Klasik Bale repertuarının belli başlı tüm rollerini oynadı. Ancak onu ölümsüz kılan Fokine koreografisiyle, "Kuğunun Ölümü"ydü. Bu eser onun amblemi, simgesi olacaktı.

Geleneksele olan bağlılığı ve yaptığı her işi geleneksele dönüştürme yeteneğine karşı yeniliklere de açıktı. Yetmişli yıllarda kendi balelerini yaratmaya başladı. Yine geleneğe bağlı olarak Tolstoy'un romanlarından, Çehov'un öykülerinde yola çıkacaktı. "Anna Karenina", "Martı", "Köpekli Kadın"...

Dünyanın belli başlı koreografları, Bejart, Roland Petit, Jerome Robins ve daha niceleri onun için eserler sahneleyecekti. Fransa'da "Phedre", İspanya'da "Maria Stuarda" balesinde oynayacaktı. Bale filmleri dışında , oyuncu olarak da sinemada rol aldı.

Gerek ülkesinde, gerek ülkesi dışında sayısız ödül kazandıktan sonra Maya Plisetskaya, Bolşoy'un katı kalıpları ve Rus bürokrasisiyle anlaşamadığı için, 1990'da, "yuvam" dediği Bolşoy'dan büyük kavgalarla ayrılacaktı. Ayrılacak ve öteki ayrılanlarla birlikte 1994'de "Emperyal Rus Balesi" adlı topluluğu kuracaktı. (Bu topluluk kısa bir süre önce İstanbul'da Maydanos Showland'de gösteriler sundu) 1994'den beri de St. Petersburg'da onun adına "Uluslar arası Maya Bale Yarışması" düzenlenmekte.

Şimdi , 20 Kasım gecesi Bolşoy'daki 75. Yaş jübilesi bir bakıma sanatçının yuvaya "Zafer Dönüşü"ydü. Ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı, Putin, sanatçının önünde yerlere eğiliyordu.

Muhteşem Program

Bu jübilenin çok zengin bir programı vardı. Maya Plisetskaya'nın ölümsüz rolleri sanki bir remi geçitteydi...

Önce Rusya'nın belli başlı dört topluluğunun katılımı sağlanmıştı. Bolşoy Balesi ( "Don Kişot"tan parçalar, Çaykovski çeşitlemeleri) Marinski Balesi (eski Kirov Balesi) , İgor Moisiev Topluluğu ("Theodorakis müziği eşliğinde baleye uyarlanmış "Sirtaki". Emperyal Rus Balesi ise Piazzola'nın müziği eşlinde Olga Pavlova ve Gedebinas Taranda'nın yorumladığı nefes kesici bir "Tango " sunacaktı.

Uluslar arası katılım da zengindi:

Varşova Devlet Balesi, günümüzün gözde koreograflarından Mats Eka'nın çağdaş ve yeni yorumu "Karmen"le nefes keserken, İsveç Devlet Balesi yine aynı koreografın "İki Kişilik Solo"sunu sunacaktı.

Amerikan Balet Tiyatrosu "Korsan", Leipzig Opera ve Balesi ve Le Scala Opera ve Balesi "Debussy çeşitlemeleri" yle programa katılacaktı.

Ancak yalnız beni değil tüm izleyiciyi büyüleyen sahnede birbiri peşisıra sunulan iki "Kuğu'nun ölümü" olacaktı. Biri Litvanya Devlet Operası'nda bir balerinin, öteki ise İspanya Devlet Balesi'nden bir erkek sanatçının Igor Yebra'nın sunduğu "Kuğu'nun ölümü.

Gala gecesinin sanat yönetmeni Gedeminas Taranda'ydı.

Beş saate yakın süren programda Maya Plisetskaya da üç eserde dans etti.

Programın ilk eseri olan Çaykovski'nin altıncı senfonisinde , çocuklar eşliğinde sahnedeydi. Programın ortasında, Schubert'in müziğine, Bejart'ın onun için özel hazırladığı "İsodadora"... Ve Programın sonunda Bach-Gunot 'nun "Ave Maria"sı.

Hiç bitmeyecekmiş gibi uzayan kolları, şiir yüklü bedeni, duygu dolu yüzüyle , sahnede yine yaşsız bir kuğuydu!

Finalde "Ave Maria" sona erdiğinde sona erdiğinde, seyirci yine ayağa fırlamış, "Ave Maya" diye alkışlıyor, localardan, balkonlardan sahneye çiçek yağıyordu.

Bolşoy'un kovca sahnesinin zemini çiçekten görülmez olmuştu. Ayakta alkışlar sanki hiç bitmeyecekti. Maya Plisetskaya yıllara, doğaya meydan okuyan balerin selamını tekrar tekrar verirken, ben bu geceye tanıklık etmenin mutluluğunu yaşıyordum.

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.