Kürtçe TV
19 Kasım 2000 - Zeynep Oral -
Kürtçe Televizyon
Hiç unutmuyorum: Yetmişli, seksenli yıllarda, gazete için Güneydoğu'ya gidip seri röportajlar yaptığımda, kimi zaman dil sorunuyla karşılaşırdım. Özellikle yaşlılarla bir araya geldiğimde, onlar Türkçe, ben Arapça ya da Kürtçe bilmediğimden, çocukların, gençlerin ya da askerliğini yapmış birinin tercümanlığı aracılığıyla anlaşırdık.
İstanbul'a dönüp, bunları gazeteye yansıttığımda, ya da yansıtmak istediğimde, Arapça konuşulduğunu yazabilir, ama Kürtçe konuşulduğunu yazamazdım.
Çünkü yasaktı.
Artık ne katakullilere baş vururduk. Yok "yerel dil", "yöresel dil" , "yörenin şivesi" vb. diye lafı geveleyip durur ,ama "Kürtçe" konuşuluyor diyemezdik... Yasak dikilirdi karşımıza.
Büyüklerimize göre "Kürtçe" diye bir dil yoktu. Hem zaten, "Kürt" de yoktu. (Başka ülkelerde "Kürt" olabilirdi . Ama komşunun Kürtleri, iyi Kürtlerdi, onlar sayılmazdı...)
Ve anlatırlardı: "Efendim, Türklerin yüksek dağlarda yaşayanlarına Kürt demek adet olmuştur. Çünkü bunlar karları yara yara yürürken kırt kırt diye kar sesi çıkar... Kırt kırt sesi , değişe değişe Kürt olmuştur, falan filan" Böyle komik (!) durumlar sürer giderdi...
Bugünlerde , Kürtçe Televizyon yayını bölücülük müdür, değil midir ; Kürtçe televizyon yayını olursa ülke birliği ve bütünlüğü tehlikeye düşer mi düşmez mi tartışmaları sürerken, ister istemez yukarıda belirttiğim o günleri, o abuk sabuklukları anımsıyorum ve yine öyle komik (!) durumlara düşeceğimizden korkuyorum.
Bırakın dünyayı, artık kendimiz de kendimize gülmeyelim!
Kürtçe televizyon yayını , onlarca yayın arasında ne kadar "rating" yapar, ne kadar izlenir bilemem ama , hiç kimsenin endişesi olmasın , ülkeyi bölmez , ülkenin birliğine ve bütünlüğüne halel getirmez!
Ayrılıkçı hareketlerin en çok tırmandığı seksenli yıllarda Kürtçe televizyon yayını mı vardı?
Başka bir soru: Yurt dışından yapılan Kürtçe yayınları durdurabildik mi?
Yasaklamaların bugüne dek, bu ülkeye hiçbir yararı olmadığını , yalnız ve yalnız zarar verdiğini anlamak için daha hangi badirelerden geçmemiz gerekecek?
Bu ülke sınırları içinde yaşayan her vatandaşın kültürel haklarını tanımak, devletin görevi. Hukuk devleti bunu gerektirir. Üstelik 21. Yüzyıldayız!
Vazgeçtim görev olmasından , (Devlet bu, her görevi yerine getirecek değil ya!) kültürel hakların tanınması, patlamalara karşı, bölücülüğe karşı da bir sübap ! Kültürel hakların tanınması, şiddeti geriletecek en önemli unsurlardan biri.
Bence asıl bölücülük, Vatandaşların bir bölümüne , sen ana dilini konuşamazsın, senin ana dilin yok, sen ana dilinde haberleşemezsin, yayın yapamazsın demektir.
Asıl bölücülük , her insanın doğal hakkı olana yasak koymaktır.
Keşke yalnız Kürtçe değil, bu ülkede konuşulan her dilde televizyon yayını olabilse.
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler