Mahzar Şevket İpşiroğlu :
30 Mayıs 2008 - Zeynep Oral -
İyi-Güzel-Doğru'yu , gelecek kuşaklara aktaran öncü bir düşünür:
Meğer Türkiye'de Müslümanlar dinini özgürce yaşayamıyormuş ... Meğer Türkiye'de Müslümanlar dinini özgürce yaşayamıyormuş....
İnanamıyorum: Bu, "Sokaktaki adamın", Sivas Katliamını yapanların, fanatik köktendinci bir köşe yazarının düşüncesi değil, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Dışişleri Bakanı'nın düşüncesi:
Meğer Türkiye'de Müslümanlar dinini özgürce yaşayamıyormuş.
Bu nasıl sakat, hastalıklı bir düşüncedir. İmam Hatiplerde mi öğretiyorlar böylesi çarpık düşünce üretmeyi. Tarihi yok saymayı, yakın tarihe gözleri kapamayı... Camiye gittiği, namazını kıldığı, oruç tuttuğu, hacca gittiği için baskı gören tek insan tanıdınız mı siz? Ama bunları yapmadığı için baskı ve şiddete maruz kalan, binlercesini biliyorum. Toplu halde ya da tek tek öldürülenleri biliyorum. Bu yolda cinayet işleyenlerin, katliam yapanların, nasıl korunduklarını biliyorum! Yakın tarihimiz bunlarla dolu!
Bizlere düşünmeyi öğreten bir öncüden söz edecektim bugün size... Ancak kendimi tutamadım:... Baştan başlıyorum:
Bize düşünmeyi öğretti
"Oluşum Süreci İçinde Sanatın Tarihi" adlı kitap (Cem Yayınevi) bir zamanlar gençlerin elinden düşmezdi. Sanata en ufak ilgi duyanın mutlak arayıp bulduğu, yeniden yeniden okuduğu, altını çize çize okuduğu bir kitap... Yalnız bakmayı değil, görmeyi öğretirdi insana. Birbirinden kopukmuş gibi duran olaylar, farklı alanlar arasında köprüler kuran, aklınızdaki soruları çoğaltmaya ve yanıt aramaya zorlayan, düşünmeye iten bir eser. Hayat üzerine, sanat üzerine düşünmeye...
Üzerinde iki insanın imzası vardı: Nazan İpşiroğlu ve Mahzar İpşiroğlu...
Ben Tanrının sevilen kullarından biri, mesleğin önünde kapılar açtığı şanslı insanlardan biriydim. Bu isimleri, o kitaptan da önce tanıdım. Sene yanılmıyorsam 1973. Evlerine ilk gittiğim günkü heyecanımı çok iyi anımsıyorum. Mahzar İpşiroğlu bana belgesel film çalışmalarını anlatıyordu. İçimden hiç susmasa hep anlatsa diyordum. O konuştukça önümde yeni kapılar yeni pencereler açılıyordu. Sanat Dergisi için çırpınan bir avuç gençtik ve Nazan Hanım'la Mahzar Bey, ilk günden bizleri destekleyen en "genç"lerdi... Sonra "Oluşum Süreci İçinde Sanatın Tarihi", ardından "Sanatta Devrim" (Ada Yayınları), derken "Düşünmeye Çağrı" (Cem Yayınevi) ve bütün Siyah Kalem resimlerin tıpkıbasımıyla "Bozkır Rüzgarı" ( Ada Yayınları) gibi kitapları yaşamımı zenginleştirecekti...
İstanbul'da Yapı Kredi Kültür Merkezi'nde, Mahzar Şevket İpşiroğlu'nun 100. doğum yıldönümünde, Nemci Sönmez'in düzenlediği sergiye giderken, geçmişteki o günleri sanki yeniden yaşıyordum.
Düşüncenin kalıplaşmasını önlemek
Rastlantı bu ya: Ünlü hoca, sosyolog, Profesör Şerif Mardin'in konuşmalarını basından izlediğim gün gittim gördüm "Öncü Bir Düşünür: Mahzar Şevket İpşiroğlu" başlıklı sergiyi...
Hani Şerif Mardin, Öğretmenle-imamı karşı karşıya getirip birinin yenilgisine ötekinin galibiyetine işaret ediyor ve "Cumhuriyette, iyi, güzel, doğru arayışı olmadığını" belirtiyordu ya...
Sergiyi gezerken, Cumhuriyet devrimlerinin açtığı çığırla yetişen o kuşağın en mükemmel temsilcisi Mahzar Şevket İpşiroğlu'nun afacan gülümsemesini görür gibi oluyordum.
Tüm yaşamını düşüncenin kalıplaşmasını önlemeye adamış bu insan bugünleri görseydi kahrolurdu herhalde...
Cumhuriyet ilkelerini yok say, bilimi, ilimi geri plana it, sadece inancı baş tacı et... Sorgulamayı, eleştiriyi, hesaplaşmayı yasakla... Eğitim öğrenim birliğini yok et... İmam Hatipleri doldur...
Okullardan felsefe dersini, sanat eğitimini kaldır... Müzik eğitimini yok et. Müzikle beyin, müzikle düşünme arasındaki ilişkiyi yok say... Sergilerden, müzelerden "Nü" resimleri kaldır ya da peçeyle ört...
Ondan sonra imam karşısında öğretmenin yenilgisinden söz et!
Ülkemi ve kendimi öyle kuşatılmış hissediyorum ve öyle özlüyorum ki Cumhuriyet ülkeleriyle yetişmiş değerleri, sergi izlenimlerime isyan ve öfke karışıyor!
Üretme gücü
Sergiye eşlik eden katalog kitap Nemci Sönmez, Ferit Edgü ve eşi, yoldaşı, çalışma arkadaşı Nazan İpşiroğlu'nun öğretici açıklayıcı yazılarını içeriyor. Sergiyi onlarsız gezmeyin...
Yine vakit ayırıp İpşiroğlu'yla, Sabahattin Eyyüboğlu'nun ortak üretimlerini, Anadolu uygarlıklarına ilişkin belgesel filmleri izleyin. Anadolu'yu yalnız top tüfekle savunmak değil, tüm değerlerine (ırkına,kökenine, dinine, diline ayırımcılık yapmadan, tümüne) sahip çıkarak yüceltmenin yoluydu bu filmler...
Nemci Sönmez'in bir saptaması içimi okşadı: "Cumhuriyet Dönemi'nin ilk yıllarında entelektüellerimiz arasındaki ortak çalışma arzusu, temelinde imece olgusuna kadar ilerleyen, kişisel dostluklarla gelişip egonun bastırıldığı bir alandı" diyor.
Anadoluya yayılan tüm aydınlatmacı öğretmenlerin egoları bastırılmıştı. Şimdiki imamların egosu yoktu onlarda!
Nemci Sönmez her iki sanatçı düşünür Hoca'nın farklı kişiliklerini ve farklı birikimlerini vurgulayıp, bu ortak düşünme, ortak çalışmanın her iki aydında da kendini gösteren "üretme gücü" ne dikkatleri çekiyor.
Üretme Gücü... Ah işte en baştan beri söylemek istediğim de bu! Cumhuriyet ilkeleri, bu toprakların insanına üretme gücü sağladı. Aklı, bilimi, emeği, düşünceyi, çağdaş eğitimi yüceltmeye çalıştı. O sayededir ki, gücünü üretime dönüştürdü.
Cumhuriyet ilkelerinden ödün verdiğimiz, çıkar uğruna, oy avcılığına yönelik bu ilkeleri kemirttiğimiz içindir ki bugün böyle hastalıklı düşünceler üretiyoruz: Meğer Türkiye'de Müslümanlar dinini özgürce yaşayamıyormuş gibi düşünceler!
Keşke bugün de birkaç Mahzar Şevket İpşiroğlu'muz olsa...
Cumhuriyet- 30 Mayıs 2008
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler