Mavi kır çiçekleri...
17 Temmuz 2005 - Zeynep Oral -
Yaz ayları geldi geçiyor...Ne çabuk geldi ne çabuk geçiyor diyorum keyifliysem; ne acımasız ne korkunç ne geçmek bilmez günler diyorum, ülke ve dünya gidişatı kaldıramayacağım bir yüke dönüşmüşse ve karamsarlık altında eziliyorsa tüm benliğim...
Sonra bir ses duyuyorum, şöyle diyor:
‘’Mavi Gezi bir ağaçtır / Dalları deniz / Mavi gezi bir bahçedir / Gülleri deniz//
Mavi gezi bir bebektir / Beşiği deniz / Dişleri deniz / Gözleri deniz//
Mavi Gezi bir rüyadır görülmemiş / Mavi gezi bir kitaptır yazılmamış / Mavi, gezi bir masaldır söylenmemiş."
Yaz aylarında Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun bu dizeleri, "Haydi" der, "haydi hiç durma! Koş maviye!"
Ya koşabilirim, ya koşamam...
Denize ulaşamazsam bile, dört duvar arasında açarım kucağıma Gürol Sözen'in o muhteşem "Mavi Uygarlık" kitabını ve başlarım Ege'den Akdeniz'e mavi yolculuğa...
Nice toplumların gelip geçtiği, yerleştiği, denize saygılı, doğaya saygılı kurduğu yerleşim merkezlerinin arasından, söylenceler, efsaneler, masallar arasından , görkemli antik tiyatrolar, anıtsal heykeller, konuşan mezar taşları, denize eğilmiş suskun ağaçlar arasından geçip, ufkun sonsuzluğunda kaybolurum... Daha doğrusu yolumu bulurum...
Bir yanımda Sabahattin Eyüboğlu, öbür yanımda Halikarnas Balıkçısı ve Azra Erhat sürdürürüm yolculuğu... En çok da bugün Bodrum yarımadasını dolduranlar, nasıl yaşarlar, nasıl yaşamışlar bu insanları, onların eserlerini tanımadan ,bilmeden diye... Yani biraz kör , biraz sağır, biraz beyinsiz, biraz yüreksiz, görmeden, duymadan , hissetmeden sürdürebilirler yaşamı...
Ama neyse ki herkes kendi Bodrum’unu ,kendi ‘’mavi’’sini seçebilir....
Bu yaz yolculuğunda en çok Mina Urgan’la dolu düşüncelerim duygularım...
Tam beş yıl oldu onu yitireli. 2000 yılının haziran sonlarındaydı...
Ne çok, ne çok şey öğrendim ondan:
Öğrenmenin de mutluluk kaynağı olabileceğini... Öğrenmekle yaşamın zenginleşebileceğini...
Sevdiği bir işi yapmanın, sevdiği işi iyi ve doğru yapmanın insana kazandırdığı özgüveni...
Düşüncelerden , ilkelerden ödün vermemenin kazandırdığı güç...
Dünyaya merakla, ilgiyle sarılmanın kazandırdığı coşku... ( Nasıl da merakla, heyecanla sorup soruşturur, çocuk gözleriyle şaşarak, hayretle bakarak, kucaklardı yeryüzünü...)
Yaşama biçimiyle düşünce biçiminin birbirini bütünlemesinden, kendine ve çevreye duyulan sevgi ve saygının , insan onurunu yüceltmeye varmasından kaynaklanan iç barış ve huzur...
"Aydın olma"nın küçümsendiği; cehaletin, kaba sabalığın, "kolay olanın", sansasyon ve "anlık şöhret"in yüceltildiği bir ortamda Mina Urgan çok özel bir insan olarak, yukarıda sıralamaya çalıştığım özellikleri hep savundu.
Onun "Shakespeare ve Hamlet" eseri,, Virgina Woolf, Lawrence , beş ciltlik İngiliz Edebiyatı İncelemeleri hala aşılmamış, eşsiz birer kaynak...
Bu bilimsel kitapları da tıpkı kendisine benzer. Tadına doyulmayan sohbetleri gibi. Bilginin şekerle kaplandığı , zeka ve ironinin eksik olmadığı, alçakgönüllü, kendini (yazarını) değil, işlediği konuyu önemseyen yapıtlar...
Sonra, çok sonra, değer erozyonu furyasında, horlamak, hakaret etmek için kullanılan "Dinazor" sözcüğünü nasıl taçlandırdığına tanık olduk. Yaşamıyla, "dinozorluğuyla" ,karanlığa , yozluğa, geriliğe, cehalete nasıl meydan okuduğuna...
"... Toprağa dönüşen bedenimden çıkacak küçük mavi bir kır çiçeği , ölümsüzlüğümü sağlamaya yeter de artar" diyordu "Bir Dinozorun Anıları"nda...
Ölümünün beşinci yılında Mina Urgan’ı sevgi ve saygıyla anarken, ölümsüzlüğü yaşamlarında ve eserlerinde yakalamış , tüm mavi kır çiçeklerini kucaklıyorum. Hem karadakileri, hem denizdekileri...
17 Temmuz 2005- Cumhuriyet
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler